12. Hukuk Dairesi 2018/12374 E. , 2019/18174 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçluların yasal sürede icra dairesine verdiği itiraz dilekçelerinde, yetkili icra dairesinin ... İcra Dairesi olduğunu ileri sürerek ... İcra Dairesi’nin yetkisine itiraz ettikleri, ayrıca alacaklıya borçlarının bulunmadığını bildirerek borca ve fer’ilerine de itirazda bulundukları, bunun üzerine alacaklının borçluların itirazları ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; tarafların tacir olduğu belirtilerek takip konusu kredi sözleşmesinde yer alan yetki anlaşmasının tarafları bağladığından bahisle yetki itirazının yerinde olmadığı tespit edildikten sonra takip konusu belgenin de İİK’nun 68. maddesinde sayılan belgelerden olduğu belirtilerek, istemin kabulü ile itirazın kaldırılmasına ve borçlular aleyhine %20 tazminata hükmedildiği, kararın borçlularca istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince; takip dayanağı kesin rehin açığı belgesinin borç ikrarı içeren senet niteliğinde olduğu belirtilerek yetkinin genel hükümlere göre belirlenmesi gerektiği ve buna göre de borçluların ikametgahı olan ... İcra Dairesi’nin yetkili olduğu gerekçesiyle borçluların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yetki itirazının kaldırılması talebinin reddine, sair itirazlar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın alacaklıca temyiz edildiği görülmektedir.
İİK"nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre; HMK"nın yetkiye ilişkin hükümleri, para ve teminat alacaklarına dayalı takiplerde kıyas yolu ile uygulanır. Konusu para ve teminat alacaklarına ilişkin davalarda yetki, genel yetki kuralına göre çözümlenir. HMK’nun 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
HMK’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.
Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırt edilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.
Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmasının aranmasıdır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
6102 sayılı TTK’nun 12/1. maddesinde gerçek kişi tacir; bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi olarak tanımlanmış olup, yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklının kesin rehin açığı belgesi ile birlikte “Otomotiv Ürünleri Kredisi ve Rehin Sözleşmesi” başlıklı belgeye dayanarak ilamsız takibe başladığı, sözleşmenin 14. maddesinde ... (icra dairelerinin) mahkemelerinin yetkili kılındığı, kredi sözleşmesinde kredi alan olarak Değirmencioğlu … Ltd. Şti.’nin, kefil olarak da şirket ortağı ünvanı ile ...’nun imzalarının bulunduğu, icra dosyasında mübrez 17.02.2015 tarihli vekaletnameye göre ...’nun, ortağı sıfatıyla imza attığı şirketin münferiden yetkili temsilcisi olduğu, bu durumda, sözleşmede düzenlenen yetki anlaşmasının, borçlu Değirmencioğlu … Ltd. Şti.’ni ticaret şirketi olması, borçlu ...’nu da TTK’nun 12/1. maddesi gereğince tacir olması nedeniyle bağladığının kabulü gerekir.
O halde, İlk Derece Mahkemesi’nin, yetki itirazının kaldırılmasına yönelik kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nce yetki itirazının kaldırılması talebi yönünden borçluların istinaf başvurularının esastan reddine hükmedilmesi, bu durumda ... İcra Daireleri yetkili olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi’nce borca itirazın kaldırılmasına yönelik istemin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz bulunduğundan, bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesi’nin 07.5.2018 tarih ve 2018/...1 E. - 2018/1086 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK"nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK"nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 19/12/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.