Esas No: 2021/40112
Karar No: 2022/12738
Karar Tarihi: 18.05.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/40112 Esas 2022/12738 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanığa tehdit suçundan açılan davada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı alınmıştır. Ancak, bu kararın tebliğ edildiği adresin sanığın bilinen en son adresi olup olmadığı araştırılmadan yapıldığı ve MERNİS adresinin de bulunamadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleşmediği için, dava zamanaşımının durmadığı ve denetim süresinin başlamadığı belirtilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararına atıfta bulunarak, hüküm açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmemesi nedeniyle, hukuki değerden yoksun olduğu ve bu nedenle dava zamanaşımını kesmediği belirtilmiştir. Sonuç olarak, sanığın açılan kamu davasının gerçekleşen asli dava zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.
Kanun Maddeleri:
-Tebliğ Kanunu 35/1, 35/2, 21 madde
-Türk Ceza Kanunu 66/1-e madde
-Ceza Muhakemesi Kanunu 223/8, 321 ve 322 madde.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle,başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Dosya kapsamına göre, sanığın yokluğunda verilen ... Sulh Ceza Mahkemesinin 07/09/2010 tarihli, 2009/123 esas, 2010/301 sayılı kararıyla hükmün açıklanmasını geri bırakılması kararı 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre 25/11/2010 tarihinde sanığa tebliğ edilerek kesinleştirilmiş ise de, tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan 6099 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yer alan, ''(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun'un 35. maddesinde yer alan, "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./11. md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır..." şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, öncelikle sanığın bilinen en son adresine tebligatın çıkarılarak, önceki adresinde bulunamayan sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılarak, MERNİS adresine Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebliğ yapılması gerektiği, mernis adresinin olmadığının tespiti halinde ancak 35. maddeye göre daha önce usulüne uygun şekilde tebligat yapılan eski adrese tebliğ işlemi gerçekleştirilebileceği, somut olayda, Mahkemesince MERNİS adresi araştırılması yapılmadan ve daha önce usulüne uygun tebligat yapıldığına ilişkin bir belge de bulunmayan adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebliğin usulsüz olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararın kesinleşmediği,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04/10/2018 tarihli ve 2017/8-952 esas, 2018/403 sayılı kararında da açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmemesi nedeniyle zamanaşımının durmayacağı, denetim süresi başlamadığı için de, bu süre içerisinde kasıtlı suç işlendiğinden bahsedilemeyeceği ve açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması koşullarının bulunmadığı, Yerel Mahkemece hükmün açıklanmasına ilişkin kararın hukuki değerden yoksun olduğu, hukuki değerden yoksun olan mahkumiyet kararının da dava zamanaşımını kesmeyeceği ve bu nedenle dava zamanaşımını kesen son işlemin, sanığın sorgusu olduğu anlaşıldığından, sanığın 02/03/2010 tarihli sorgusuna göre, 5237 sayılı Kanunun 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleştiğinin,
Anlaşılması karşısında; sanık ...’un temyiz nedenleri yerinde görülmekle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak, başkaca yönleri incelenmeksizin, HÜKMÜN BOZULMASINA, ancak; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen asli dava zamanaşımı nedeniyle, 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e. ve CMK'nın 223/8. maddeleri gözetilerek DÜŞMESİNE, 18/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.