10. Ceza Dairesi Esas No: 2019/684 Karar No: 2019/2225
Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2019/684 Esas 2019/2225 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından verilen ve 2019/684 E. ve 2019/2225 K. numaralı karar, uyuşturucu madde ticareti suçuyla ilgili olarak yapılan istinaf başvurularının reddedilmesiyle sonuçlanmıştır. Mahkeme, dosya incelenerek yargılama sürecinde delillerin yasaya uygun olarak toplandığı ve suç tipinin doğru belirlendiği sonucuna varmıştır. TCK'nın 192. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına ilişkin itirazlar reddedilmiştir. Kararda, TCK'nın 58. maddesi ve CMK'nın 226. maddesiyle ilgili görüşler de yer almaktadır.
10. Ceza Dairesi 2019/684 E. , 2019/2225 K.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma Hüküm : İstinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddi
Dosya incelendi. GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Olay tutanağı içeriğine ve dosya kapsamına göre, mahkemenin sübuta ilişkin takdirinde isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Koşulları oluşmadığı halde TCK"nın 192. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği ve istinaf isteminin düzeltilerek esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanıklar müdafiinin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesi nedeniyle, 5271 sayılı CMK"nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan bölge adliye mahkemesi kararına yönelik TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, dosyanın ... Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesine kararın bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesine, 16/04/2019 tarihinde sanık ... hakkında oybirliğiyle; sanık ... yönünden Başkan vekili ..."ün tekerrür uygulaması ile ilgili olarak hükümlerin bozulması gerektiğine ilişkin karşı oyu ve oy çokluğuyla, karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine göre; suçun hukukî niteliği değiştiğinde ya da cezanın artırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde, durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınmadan, sanık hakkında iddianamede gösterilen dışında bir kanun hükmü uygulanamaz. Sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek durumunun, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkmadığı, dava açıldığında da mevcut olduğu ileri sürülerek, bu konuda ek savunma hakkına gerek bulunmadığına ilişkin görüş kabul edilemez. CMK"nın 226. maddenin 2. fıkrasında yer alan "cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır" ifadesi, "iddianamede gösterilmeyen bir kanun hükmü gereğince, sanığın cezasının artırılması veya sanık hakkında güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde de birinci fıkrada olduğu gibi durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınması gerekir" anlamındadır. Adli sicil kayıtlarında birden fazla hüküm bulunduğunda, bu hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğu konusunda mahkemelerin bile zaman zaman yanıldığı, tekerrüre esas olmayan hükmün tekerrüre esas alındığı dikkate alındığında, hakim ve Cumhuriyet savcılarının bile uygulamada yanıldıkları bir konuda sanıklardan adli sicil kayıtlarındaki hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğunu bilmesini beklemenin doğru olmayacağı kanaatindeyim. Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir. Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmünün yer aldığı adlî sicil kaydının duruşmada okunması üzerine sanığın okunan kaydın kendisine ait olduğunu veya bu belgeye karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemesinin ek savunma yerine geçmesi mümkün değildir. Emredici nitelikte olan CMK’nın 226. maddesi gözardı edilerek, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, sanık hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 09.04.2019