Hukuk Genel Kurulu 2017/1553 E. , 2018/83 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki "tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.05.2013 gün ve 2012/1271 E., 2013/632 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 gün ve 2013/14285 E., 2013/17922 K. sayılı kararı ile:
“…Dava, tapu kaydında düzeltim isteğine ilişkindir.
Mahkemece, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarla vasıflı 162 parsel sayılı taşınmazın ...oğlu ... adına kayıtlı olduğu, çekişme konusu taşınmazın kadastro ile zilyetliğe dayalı olarak 23.07.1996 tarihinde yapılan kadastro tespitinin kesinleşmesiyle 28.09.1997 tarihinde adı geçen adına tapuya tescil edildiği, davacının miras bırakanı babası Mustafa ve Havva oğlu 1915 doğumlu ...’un tapu kaydında baba adının ve doğum tarihinin yanlış yazıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür Taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesine veya tespitine ilişkin taleplerdeki amaç, kayıt malikinin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin nüfus kaydı ile uyumlu hale getirilmesi olduğundan bu tür işlerde verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmez. Kararın haksız veya hatalı görülmesi halinde ileri sürülen delillere göre yeniden düzeltme talebinde bulunulabilmesi, hükmün değiştirilebilmesi mümkündür.
Öte yandan, çekişmesiz açılan bu tür işlerde, yapılan araştırma ile veya hak sahibi olduğunu iddia eden bir kişinin itirazı üzerine ortaya bir çekişme çıkarsa, mülkiyet aktarımına sebebiyet verebilmesi ihtimali ortaya çıktığından, talebin artık bu davaya çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde görülebilmesine imkan bulunmamaktadır. Yargılama usulleri birbirinden farklı olduğundan ve çekişmesiz yargı işlerinde teknik anlamda bir hasım bulunmadığından, davaya görevsizlik kararı verilerek asliye hukuk mahkemesinde devam edilemez. Bu nedenle, davacı tarafından hak iddia eden kişi veya kişiler ile yasal hasım sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde çekişmeli yargı usulüne göre ayrı bir dava açılabileceğinden, bu talebin reddine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince, çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin ...oğlu ... adına yapıldığı, tutanağın edinme hanesinde tespit malikinin ...eşi ...’un oğlu olduğu ve doğum tarihinin de 1938 olarak belirtildiği, davacının miras bırakanı ... ile ne anne-baba adı ne de doğum tarihinin uyumlu olmadığı, tanık beyanları ve toplanan deliller ile anılan somut olgular birlikte değerlendirildiğinde kayıt maliki ile davacının miras bırakanının aynı kişi olduğunun kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, tapu kaydında düzeltim davalarının yukarıda açıklanan niteliği gözetilerek ve mülkiyetin nakline de sebep olunmaması bakımından, tespit maliki veya mirasçılarına yöneltilecek hasımlı dava ile uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki bilgi ve belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu kaydında hatalı yazılan malik kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, 162 parsel sayılı taşınmazın murisi ...’a ait olduğunu, ancak malik baba adı ile doğum tarihinin kayıtlara yanlış yazıldığını belirterek, tapu kaydında "Mevlüt" olan baba adının nüfus kaydındaki gibi "Mustafa" olarak, doğum tarihinin de hem 162 parsel sayılı taşınmazda hem de 602 parsel sayılı taşınmazda 1915 olarak düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, malik doğum tarihinin düzeltilmesinin idareden talep edilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava kısmen kabul edilerek, 162 parselin tapu kaydında malik ...’un "Mevlüt" olarak gösterilen baba adının "Mustafa " olarak düzeltilmesine, doğum tarihine ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı belirtilerek, gerekli araştırmanın yapılması, tüm delillerin toplanması ve ondan sonra bir karar verilmesi için hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulmuş ve yapılan yargılama sonucunda, taşınmazın davacının babası ..."a ait olduğu gerekçesi ile 162 parsel sayılı taşınmazda malik baba adının "Mustafa" olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece, tespit tutanağında belirtilen vergi kaydının taşınmaza uymadığı, tespite esas alınan bilgilerin hatalı olduğu gibi tespit bilirkişisi muhtar ..."ın da kadastro çalışmaları sırasında bir çok yanlışın yapıldığını, tutanakların sonradan imzalandığını beyan ettiği, taşınmazın davacının babası ..."a ait olduğu yönünde bir çok tanık anlatımının bulunduğu, tespitte adı geçen ..."un oğlu ..."un da annesinin bu mevkide taşınmazı olmadığını beyan ettiği, sonuçta tapu malikinin ... olduğu, malik baba adının tapu kaydında yanlış yazıldığı, bu yanlışlığın da tapuda yapılacak düzeltim ile giderileceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının kayıt maliki ile kendi miras bırakanının aynı kişi olduğunu kanıtlayıp kanıtlayamadığı, yerel mahkeme kararının mülkiyet aktarımına yol açacak nitelikte olup olmadığı, varılacak sonuca göre somut uyuşmazlığın tapuda düzeltim davası ile mi, yoksa tespit maliki veya mirasçılarına karşı yöneltilecek hasımlı bir dava ile mi çözümlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, taşınmazların kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı, cinsiyeti, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturmaktadır. Bu tür taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekmektedir.
Kayıt düzeltilmesi davaları, kaynağını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027"nci maddesinden almaktadır. Bu madde hükmüne göre ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, Tapu Sicili Tüzüğü kuralları uyarınca resen düzeltilmesi mümkün olan basit yazı yanlışlıkları (adi yazım hataları) dışında, mahkeme kararı olmadıkça, hiçbir düzeltmede bulunamaz.
Tapu Sicili Tüzüğünün 74"üncü maddesi ile ana ve yardımcı siciller üzerindeki düzeltmelerin ne şekilde yapılacağı belirtilmiştir. Tapu Sicili Tüzüğünün 75"inci maddesinin birinci fıkrasında kadastro çalışmalarından kaynaklanan malikin veya hak sahibinin adı, soyadı ve baba adına ilişkin tapu kütüğündeki hataların düzeltilmesine ilişkin yöntemler belirlenmiştir. Burada tapu kaydında düzeltim davalarının ad, soyad, baba adı, cinsiyet, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin tapu siciline eksik ya da hatalı işlenmesinden doğan basit yazım hatalarından kaynaklanan bir dava olduğu asla gözden kaçırılmamalıdır.
Diğer taraftan, tapu müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Bu cümleden olarak, düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmeli; nüfus müdürlüğünden, tapu kaydında adı geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmeli, taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulup bulunmadığı araştırılmalı, istem konusunda tanık dinlenmeli, tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, tapuda isim düzeltilmesi davalarındaki amacın tapu kayıtlarının nüfus kayıtlarına uygun hâle getirilmesine yönelik olması karşısında, kaydı düzeltilmesi talep edilen kişinin nüfusta kayıtlı olması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu genel ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; tescile esas alınan kadastro tespit tutanağında 1503 tahrir numaralı vergi kaydı bulunan taşınmazın bir bütün olarak ...karısı ..."un zilyet ve tasarrufunda iken 1963 yılında ifraz edilerek dört adet parselin oluşturulduğu, bunlardan dava konusu olan 162 parselin ... tarafından kendi oğlu olan ..."a 1965 yılında bedeli karşılığında satılarak devredildiği belirtilmek suretiyle ...oğlu 1938 doğumlu "..." adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, mahkemece ilk bozma kararına uyularak yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, taşınmazın bulunduğu Meram ilçesi nüfusunda "...oğlu ..." adında bir kaydın bulunmadığı, bu isimdeki tek kaydın Mustafa ve Havva oğlu 1915 doğumlu "..." isimli kişiye ait olduğu, bu kişinin de davacının babası olduğu tespit edilmiştir. Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile yaptırılan araştırma sonucunda da davacının babası dışında "...oğlu ..." adında başka bir şahsın bulunmadığı bildirilmiştir. Mahkemece dinlenen tanıklar da davacının babası olan ... haricinde köylerinde aynı ismi taşıyan başka bir şahsın yaşamadığını ve dava konusu 162 parselin davacının babasına ait olduğunu beyan etmişlerdir. Tanık ... da; köyde ... adını taşıyan tek kişinin kendi annesi olduğunu, annesinin de 1938 yılında vefat ettiğini, bu nedenle 1965 yılında taşınmaz satmasının mümkün olmadığını, annesinin dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkide bir taşınmazı ve Süleyman isminde bir oğlunun bulunmadığı gibi 162 parselin öteden beri "Mustafa oğlu ..." tarafından kullanıldığını ifade etmiştir. Ayrıca, 1503 tahrir numaralı vergi kaydının dava konusu taşınmaza uyup uymadığının saptanması için mahallinde keşif yapılmış ve 16.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda vergi kaydının mevkii, malik ve hudutları itibariyle dava konusu taşınmazı kapsamadığı belirlenmiştir.
Şu durumda, her ne kadar dava konusu taşınmaz "...oğlu ..." adına tespit ve tescil edilmiş ise de, mahkemece ilk bozma kararında gösterilen şekilde yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, ilçe nüfusunda bu kimlik bilgileri ile kayıtlı olan herhangi bir kişinin bulunmadığı, anılan ismi taşıyan tek kişinin öteden beri taşınmazı kullanan ve davacının babası olan "Mustafa oğlu ..." olduğu, böylece tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlanarak, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğunun kanıtlandığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerinde olup, usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.01.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.