Esas No: 2021/30855
Karar No: 2022/12944
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/30855 Esas 2022/12944 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2021/30855 E. , 2022/12944 K."İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ...'nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 62/18 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk lirası (iki kez) adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/04/2019 ve 2018/414 esas, 2019/257 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/06/2021 gün ve 2021/71214 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre,
1- Sanığın, kamu görevlisi olan avukat ...'na kamu görevinden dolayı hakaret ettiğinden 5237 sayılı Kanun'un 125/3-a. maddesi yerine aynı Kanunun 125/1. maddesi uyarınca cezalandırılması suretiyle eksik ceza tayininde,
2- Sanığın, olay günü katılan ... ..., akabinde katılan ...'na sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, bu şekilde sanığın katılanlara yönelik hakaretlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret fiilini oluşturduğu anlaşılmakla, tek fiille birden çok katılana karşı hakaret suçunu işleyen sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca arttırılması gerekirken, sanığın her iki katılana yönelik eylemlerinin ayrı, bağımsız hakaret suçlarını oluşturduğu kabul edilerek iki kez cezaya hükmedilmesinde,
Kabule göre de;
3- Her ne kadar mahkemesince, sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar verildiğinden bahisle, üzerine atılı suçtan verilen cezaya ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/07/2019 tarihli ve 2019/2700 esas, 2019/12780 karar sayılı ilâmında, "...sanığın sabıkasında görülen ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK'nın 231/8. maddesine 28.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi eklenmiş ise de, daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin verilen kararın kesinleşme tarihleri itibariyle (20.05.2014) engel oluşturmaması karşısında; yargılama sürecindeki davranışları olumlu bulunarak, takdiri indirim uygulanan sanık hakkında, diğer koşullar değerlendirilmeden, daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden dolayı kanuni olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,..." şeklinde belirtildiği üzere, adlî sicil kaydına göre sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/04/2013 tarihli ve 2010/444 esas, 2013/375 sayılı kararının 17/06/2013 tarihinde kesinleştiği, söz konusu kararın kesinleşme tarihi itibarıyla yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil etmeyeceği cihetle, adli sicil kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olacak şekilde başka kayıt bulunmayan, yargılama sürecindeki davranışları olumlu bulunarak takdiri indirim de uygulanan sanık hakkında, diğer koşullar değerlendirilmeden, evvelce hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden bahisle, kanunî olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinde,
4- Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/10/2016 tarihli ve 2016/5539 esas, 2016/13189 karar sayılı ilâmında yer alan "...katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, katılan lehine sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden anılan karara yönelik itirazın bu yönden kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden... BOZULMASINA" şeklindeki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda katılanlardan ...'nun kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve sanığın adı geçen katılana yönelik eylemi nedeniyle mahkumiyetine karar verildiği dikkate alındığında, katılan ... lehine sanıktan alınmak üzere, vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Bir ve iki nolu istemlere yönelik incelemede;
TCK'nın 125. maddesinin 3-a fıkrasında "Hakaret suçunun, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, işlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz." şeklinde hükme yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulu'nun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda;
1- Sanığın, kamu görevlisi olan avukat ...'na kamu görevinden dolayı hakaret ettiğinden TCK’nın 125/3-a. maddesi yerine aynı Kanunun 125/1. maddesi uyarınca cezalandırılması suretiyle eksik ceza tayini hukuka aykırıdır.
2- Sanığın, olay günü katılan ... ..., akabinde katılan ...'na sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, bu şekilde sanığın katılanlara yönelik hakaretlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret fiilini oluşturduğu anlaşılmakla, tek fiille birden çok katılana karşı hakaret suçunu işleyen sanık hakkında TCK’nın 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca arttırılması gerekirken, sanığın her iki katılana yönelik eylemlerinin ayrı, bağımsız hakaret suçlarını oluşturduğu kabul edilerek iki kez cezaya hükmedilmesi hukuka uygun bulunmamıştır.
Üç nolu isteme yönelik incelemede;
CMK'nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle eklenen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" şeklindeki düzenleme, suç tarihinin 28/06/2014 ve sonrası olması ile adli sicil kaydındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde uygulanabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda, sanığın adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın 05/06/2013 tarihinde kesinleştiği, incelemeye konu dosyada ise suç tarihinin 08/11/2016 olması ve adli sicil kaydındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde kasıtlı suçun işlendiğinin anlaşılması karşısında; yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğinden bu husustaki kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
Dört nolu isteme yönelik incelemede;
Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “Olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay tarafından incelenmesini sağlamak suretiyle ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.
Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.
26/10/1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve özel dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hâkim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile delillerin değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/06/1971 gün ve 497-209, 07/02/1972 gün ve 447-72, 24/02/1975 gün ve 37-32, 14/06/2005 gün ve 66-65, 07/02/2006 gün ve 172-10, 22/10/2013 tarih ve 2012/11-1322-2013/421 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, vekâlet ücretinin yargılama giderlerinden olması şahsi hak olma niteliğini değiştirmeyeceğinden ve kişisel hakka ilişkin olarak yapılan aykırılıklar nedeniyle kanun yararına bozma isteminde bulunulamayacağından vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünceler kısmen yerinde görüldüğünden,
1- (3) ve (4) numaralı istemlere yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEMLERİNİN REDDİNE,
2- (1) ve (2) numaralı istemlere ilişkin olarak, sanık ... hakkında, ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/04/2019 ve 2018/414 esas, 2019/257 sayılı kararının, ( Bir nolu istem yönünden aleyhe sonuç doğurmamak üzere) 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3- CMK'nın 309. maddesinin 4-b fıkrası gereğince, 2 nolu bozma yönünden sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 24/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.