
Esas No: 2014/10249
Karar No: 2014/26739
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/10249 Esas 2014/26739 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Ankara 19. İş Mahkemesi
Tarihi : 10.03.2014
No : 2012/465-2014/201
Dava, 01.05.1988 – 26.10.1999 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına alınan “Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlara” kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, aynı Kanunun 24/1-a ve 25’inci maddelerinde Bağ-Kur sigortalılığının, gelir vergisi mükellefiyetinin başladığı tarih esas alınarak belirlenmesi ölçütünü getirirken; 26’ncı madde ile de, sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, ayrıca, bu kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda, Kurum tarafından re’sen tescil işleminin yapılacağını hükme bağlamıştır.
Zaman zaman yapılan düzenlemelerle Bağ-Kur sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılması zorunlu kılınmış, bu kapsamda hükümler içeren 1479 sayılı Kanunun ek geçici 13’üncü maddesi, bilahare Anayasa Mahkemesince tüm maddeleriyle iptal edilen 619 sayılı KHK, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile eklenen 1479 sayılı Kanunun geçici 18’inci maddesi ile tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılmasına karşın, kanunda tanınan süreler içinde, daha öncesine ait vergi kaydı bulunanların borçlanma hakkının kullanılabilmesi öngörülmüştür. Söz konusu borçlanma hakkını kullanmayanların ise sonrasında geriye yönelik hizmet tespiti suretiyle sigortalılık kazanmasına yasal olanak tanınmamıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren geçici 8’inci maddesinin getirdiği benzer bir düzenlemeye göre, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden başlayacaktır. Ancak 04.10.2000 – 01.10.2008 tarihleri arasında vergi mükellefiyet süreleri bulunanların, 01.10.2008 tarihinden itibaren 6 ay içinde (31.03.2009 tarihine kadar) talepte bulunmaları halinde, vergi mükellefiyet sürelerini borçlanmaları mümkündür.
Bu yasal çerçevede davaya konu somut olayda; davacının 01.06.2011 tarihine kadar herhangi bir tescili bulunmadığı gibi 1479 sayılı Kanunun Geçici 18 veya 5510 sayılı Kanunun Geçici 8"inci maddeleri kapsamında herhangi bir borçlanma talebinin de bulunmadığı görülmektedir. Açıklanan yasa metinleri ve bu yönde Anayasanın 65"inci maddesindeki "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir." hükmü ve Kurumun mali dengeleri de gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.