1. Hukuk Dairesi 2016/14158 E. , 2019/6242 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil;olmadığı takdirde, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, miras bırakanları Hasan’ın kayden maliki bulunduğu 371 ada 2 parsel sayılı taşınmazını davalı gelini Bahriye’ye ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile;olmadığı takdirde, tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davaya cevap vermemiş,yargılama aşamasında davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliki işlemin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;miras bırakan Hasan"ın 23.03.2013 tarihinde ölümüyle geriye mirasçıları olarak davacı çocukları Asım, Ayhan, Satı, Hatice ile dava dışı kızı Nebiye ve dava dışı oğlu Orhan"ın kaldığı, miras bırakanın kayden maliki bulunduğu 371 ada 2 parsel sayılı taşınmazını davalı gelini Bahriye"ye 16.02.2011 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiği, davalı ..."nin murisin oğlu Orhan"ın eşi olduğu görülmektedir.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m. 611). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m.614).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi yaşama süresince bakımı gerektiren ve rastlantıya (tesadüfe) bağlı bir sözleşme türü olup TBK"nun 611. maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bu bakımdan bakım alacaklısının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m.19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan malvarlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; hem davacı tanıkları hem de davalı tanıkları murisin davalı gelini ile birlikte oturduğunu ve murise davalı tarafından bakıldığını bildirmişler, miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir bilgi ortaya koyamamışlardır.
Diğer taraftan, miras bırakan sağlığında bakılmadığı iddiasıyla bir dava açmadığına göre;davalının bakım borcunu yerine getirdiğinin kabulü zorunludur. Ayrıca, muris, sözleşmenin düzenlendiği tarihte 80 yaşındadır. Bu durumda, miras bırakan Hasan yaş itibariyle de bakıma muhtaçtır. Kaldı ki, bakma aktinin yapıldığı tarihte bakım alacaklısının bakıma muhtaç bulunduğu koşulunu aramak kanunda yer almayan bir unsuru ilave etmek olur.
Öte yandan,murisin çekişmeli taşınmaz dışında paydaşı ve müstakil maliki olduğu başkaca taşınmazlarının da bulunduğu; bu itibarla, mal kaçırma kastıyla hareket etseydi sadece dava konusu taşınmazı değil, diğer taşınmazlarını da davalıya temlik edebileceği açıktır.
Tüm bu somut delil ve olgular,yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; temlikin gerçekten bakılmak amacıyla yapıldığı ve murisin mal kaçırma iradesinin olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken;yanılgılı değerlendirmeyle, davanın kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa"nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.