10. Hukuk Dairesi 2019/5396 E. , 2020/2957 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2015/42-2016/207
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne, davacının davalı işveren yanında; 03/05/1993 - 31/07/1993 tarihleri arasında, 87 gün, günlük 37.230 ETL ücretle, 01/08/1993 - 03/08/1993 tarihleri arasında, 3 gün, günlük 67.950 ETL ücretle, çalıştığının tespitine, karar verilmiştir.
Hükmün, fer"i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. (5510 sayılı Kanun’un m. 86/9.) maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re"sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
Eldeki davada ise, mahkemece davacı adına davalı işyerinden verilmiş olan işe giriş bildirgesinin varlığı ve tanık beyanları nedeniyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de fiili çalışmanın varlığı bakımından işe giriş bildirgesininverilmiş olması tek başına yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği gibi dinlenen tanıkların da komşu veya aynı işyerinden bildirimleri olan bordrolu tanık olup olmadıklarının da yeterince araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacının davalı Kuruma bildirilen herhangi bir hizmeti olup olmadığı sorulmadan, hizmet döküm cetveli istenilmeden, davalıya ait işyeri kapsamı ve ne zamandan beri kapsamda olduğu, vergi kaydı veya yoklamasının yapılıp yapılmadığı araştırılmadan, davacının çalışıp çalışmadığı hususunda bilgi sahibi olabilecek komşu veya bordrolu işyerlerinden kimselerin olup olmadığı emniyet aracılığıyla sorulmadan komşu veya bordrolu olup olmadığı dahi belli olmayan tanıkların beyanları esas alınarak karar verilmesi isabetsiz olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; öncelikle davalı işyerinin kapsama alınış tarihinin belirlenmesi, işyeri dosyası ile davalı Kurumca bu işyeri hakkında denetim yapılıp yapılmadığı hususunun sorulması, davacının çalışmaları ile ilgili tüm belgelerin davalı kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının işverenden getirtilmesi, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkâr edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delillerinin sorulması; dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler emniyet vey zabıta aracılığıyla saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulması; bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu, işyerindeki işçi sayısı ve vergi dairesine bu duruma ilişkin işveren tarafından bildirimde bulunulup bulunulmadığının sorulması ile yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliğinin nazara alınması, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu hususun, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde "Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir" hükmü öngörülmüştür. Maddedeki "malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar" sözcüklerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tabi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Davacının, aynı Kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmadığı da belirgindir. Bu nedenle, 02.07.1978 doğumlu olan davacı yönünden eylemli çalışmanın varlığı halinde sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşın doldurulduğu 02.07.1996 olarak kabulü, bu tarihten önceki hizmet sürelerinin ise, yalnızca prim ödeme gün sayısına dâhil edilmesi gereğinin gözetilmemesi de isabetsiz olup bozma nedenidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular doğrultusunda işin esasına girmek suretiyle araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, fer"i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.