Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2019/21318
Karar No: 2022/978
Karar Tarihi: 02.02.2022

Danıştay 6. Daire 2019/21318 Esas 2022/978 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/21318 E.  ,  2022/978 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2019/21318
    Karar No : 2022/978

    DAVACI : ...Turizm Geliştirme Kooperatifi
    VEKİLİ : Av. ...

    DAVALILAR : 1- ...- ...
    2- ...Bakanlığı
    VEKİLLERİ : Av. ...

    DAVANIN KONUSU :
    Muğla ili, Fethiye ilçesi sınırları içerisinde bulunan Kelebekler Vadisi Doğal Sit alanınının koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi sonucunda, ekli kroki ile listede sınırları ve koordinatları gösterilen alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesine ilişkin 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, ...tarih ve ...sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istenilmektedir.

    DAVACININ İDDİALARI :
    Davacı tarafından; Muğla ili, Fethiye ilçesi, ...Köyü, ...Mevkii, ...pafta, ...ada, ...ve ...sayılı parsel ...pafta, ...ada, ..., ...ve ...sayılı parselde kayıtlı taşınmazların maliki oldukları, Fethiye/Kelebekler Vadisi Doğal Sit Alanları Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporunda (ETBAR), davacının mülkiyetindeki taşınmazların da içinde yer aldığı kısmın sit statüsünün nitelikli doğal koruma alanı olarak tespit edildiği ve değerlendirildiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Muğla Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun 25/03/2019 tarihli toplantısında ETBAR raporunun onaylanarak Kelebekler Vadisi'nin davacının taşınmazlarının da yer aldığı kısmının sit statüsünün, ETBAR'da önerildiği gibi “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” olarak kabulüne karar verildiği, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün ...tarih ve ...sayılı Bakanlık Olur'u ile bu alanın doğal sit statüsünün nitelikli doğal koruma alanı olarak tescil ve ilan edildiği, ancak; bu karardan beş hafta sonra Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün ...tarih ve ...sayılı Bakanlık Olur'u ile Kelebekler Vadisi'nin nitelikli doğal koruma alanı olarak ilan ve tescil edilen kısmının doğal sit statüsünün değiştirilerek kesin korunacak hassas alan olarak ilan edildiği, alanın yeni statüsüne ilişkin Cumhurbaşkanı Kararının 4/10/2019 tarihinde imzalandığı ve Kararın 5/10/2019 tarihli ve 30909 sayılı Resmi Gazetede yayımlandığı, davalı idarelerin dava konu işlemi tesis ederken takdir yetkisini ilgili mevzuat hükümlerine, konu ile ilgili bilimsel ilke ve objektif kriterlere, kamu yararına ve hizmet gereklerine göre kullanmadığı, dava konusu edilen statü değişikliğinin; doğal sit alanlarının tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasları belirleyen, 19/07/2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca oluşturulması gereken bilimsel temelli bir tespite dayanmadığı, uzmanlar ekibinin hazırladığı ayrıntılı ve gerekçeli ETBAR'daki bulgu ve önerilere ters düştüğü, statü değişikliğine gerekçe oluşturacak yeni bir uzman raporu veya araştırmanın bulunmadığı, dava konusu işlemin, Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca 2013'te yayımlanan “Doğal Sit Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Teknik Esaslar Genelge"sine de aykırı olduğu, öte yandan; ETBAR'da araştırma alanı içinde tespit edilen 189 bitki türünden 12 tanesinin endemik tür olduğu ve içlerinden 6 tanesinin ulusal ölçekte VU (duyarlı) kategorisinde olduğu belirtilmekte, ancak söz konusu 12 endemik türün tamamının Akdeniz bölgesinde geniş yayılış gösterdiği, vadinin etrafındaki uçurum kayalar üzerindeki vejetasyonda yer aldıkları için söz konusu 12 endemik tür için tehlikeli bir durum olmadığı, bu nedenle, dava konusu alanın nitelikli doğal koruma alanı olarak tescil edilmesinin endemik türlere bir zararı olmayacağı ileri sürülmektedir.

    DAVALILARIN SAVUNMASI :
    Cumhurbaşkanlığı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; Muğla ili, Fethiye ilçesinde bulunan ...Vadisi'nin Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun ...tarih ve ...sayılı kararı ile III. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit alanı olarak ilan edildiği, sit niteliğinin yeniden değerlendirilmesi sonucunda İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun 08/02/1995 tarih ve 4603 sayılı kararı ile "deniz seviyesinden dik kayalar halinde 300 m'ye çıkan dar üçgen şeklindeki kanyon ve çevresinde üç yükseklik kademesi ile ufuk çizgisine kadar ulaşan doğal peyzaj"ın 1. Derece Doğal Sit alanı olarak, köy yerleşiminin ise 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmesinin uygun görüldüğü, mülga 648 sayılı KHK ile Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün kurulduğu, mülga 644 sayılı KHK'nin geçici 6. maddesi hükmü ile doğal sit alanları ve tabiat varlığı olarak tespit ve tescil edilmiş olan alan ve varlıkların statülerinin yeniden değerlendirilmesi görevinin Bakanlıklarına verildiği, Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik ve Doğal Sit Alanlarının Değerlendirilmesine İlişkin Teknik Esaslar uyarınca hazırlanan teknik şartnameler kapsamında mevcut bütün doğal sit alanlarında, alanların sahip olduğu biyo-ekolojik (flora, fauna, habitat), jeolojik, hidrojeolojik ve jeomorfolojik değerlerin belirlenmesi ve önerilerin ortaya konulması amacıyla dört mevsimi kapsayacak şekilde "Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projeleri (ETBAR) yapıldığı, dava konusu alanın bulunduğu, 2014 Sonbahar - 2015 Kış, İlkbahar ve Yaz dönemlerinde yapılan dört mevsimi kapsayan saha çalışmaları sonucu Fethiye/Kelebekler Vadisi ETBAR'ın hazırlandığı, söz konusu ETBAR'ın Muğla Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunca incelendiği, Raporun, Kanaat ve Öneri Bölümünde; alanın doğal kısmı, yani frigana vejetasyonunun olduğu kısım ile Kelebekler Vadisini çevreleyen dik uçurum kayaların olduğu bölge flora, fauna ve ekosistem açısından değerlendirildiğinde "alan, ulusal ve dünya ölçeğinde korunması gereken ekosistemi bünyesinde barındırması, bazı küresel ve ulusal ölçekte dar yayılışlı endemik türlere ev sahipliği yapması, doğal olması, basit müdahalerle yönetilebilir olması" nedenleriyle, incelenen alanın bu kısmının kesin korunacak hassas alan özelliği taşıdığı; günübirlik amaçlı kullanılan vadi tabanı (dava konusu alan), yerleşim alanı çevresi kuru tarım alanları ve doğallığı büyük ölçüde bozulan frigana vejetasyonunun bulunduğu alanlar flora, fauna ve ekosistem açısından birlikte değerlendirildiğinde "Alan, doğal karakteri korunmuş, modern yaşam ve önemli insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, kırsal yaşam özellikleri taşıyan, aşırı derecede ve uygunsuz insan kullanımından uzak, insanların günübirlik dinlenip eğlenebilecekleri ekosistem hizmetlerini sunan özelliklere sahip olması" nedenleriyle nitelikli doğal koruma alanı özelliği taşıdığı; yerleşim yerinin ise "Alan, peyzaj ile uyumlu insan yerleşimlerini içinde bulundurması, geleneksel tarımsal faaliyet sürdürülmesi, turistik amaçla kullanılması, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımına destek sağlaması ve kesin korunacak hassas alana ve nitelikli doğal koruma alanına tampon oluşturması" gibi özellikleri bünyesinde barındırdığı için sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı özelliği taşıdığı sebepleriyle Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğe göre 3 koruma kategorisinin de (kesin korunacak hassas alan, nitelikli doğal koruma alanı ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı) alanın farklı kesimleri için önerildiği, 29/07/2019 tarih ve 176367 sayılı Bakanlık Makam Olur'u ile tescil süreci tamamlanan Nitelikli Doğal Koruma Alanı ve Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanının 03/08/2019 tarih ve 30851 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği, Kesin Korunacak Hassas Alanın tescil süreci devam ederken Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Fethiye Belediyesi tarafından, Bakanlığa (Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü) alanın tescili ile ilgili yapılan itirazlar kapsamında, dava konusu alanın biyolojik çeşitliliğinin korunması, habitat ve ekosistem bütünlüğünün sağlanması adına, alanın ekosistem özellikleri, biyolojik çeşitliliği ve peyzaj değeri bakımından önem arz etmesi, dava konusu alanın ekosistem yapısı bakımından da yakın çevresinden ayrı olarak değerlendirilemeyeceği, diğer bir ifade ile Ölüdeniz, Babadağ gibi önemli ekosistemlere yakın olması ve bu ekosistemlerin bağlantı noktası fonksiyonu taşıması sebepleriyle, ETBAR'da verilen Kritik Tür Haritası da baz alınarak, alan ile ilgili yapılan itirazlar doğrultusunda Kelebekler Vadisi Doğal Sit Alanının Bakanlıkça yeniden değerlendirildiği, yeniden değerlendirme sonucu alınan 07/08/2019 tarih ve 187693 sayılı Bakanlık Makam Oluru ile 29/07/2019 tarih ve 176367 sayılı Bakanlık Makam Olurunun iptal edildiği, köy yerleşik alanının Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı olarak tescil edildiği, Muğla Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun 25/03/2019 tarihli ve 17 sayılı kararı ile önerilen "Nitelikli Doğal Koruma Alanı"nın da "Kesin Korunacak Hassas Alan"a dahil edilmek suretiyle oluşacak alanın "Kesin Korunacak Hassas Alan" olarak değerlendirilmesi için Cumhurbaşkanlığı Kararının teklif edildiği, dava konusu işlem ile dava konusu alanın Kesin Hassas Alan olarak idari tescil sürecinin tamamlandığı, ETBAR’ın bir kanaat ve öneri raporu olduğu, tescile uygun kararın ilgili TVK Bölge Komisyonlarına ve tescil için nihai kararın ise Bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Makamına ait olduğu, doğal sit alanı belirleme ve kategorilendirme sürecinde kritik türlerin endemikler dışında unsurları içerdiği, bir alanın kaynak değerinin sadece barındırdığı endemik türlerle temsil edilemeyeceği, habitat ve ekosistem bütünlüğünün değerlendirmesinin alan ölçekli korumada önemli olduğu, alanın ekosistem özellikleri ve biyolojik çeşitliliğinin yüksek olması, peyzajı, çevresi ile bir bütün olarak değerlendirildiğinde Ölüdeniz, Babadağ gibi önemli ekosistemlere yakın olması ve bu ekosistemlerin bağlantı noktası fonksiyonu taşıması sebepleriyle, ETBAR'da verilen Kritik Tür Haritası ve alan bütünlüğü baz alınarak, biyolojik çeşitliliğin daha etkin korunması, alana olan ve/veya olabilecek antropojenik faaliyetlerin etkilerini azaltmak veya belli bir seviyede tutabilmek adına, daha üst koruma olan kesin korunacak hassas alan, insan yerleşiminin olduğu alanın ise sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı olarak statüsünün tescil edilmesinin Bakanlıkça (Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü) uygun mütalaa edildiği ve bu doğrultuda iş ve işlemlerin yürütüldüğü savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...DÜŞÜNCESİ :
    Muğla ili, Fethiye ilçesi sınırları içerisinde bulunan Kelebekler Vadisinin koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi sonucunda, ekli kroki ile listede sınırları ve koordinatları gösterilen alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesine ilişkin 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 04/10/2019 tarih ve 1626 sayılı Cumhurbaşkanı kararının, davacının taşınmazına ilişkin kısmında; dava konusu alanın sit statüsünün bir üst koruma grubuna alınmasına ilişkin işlem öncesinde, mevzuatta öngörüldüğü şekliyle doğal sit özelliği taşıdığı belirlenen alanların ardışık en az dört mevsimi kapsayacak ekolojik temelli bilimsel araştırma sonucuna göre koruma statüsünün devamına, yeni statü tesisine veya iptaline karar verilmesi gerektiği halde belirtilen bilimsel veri toplama ve incelemelerin yapılmadığı, yaptırılan keşif ve bilirkişi incelmesi neticesinde dava konusu taşınmazların da içinde yer aldığı alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesini gerekli kılacak ulusal ve uluslararası öneme sahip tür, habitat ve ekosistemleri bünyesinde barındırmadığı anlaşıldığından dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararında hukuka uyarlık bulunmadığından iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI ...DÜŞÜNCESİ :
    Dava, Muğla ili, Fethiye ilçesi sınırları içerisinde bulunan ...Vadisi Doğal Sit alanınının koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi sonucunda, ekli kroki ile listede sınırları ve koordinatları gösterilen alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesine ilişkin 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 04/10/2019 tarih ve 1626 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
    17/08/2011 günlü, 28028 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun "tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 3. maddesine eklenen fıkra ile doğal sit; "jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlardır." şeklinde tanımlanmıştır.
    Aynı KHK ile 2863 sayılı Kanun'a eklenen Ek 4. madde ile doğal sitlerle ilgili olarak, 2863 sayılı Yasa'dan kaynaklanan yetki ve görevler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile bu Bakanlığın bünyesinde kurulan Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonuna devredilmiş; tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları ile ilgili iş, işlem ve kararlara ilişkin usul ve esaslar ile bu konularda görev yapacak komisyonların teşkili ve çalışma usul ve esaslarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiş; 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 13/A maddesi ile de, Bakanlık bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
    Anılan hükümler uyarınca çıkarılan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin "Korunan alanlara ilişkin genel ilkeler" başlıklı 5. maddesinde; "(1) Korunan alanların belirlenmesi, değerlendirilmesi ve korunmasında aşağıdaki ilkelere uyulur.
    a) Korunan alanların statüsünün belirlenmesi ve değerlendirilebilmesi için zamana bağlı değişimleri ortaya koyan ekolojik süreçler tanımlanır.
    b) Herhangi bir korunan alanın güncel durumu tespit edilmeden, o alanın korunan alan statüsü yeniden değerlendirilemez.
    c) Korunan alanların güncel durumu; alanın biyolojik çeşitliliği, hidrolojisi, hidrojeolojisi başta olmak üzere her açıdan durumu en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak belirlenir.
    ç) Herhangi bir korunan alanın statüsünün değerlendirilmesi için belirlenecek araştırma alanı sınırları; korunan alanın konumu, büyüklüğü ve doğal eşiklerle ilişkisi göz önüne alınarak tespit edilir...
    m) Korunması gerekli taşınmaz tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve özel çevre koruma bölgelerinin tespiti ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenir." hükmüne; "Doğal sitlerin tespit ilke ve kriterleri" başlıklı 6. maddesinde; "(2) Doğal sit alanları; kesin korunacak hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları olarak üç kategoriye ayrılır." hükmüne, "Kesin korunacak hassas alanların ayırt edici özellikleri" başlıklı 7. maddesinde; "(1)Kaynak değerlerinin korunması için; alan kullanımı ve alana tüm etkilerin sınırlandırıldığı, gerektiğinde insanların bölgeye girişlerinin engellendiği, bilimsel araştırmalar, eğitim ya da çevresel izleme amacıyla özel önlemler alınarak korunacak kara, su, deniz alanları olup, Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilerek yapı yasağı getirilen mutlak korunması gereken alanlardır.
    (2) Bu alanların aşağıdaki kriterlerden bir veya bir kaçını içermesi aranır.
    a) Bölgesel, ulusal veya dünya ölçeğinde olağanüstü ekosistemleri, türleri bulundururlar.
    b) Jeolojik, jeomorfolojik özellikleri korunmuştur.
    c) Genel olarak insan etkisi olmadan meydana gelmiştir.
    ç) İnsan faaliyetleri sonucu bozulma veya tahrip olma riski yüksektir.
    d) Alan kendine özgü koruma amaçlarına ters düşecek nitelikteki insan faaliyetlerini bünyesinde bulundurmaz.
    e) Ekolojik açıdan önemli yoğunlukta olması beklenen yerel türlerin büyük kısmını bünyesinde bulundurur. Doğal süreçler veya zamanla sınırlı müdahalelerle bu yoğunluklara dönüşebilme kabiliyetine sahiptir.
    f) Koruma amaçlarına ulaşmak için önemli ve sürekli müdahale istemeyen özellikleri vardır.
    g) Gerektiğinde ve mümkün olan durumlarda, alanın belirlenmiş koruma amaçlarına ulaşmasına yardımcı olacak arazi kullanımları ile çevrelenmiştir.
    ğ) Basit müdahalelerle yönetilebilirlik özelliklerine sahiptir.
    h) Korunacak hedef tür veya türlerin üreme alanlarını ihtiva eder." hükmüne, "Nitelikli doğal koruma alanlarının ayırt edici özellikleri" başlıklı 8. Maddesinde; "(1) Doğal yapısı değişmemiş veya az değişmiş, modern yaşam ve önemli ölçüde insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, doğal süreçlerin hakim olduğu, koruma amaçlarına uygun olarak yörede yaşayanların alanın mevcut kaynaklarını kullanmasını sağlayarak doğal hayata dayalı geleneksel yaşam şekillerinin korunduğu kara, su, deniz alanlarıdır.
    (2) Bu alanlar, örtü altı tarım uygulamaları hariç tarım, kültür balıkçılığı hariç balıkçılık faaliyetleri ve alanın doğal yapısı ile uyumlu çadırlı kamp alanı, bungalov ve günübirlik faaliyetlerin yapılabildiği alanlardır. Alanın doğal özelliklerinin devamlılığı için halkın bu alanlara erişiminin uygun seviye ve şekilde tutulması esastır.
    (3) Bu alanlar aşağıdaki kriterlerden bir veya bir kaçını içerir.
    a) Doğal karakterini korumuş, büyük memeliler dahil besin zinciri içerisinde av-avcı ilişkisini muhafaza eden, yerli bitki ve hayvan topluluklarını bulunduran, özgün ekosistem yapısına sahiptir.
    b) Modern yaşam ve önemli insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, kırsal yaşam özellikleri taşır.
    c) Doğal alanların ekolojik bütünlüğünü sağlar.
    ç) Aşırı derecede ve uygunsuz insan kullanımı ve mevcudiyetinden uzaktır.
    d) Yaban hayvanlarının barınma, beslenme ve üreme gibi hayati ihtiyaçlarını temin edebileceği uygun yaşama şartlarını sağlar.
    e) Biyolojik çeşitliliği, ekolojik süreçleri, ekosistem hizmetlerini, ekolojik barınakları muhafaza eder ve iklim değişikliklerine tampon sağlar.
    f) Korunacak hedef tür veya türlerin yıl içerisinde dönemlerine bağlı yaptıkları göç ve yayılma alanlarını ve göç yollarını ihtiva eder.
    g) Peyzaj değeri yüksektir." hükmüne, geçici 3. maddede ise; "(1) 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 6 ncı maddesi gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığından Bakanlığa devredilen mevcut doğal sit alanlarının güncel durumu ön değerlendirme raporuna göre belirlenir. Doğal sit özelliği taşımayan alanların statüsünün iptali; doğal sit özelliği taşıdığı belirlenen alanların ise ardışık en az dört mevsimi kapsayacak ekolojik temelli bilimsel araştırma sonucuna göre koruma statüsünün devamı, yeni statü tesisi veya iptali önerilir." hükümlerine yer verilmiştir.
    Dosyanın incelenmesinden, Muğla ili, Fethiye ilçesi, ...Vadisi, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun ...tarih ve ...sayılı kararı ile III. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit alanı olarak ilan edildiği, alanın; İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun ...tarih ve ...sayılı kararı ile "deniz seviyesinden dik kayalar halinde 300 m'ye çıkan dar üçgen şeklindeki kanyon ve çevresinde üç yükseklik kademesi ile ufuk çizgisine kadar ulaşan doğal peyzaj"ın (davacının mülkiyetindeki taşınmazların da yer aldığı alanın) 1. Derece Doğal Sit alanı olarak, köy yerleşiminin ise 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmesinin uygun bulunduğu, 2014 Sonbahar - 2015 Kış, İlkbahar ve Yaz dönemlerinde yapılan dört mevsimi kapsayan saha çalışmaları sonucu hazırlanan Fethiye/Kelebekler Vadisi ETBAR uyarınca; davacının taşınmazının yer aldığı kısım Nitelikli Doğal Koruma Alanı olarak 29/07/2019 tarih ve 176367 sayılı Bakanlık Makam Oluru ile tescil edildiği, ...Vadisi Doğal Sit Alanının Bakanlıkça yeniden değerlendirilmesi sonucunda; 07/08/2019 tarih ve 187693 sayılı Bakanlık Makam Oluru ile, ...tarih ve ...sayılı Bakanlık Makam Oluru iptal edilmiş, davacının mülkiyetindeki taşınmazların da içinde yer aldığı alan kesin korunacak hassas alan değerlendirilmek üzere Cumhurbaşkanlığı kararına teklif edildiği, söz konusu alanın Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil ve ilan edilmesine ilişkin 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 04/10/2019 tarih ve 1626 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
    Uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle Danıştay Altıncı Dairesince ; ekolog ve zoolog, kıyı ve deniz mühendisi, peyzaj mimarı, bitki sistematikçisi ve bitki ekologu, entomolog ve hayvan sistematikçisi uzmanlık alanlarından oluşturulan bilirkişi kurulu ile birlikte mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişilerce hazırlanan raporda: bir alanın hangi nitelikler dolayısıyla doğal sit ilan edileceği ve edilecek ise hangi kategoriye gireceğine dair ölçütlerin (“ayırt edici özelliklerin”) 19/07/2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliği” tarafından düzenlendiği, bu Yönetmeliğin bazı maddelerinin 19 Şubat 2013 tarih ve 28564 sayılı Resmi Gazete’de, ayrıca 16 Mart 2020 tarih ve 31070 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak değiştirildiği, Yönetmelik çerçevesinde yapılacak işlemleri daha ayrıntılı bir şekilde düzenleyen 109 sayılı “Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı”nın 7 Aralık 2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı, son olarak, 24 Ekim 2020 tarih ve 31284 sayılı Resmi Gazete’de 109 sayılı İlke Kararı’nın bazı maddelerinin değiştirildiği, doğal sit alanlarının koruma statüsü değişikliği veya ilanına ilişkin başvuruların ilgili bölge komisyonunda olumlu değerlendirilmesi halinde; alana ilişkin ardışık dört mevsimi kapsayan ekoloji temelli bilimsel araştırma çalışması talep edileceği, mevcut ve potansiyel doğal sit alanı araştırma çalışmalarını gerçekleştirmek üzere Bakanlıkça araştırma ekibi oluşturulacağı, araştırma ekibinin en az 5 yıllık deneyime sahip orman mühendisi, ziraat mühendisi, biyolog, şehir plancısı, su ürünleri mühendisi, jeoloji mühendisi peyzaj mimarı, çevre mühendisi, harita kadastro mühendisi ve ilgili meslek gruplarından en az 5 uzmandan oluşması gerektiği, araştırma ekibinin hazırlayacağı bilimsel raporun (ETBAR) sırasıyla bölge komisyonu, genel müdürlük ve bakan onayı aşamalarından geçerek tescil işleminin tamamlanacağı, 2013 yılında Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan “Doğal Sit Alanlarının Değerlendirilmesine İlişkin Teknik Esaslar”da genel değerlendirmenin nasıl yapılacağı, ön değerlendirme raporunun ve ekolojik temelli bilimsel araştırma raporunun nasıl ayrıntılandırılacağının kapsamlı bir biçimde belirtildiği, belgenin amacının “Doğal Sit Alanlarının güncel durumunun değerlendirilerek mevcut ve yeni ilan edilecek Doğal Sit Alanı kategorilerinin belirlenmesine ilişkin bilimsel temellere dayalı yöntemlerin ortaya konulması” olarak açıklandığı, bu ifadeden açıkça görüleceği üzere her türlü doğal sit kategori belirlenmesi kararında, bilimsel yöntemlerin kullanılarak üretilecek bilgilere dayanmanın esas olduğu, bu teknik esaslara göre bir alanın biyo-ekolojik öneminin, “kritik türlerin varlığı ve bu türlere ait habitatların durumu” ile ortaya konulmasının gerektiği, saha çalışmaları ile belirlenen türler içerisindeki “kritik türler (tehlike altında olan, endemik, dar yayılımlı ve yaşamlarının belirli dönemlerinde alana bağımlı olan türler) ve bu kritik türlerin habitatlarla olan ilişkilerinin (yayılım sınırları, habitat kalitesi ve işlevi) ortaya konulmasının beklendiği, ekolojik değerlendirmelerde, kritik tür veya türler ile habitatların, ekosistemin mevcut durumunun bir bütün olarak irdelenmesi gerektiği, alanın sınırlarının ise kritik türlerin yayılım sınırları da dikkate alınarak (alansal ve zamansal boyutta) belirlenmesi gerektiği, teknik esaslar belgesinde sadece bilimsel yöntem ön plana çıkarılmakla kalmamakta, aynı zamanda uzmanların olabildiğince nesnel (objektif) bir sürecin sonunda karar vermelerini sağlamak üzere, gözlem ve değerlendirmelerin sayısal (nicel) olarak uzman temelli bir karar verme yöntemi olan “Analitik Hiyerarşik Süreç” (AHP) ile istatistiksel olarak test edilip değerlendirilmesinin önerildiği, bu sürecin sonunda, karmaşık bir hesaplama sistemiyle elde edilen puana göre (10 puan ve üzeri Kesin Korunacak Hassas Alan, 6-9 puan Nitelikli Doğal Koruma Alanı, 3-5 puan Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı) alan koruma kategorilerinin belirlendiği; Doğal sit alanında flora-fauna, habitat ve antropojenik etkilerin özelliklerine göre, doğal, yarı-doğal, modifiye ve yerleşim yerleri alt alanları olmak üzere 4 alan tipinin tanımlandığı, buna göre;
    • Doğal alanlar: Kelebekler Vadisi'nin etrafındaki 90 derecelik dik yarlar üzerindeki vejetasyonu temsil eder. Uçurum kayalıklar üzerinde doğal servi (Cupressus sempervirens) seyrek ormanları yayılış gösterdiği,
    • Yarı-doğal alanlar: Antropojenik etkiler nedeniyle tahrip edilmiş alanlarda geliştiği, çalı ve otsu türlerin oluşturduğu bitki topluluğunun örtüşü %70-80 civarında boyu 1-3 metre arasında değiştiği,
    • Modifiye alanlar: Vadi tabanında ve vadi üzerinde tarım alanlarına dönüştürüImüş bölgelerdir. Davacının mülkiyetinde bulunan arazilerin modifiye alanlar kategorisinde yer aldığı,
    • Yerleşim Yerleri: Doğal sit alanının vadi tabanında (sahilde) ve vadi üzerinde bulunan yerleşim yerleri olduğu,
    ETBAR bulgularına göre “kritik” bitki ve hayvan türlerinin büyük bir bölümünün doğal alanlarda kaydedildiği, yarı-doğal, modifiye alanlar ve yerleşim yerlerinde çok az tespit edilen kritik hayvan türlerine ait bireylerin oldukça düşük sayıda bulunduğu, bu alanların beslenme ve dolaşma alanı olarak kullanıldığı, doğal sit alanının, hayvan türleri için bellibaşlı bir göç-konaklama alanı olmadığı, aynı çalışmada, kritik türlerin özellikleri, habitatların mevcut durumu ve antropojenik etkilerin boyutu, parametrelerinin önem katsayıları ve puanlamaları ile yapılan nicel (AHP) hesaplamalara göre, alanın doğal, yarı-doğal alanların koruma statüsünün “Nitelikli Doğal Koruma Alanı”, modifiye alanların ve yerleşim yerlerinin koruma statüsünün ise “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” özelliğine sahip olması gerektiğine işaret edildiği, ancak raporun yazarlarının bilimsel kanaatlerini kullanarak vadinin bazı kesimlerini bir üst koruma kategorisine yükselterek önerdikleri, bu kapsamda günübirlik amaçlı kullanılan vadi tabanı, yerleşim alanı çevresindeki kuru tarım alanları ve doğallığı büyük oranda bozulan frigana vejetasyonunun bulunduğu alanların flora, fauna ve ekosistem açısından birlikte değerlendirildiğinde, “alan, doğal karakteri korunmuş, modern yaşam ve önemli insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, kırsal yaşam özellikleri taşıyan, aşırı derecede ve uygunsuz insan kullanımından uzak, insanların günübirlik dinlenip eğlenebileceği ekosistem hizmetlerini sunan özeliklere sahip olması” gibi nedenler göz önüne alındığında “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” özelliği taşıyan bir alan olarak değerlendirildiği, davaya konu olan taşınmazların bitişik (ya da sadece bir dere yatağı ile bölünmüş) beş farklı yüzölçümü ve şekilde parselden oluştuğu, parsellerin hepsinin vadi tabanında yer aldığı, sadece doğu ucunda bir miktar çıplak kayaları kaplayacak şekilde kıvrıldığı, sonuç olarak; davaya konu olan taşınmazların yer aldığı vadi tabanının biyolojik, ekolojik, peyzaj ve insan etkileri açılarından değerlendirildiğinde, alanda, nadir, endemik, tehlikede bitki, omurgasız veya omurgalı tür sayılarının (özellikle çevredeki yakın veya uzak diğer biyotoplar düşünüldüğünde) çok düşük olduğu veya hiç bulunmadıkları, alanın antropojen etkilere en az 1950’lerden bu yana maruz kaldığı, ekolojik açıdan özgünlüğünü ve doğallığını büyük ölçüde yitirmiş, kültür bitkileri ve egzotik bitkilerin önemli yer tuttuğu “yarı-doğal” veya “modifiye” bir nitelik kazandığı, peyzaj açısından önde gelen bir özelliğinin bulunmadığı, insan faaliyetlerinin bu kesimde yoğunlaştığı ancak mevcut durumu daha kötüleştirecek düzeyde olmadığı;
    Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 5/1-c bendinde; “(Değişik: RG-19/2/2013-28564) Korunan alanların güncel durumu; alanın biyolojik çeşitliliği, hidrolojisi ve hidrojeolojisi başta olmak üzere her açıdan durumu hazırlanacak ön değerlendirme raporu sonucuna göre veya gerekli görülmesi durumunda ise en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak belirlenir" hükmüne yer verildiği, aynı Yönetmeliğe dayanan Teknik Esaslar Belgesinde bu bilimsel çalışma ve raporun yöntem ve yapılış tarzının ayrıntılı bir şekilde belirlenmek suretiyle, nesnel (objektif) değerlendirmelerin talep edildiği, hatta Analitik Hiyerarşik Süreç (AHP) kullanma şartıyla uzmanların öznel (sübjektif) değerlendirmeler yapmasının olabildiğince kısıtlandığı, Kelebekler Vadisi’nin statüsü önce nicel AHP süreci sonunda “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım” alanı, ardından uzmanlar değerlendirmesi sonucunda ise “Nitelikli Doğal Koruma” alanı olarak uygun görülen ve bu kategoride tescil ve ilan edilen kesimlerinin, yeni herhangi bir bilimsel değerlendirme yapılmaksızın ve uzmanlıkları belirsiz kişilerce “Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak değiştirilmesinin gerek bilimsel yaklaşıma, gerek Yönetmelik ve Teknik Esaslar belgelerinde öngörülen tanım, yöntem ve yaklaşımlara uymadığı, mevcut Yönetmelik ve esaslarda, bir alanın korunan alan olarak tescil işleminin bilimsel tespitlere dayanması gerektiğinin vurgulandığı, dolayısıyla İdare’nin yaptığı işlemin bu yönüyle eksik olduğu, alana, kuralına uygun hazırlanmış ve yetkin bilimsel raporla çelişen bir statüyü verme konusunda mevzuatın İdare’ye takdir hakkı tanımadığı kanaatinde oldukları;... davaya konu olan arazinin (ve genel olarak Kelebekler Vadisi Doğal Sitinin) ekolojik ve biyoçeşitlilik açılardan Ölüdeniz, Babadağ gibi ekosistemlere yakın olmadığı ve bu ekosistemlere “bağlantı noktası fonksiyonu”nu kesinlikle taşımadığı, dolayısıyla, davacının mülkiyetindeki taşınmazların bulunduğu alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesini gerekli kılacak özelliklere sahip olmadığı sonucuna yer verilmiştir.
    Bu durumda yukarıda yer alan mevzuat hükümleri çerçevesinde, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerle bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, rapora yapılan itirazlar raporu kusurlandıracak nitelikte görülmeyerek, doğal sit özelliği taşıdığı belirlenen alanların ardışık en az dört mevsimi kapsayacak ekolojik temelli bilimsel araştırma sonucuna göre koruma statüsünün devamına, yeni statü tesisine veya iptaline karar verileceği dikkate alındığında, dava konusu alanın sit statüsünün bir üst koruma grubuna alınmasına ilişkin işlem öncesinde, bilimsel veri toplama ve incelemelerin yapılmadığı, dava konusu taşınmazların da içinde yer aldığı alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesini gerekli kılacak ulusal ve uluslararası öneme sahip tür, habitat ve ekosistemleri bünyesinde barındırmadığı anlaşıldığından dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararı'nda hukuka uyarlık bulunmadığından iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    Muğla ili, Fethiye ilçesinde yer alan Kelebekler Vadisi, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun ...tarih ve ...sayılı kararı ile III. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit alanı olarak ilan edilmiştir.
    Alanın yeniden değerendirilmesi sonucunda, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 08/02/1995 tarih ve 4603 sayılı kararı ile "deniz seviyesinden dik kayalar halinde 300 m'ye çıkan dar üçgen şeklindeki kanyon ve çevresinde üç yükseklik kademesi ile ufuk çizgisine kadar ulaşan doğal peyzaj"ın (davacının mülkiyetindeki taşınmazların da yer aldığı alanın) 1. Derece Doğal Sit alanı olarak, köy yerleşiminin ise 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmesi uygun görülmüştür.
    2014 Sonbahar - 2015 Kış, İlkbahar ve Yaz dönemlerinde yapılan dört mevsimi kapsayan saha çalışmaları sonucu hazırlanan Fethiye/Kelebekler Vadisi Doğal Sit Alanları Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu (ETBAR) uyarınca; davacının taşınmazının yer aldığı kısım Nitelikli Doğal Koruma Alanı olarak 29/07/2019 tarih ve 176367 sayılı Bakanlık Makam Olur'u ile tescil edilmiştir.
    Kelebekler Vadisi Doğal Sit Alanının Bakanlıkça yeniden değerlendirilmesi sonucunda; 07/08/2019 tarih ve 187693 sayılı Bakanlık Makam Oluru ile, 29/07/2019 tarih ve 176367 sayılı Bakanlık Makam Oluru iptal edilmiş, davacının mülkiyetindeki taşınmazların da içinde yer aldığı alan kesin korunacak hassas alan olarak değerlendirilmek üzere Cumhurbaşkanlığı kararına teklif edilmiş ve söz konusu alanın Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil ve ilan edilmesine ilişkin 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 04/10/2019 tarih ve 1626 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
    İLGİLİ MEVZUAT:
    2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanununun Ek 4. maddesinde; "Taşınır tabiat varlıkları hariç tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları ile ilgili olarak bu Kanunda öngörülen iş, işlem ve kararlar bakımından görevli ve yetkili bakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıdır.
    Tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları ile ilgili hususlarda karar almak ve bu Kanunda öngörülen diğer iş ve işlemlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yardımcı olmak üzere; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı merkez teşkilatı bünyesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bakan Yardımcısının başkanlığında, söz konusu varlıkların ve alanların özelliklerine göre konusunda uzmanlaşmış mimar veya şehir plancısı, orman veya çevre mühendisi (1) ve hukukçular ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca uygun görülecek uzmanlardan Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve taşrada (…)(1) aynı meslek alanlarından yeterli sayıda uzmanın katılması suretiyle yeteri kadar Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu teşkil edilir. Bu komisyonların iş, işlem ve kararları konusunda, bu Kanunun Koruma Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurulları ile ilgili hükümleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca alınan ilke kararları çerçevesinde kıyasen uygulanır.
    Bu Kanunda Koruma Yüksek Kurulunca alınması öngörülen kararlar, tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları bakımından Koruma Merkez Komisyonunca, koruma bölge kurullarınca alınması öngörülen kararlar koruma bölge komisyonlarınca alınır ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayıyla yürürlüğe konulur.
    Bu Kanunda ve diğer mevzuatta tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları bakımından Koruma Yüksek Kuruluna ve koruma bölge kurullarına yapılan atıflar ilgisine göre Koruma Merkez Komisyonuna ve koruma bölge komisyonlarına yapılmış sayılır ve ilgili maddelerde geçen Koruma Yüksek Kurulundan Koruma Merkez Komisyonu ve koruma bölge kurullarından koruma bölge komisyonları anlaşılır." hükmüne yer verilmiştir.
    1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin "Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü" başlıklı 109. maddesinde "Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri düzenlenmiş olup, 2. fıkrasında;" Orman ve orman rejimine tabi olmayan yerlerde Tarım ve Orman Bakanlığınca tespit edilen veya ettirilen tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar ve benzeri diğer koruma alanları ile Bakanlıkça tespit edilen doğal sit alanları, tabiat varlıkları ve bunların koruma alanlarının tescil ve ilanı Bakanın onayı ile yapılır. Ancak Bakanlıkça yapı yasağı önerilen tabiat varlıkları ve doğal sit alanları dahil orman rejimine tabi olmayan bütün koruma alanları Cumhurbaşkanınca tescil ve ilan edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
    Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin "Korunan alanlara ilişkin genel ilkeler" başlıklı 5. maddesinde; "(1) Korunan alanların belirlenmesi, değerlendirilmesi ve korunmasında aşağıdaki ilkelere uyulur.
    a) Korunan alanların statüsünün belirlenmesi ve değerlendirilebilmesi için zamana bağlı değişimleri ortaya koyan ekolojik süreçler tanımlanır.
    b) Herhangi bir korunan alanın güncel durumu tespit edilmeden, o alanın korunan alan statüsü yeniden değerlendirilemez.
    c) Korunan alanların güncel durumu; alanın biyolojik çeşitliliği, hidrolojisi, hidrojeolojisi başta olmak üzere her açıdan durumu en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak belirlenir.
    ç) Herhangi bir korunan alanın statüsünün değerlendirilmesi için belirlenecek araştırma alanı sınırları; korunan alanın konumu, büyüklüğü ve doğal eşiklerle ilişkisi göz önüne alınarak tespit edilir...
    m) Korunması gerekli taşınmaz tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve özel çevre koruma bölgelerinin tespiti ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenir." hükmüne; "Doğal sitlerin tespit ilke ve kriterleri" başlıklı 6. maddesinde; "(2) Doğal sit alanları; kesin korunacak hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları olarak üç kategoriye ayrılır." hükmüne, "Kesin korunacak hassas alanların ayırt edici özellikleri" başlıklı 7. maddesinde; "(1)Kaynak değerlerinin korunması için; alan kullanımı ve alana tüm etkilerin sınırlandırıldığı, gerektiğinde insanların bölgeye girişlerinin engellendiği, bilimsel araştırmalar, eğitim ya da çevresel izleme amacıyla özel önlemler alınarak korunacak kara, su, deniz alanları olup, Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilerek yapı yasağı getirilen mutlak korunması gereken alanlardır.
    (2) Bu alanların aşağıdaki kriterlerden bir veya bir kaçını içermesi aranır.
    a) Bölgesel, ulusal veya dünya ölçeğinde olağanüstü ekosistemleri, türleri bulundururlar.
    b) Jeolojik, jeomorfolojik özellikleri korunmuştur.
    c) Genel olarak insan etkisi olmadan meydana gelmiştir.
    ç) İnsan faaliyetleri sonucu bozulma veya tahrip olma riski yüksektir.
    d) Alan kendine özgü koruma amaçlarına ters düşecek nitelikteki insan faaliyetlerini bünyesinde bulundurmaz.
    e) Ekolojik açıdan önemli yoğunlukta olması beklenen yerel türlerin büyük kısmını bünyesinde bulundurur. Doğal süreçler veya zamanla sınırlı müdahalelerle bu yoğunluklara dönüşebilme kabiliyetine sahiptir.
    f) Koruma amaçlarına ulaşmak için önemli ve sürekli müdahale istemeyen özellikleri vardır.
    g) Gerektiğinde ve mümkün olan durumlarda, alanın belirlenmiş koruma amaçlarına ulaşmasına yardımcı olacak arazi kullanımları ile çevrelenmiştir.
    ğ) Basit müdahalelerle yönetilebilirlik özelliklerine sahiptir.
    h) Korunacak hedef tür veya türlerin üreme alanlarını ihtiva eder." hükmüne,
    "Nitelikli doğal koruma alanlarının ayırt edici özellikleri" başlıklı 8. Maddesinde; "(1) Doğal yapısı değişmemiş veya az değişmiş, modern yaşam ve önemli ölçüde insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, doğal süreçlerin hakim olduğu, koruma amaçlarına uygun olarak yörede yaşayanların alanın mevcut kaynaklarını kullanmasını sağlayarak doğal hayata dayalı geleneksel yaşam şekillerinin korunduğu kara, su, deniz alanlarıdır.
    (2) Bu alanlar, örtü altı tarım uygulamaları hariç tarım, kültür balıkçılığı hariç balıkçılık faaliyetleri ve alanın doğal yapısı ile uyumlu çadırlı kamp alanı, bungalov ve günübirlik faaliyetlerin yapılabildiği alanlardır. Alanın doğal özelliklerinin devamlılığı için halkın bu alanlara erişiminin uygun seviye ve şekilde tutulması esastır.
    (3) Bu alanlar aşağıdaki kriterlerden bir veya bir kaçını içerir.
    a) Doğal karakterini korumuş, büyük memeliler dahil besin zinciri içerisinde av-avcı ilişkisini muhafaza eden, yerli bitki ve hayvan topluluklarını bulunduran, özgün ekosistem yapısına sahiptir.
    b) Modern yaşam ve önemli insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, kırsal yaşam özellikleri taşır.
    c) Doğal alanların ekolojik bütünlüğünü sağlar.
    ç) Aşırı derecede ve uygunsuz insan kullanımı ve mevcudiyetinden uzaktır.
    d) Yaban hayvanlarının barınma, beslenme ve üreme gibi hayati ihtiyaçlarını temin edebileceği uygun yaşama şartlarını sağlar.
    e) Biyolojik çeşitliliği, ekolojik süreçleri, ekosistem hizmetlerini, ekolojik barınakları muhafaza eder ve iklim değişikliklerine tampon sağlar.
    f) Korunacak hedef tür veya türlerin yıl içerisinde dönemlerine bağlı yaptıkları göç ve yayılma alanlarını ve göç yollarını ihtiva eder.
    g) Peyzaj değeri yüksektir." hükmüne, geçici 3. maddede ise; "(1) 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 6 ncı maddesi gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığından, Bakanlığa devredilen mevcut doğal sit alanlarının güncel durumu ön değerlendirme raporuna göre belirlenir. Doğal sit özelliği taşımayan alanların statüsünün iptali; doğal sit özelliği taşıdığı belirlenen alanların ise ardışık en az dört mevsimi kapsayacak ekolojik temelli bilimsel araştırma sonucuna göre koruma statüsünün devamı, yeni statü tesisi veya iptali önerilir." hükümlerine yer verilmiştir.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Dava konusu edilen Kararın; 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanununun Ek 4.maddesi uyarınca düzenlenen Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik esasları gereği doğal sit alanlarının yeniden değerlendirilmesi ile tesis edilerek tescil, onay ve ilan edilmiş olması ve söz konusu uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle Dairemizin 25/06/2020 tarihli ara kararıyla keşif-bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine, Naip Üye ...tarafından re'sen seçilen bilirkişiler; Ekolog ve Zoolog Prof. Dr. ..., Kıyı ve Deniz Mühendisi Prof. Dr. ..., Peyzaj Mimarı Prof. Dr. ..., Bitki Sistematikçisi ve Bitki Ekologu Prof. Dr. ..., Entomolog ve Hayvan Sistematikçisi Dr. ...'den oluşan bilirkişi kurulu ile birlikte mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi gerçekleştirilmiştir.
    Davacının mülkiyetinde bulunan taşınmazların bulunduğu alanın "Kesin Korunacak Hassas Alan" olarak tescil ve ilanının mevzuatta yer alan koşullara uygun olup olmadığının ve söz konusu alanın "Kesin Korunacak Hassas Alan" olarak tescil ve ilan edilmesini gerekli kılacak özelliklere sahip olup olmadığı sorularının yönetildiği Bilirkişiler tarafından hazırlanan raporda özetle; bir alanın hangi nitelikleri dolayısıyla doğal sit alanı ilan edileceği ve doğal sit alanı ilan edilecek ise hangi kategoriye gireceğine dair ölçütlerin (“ayırt edici özelliklerin”) 19/07/2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik ile düzenlendiği, bu Yönetmeliğin bazı maddelerinin 19/02/2013 tarih ve 28564 sayılı Resmi Gazetede, ayrıca 16/03/2020 tarih ve 31070 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak değiştirildiği, Yönetmelik çerçevesinde yapılacak işlemleri daha ayrıntılı bir şekilde düzenleyen 109 sayılı “Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı”nın 7/12/2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, son olarak, 24/10/2020 tarih ve 31284 sayılı Resmi Gazetede 109 sayılı İlke Kararı'nın bazı maddelerinin değiştirildiği, doğal sit alanlarının koruma statüsü değişikliği veya ilanına ilişkin başvuruların ilgili bölge komisyonunda olumlu değerlendirilmesi halinde; alana ilişkin ardışık dört mevsimi kapsayan ekoloji temelli bilimsel araştırma çalışması talep edileceği, mevcut ve potansiyel doğal sit alanı araştırma çalışmalarını gerçekleştirmek üzere Bakanlıkça araştırma ekibi oluşturulacağı, araştırma ekibinin en az 5 yıllık deneyime sahip orman mühendisi, ziraat mühendisi, biyolog, şehir plancısı, su ürünleri mühendisi, jeoloji mühendisi peyzaj mimarı, çevre mühendisi, harita kadastro mühendisi ve ilgili meslek gruplarından en az 5 uzmandan oluşması gerektiği, araştırma ekibinin hazırlayacağı ekolojik temelli bilimsel araştırma raporunun (ETBAR) sırasıyla bölge komisyonu, genel müdürlük ve bakan onayı aşamalarından geçerek tescil işleminin tamamlanacağı, 2013 yılında Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce yayımlanan “Doğal Sit Alanlarının Değerlendirilmesine İlişkin Teknik Esaslar”da genel değerlendirmenin nasıl yapılacağı, ön değerlendirme raporunun ve ekolojik temelli bilimsel araştırma raporunun nasıl ayrıntılandırılacağının kapsamlı bir biçimde belirtildiği, belgenin amacının “Doğal Sit Alanlarının güncel durumunun değerlendirilerek mevcut ve yeni ilan edilecek Doğal Sit Alanı kategorilerinin belirlenmesine ilişkin bilimsel temellere dayalı yöntemlerin ortaya konulması” olarak açıklandığı, bu ifadeden açıkça görüleceği üzere her türlü doğal sit kategori belirlenmesi kararında, bilimsel yöntemlerin kullanılarak üretilecek bilgilere dayanmanın esas olduğu, bu teknik esaslara göre bir alanın biyo-ekolojik öneminin, “kritik türlerin varlığı ve bu türlere ait habitatların durumu” ile ortaya konulmasının gerektiği, saha çalışmaları ile belirlenen türler içerisindeki “kritik türler (tehlike altında olan, endemik, dar yayılımlı ve yaşamlarının belirli dönemlerinde alana bağımlı olan türler) ve bu kritik türlerin habitatlarla olan ilişkilerinin (yayılım sınırları, habitat kalitesi ve işlevi) ortaya konulmasının beklendiği, ekolojik değerlendirmelerde, kritik tür veya türler ile habitatların, ekosistemin mevcut durumunun bir bütün olarak irdelenmesi gerektiği, alanın sınırlarının ise kritik türlerin yayılım sınırları da dikkate alınarak (alansal ve zamansal boyutta) belirlenmesi gerektiği, teknik esaslar belgesinde sadece bilimsel yöntem ön plana çıkarılmakla kalmamakta, aynı zamanda uzmanların olabildiğince nesnel (objektif) bir sürecin sonunda karar vermelerini sağlamak üzere, gözlem ve değerlendirmelerin sayısal (nicel) olarak uzman temelli bir karar verme yöntemi olan “Analitik Hiyerarşik Süreç” (AHP) ile istatistiksel olarak test edilip değerlendirilmesinin önerildiği, bu sürecin sonunda, karmaşık bir hesaplama sistemiyle elde edilen puana göre (10 puan ve üzeri Kesin Korunacak Hassas Alan, 6-9 puan Nitelikli Doğal Koruma Alanı, 3-5 puan Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı) alan koruma kategorilerinin belirlendiği;
    Doğal sit alanında flora-fauna, habitat ve antropojenik etkilerin özelliklerine göre, doğal, yarı-doğal, modifiye ve yerleşim yerleri alt alanları olmak üzere 4 alan tipinin tanımlandığı, buna göre;
    • Doğal alanlar: Kelebekler Vadisi'nin etrafındaki 90 derecelik dik yarlar üzerindeki vejetasyonu temsil eder. Uçurum kayalıklar üzerinde doğal servi (Cupressus sempervirens) seyrek ormanları yayılış gösterdiği,
    • Yarı-doğal alanlar: Antropojenik etkiler nedeniyle tahrip edilmiş alanlarda geliştiği, çalı ve otsu türlerin oluşturduğu bitki topluluğunun örtüşü %70-80 civarında boyu 1-3 metre arasında değiştiği,
    • Modifiye alanlar: Vadi tabanında ve vadi üzerinde tarım alanlarına dönüştürüImüş bölgelerdir. Davacının mülkiyetinde bulunan arazilerin modifiye alanlar kategorisinde yer aldığı,
    • Yerleşim Yerleri: Doğal sit alanının vadi tabanında (sahilde) ve vadi üzerinde bulunan yerleşim yerleri olduğu,
    ETBAR bulgularına göre “kritik” bitki ve hayvan türlerinin büyük bir bölümünün doğal alanlarda kaydedildiği, yarı-doğal, modifiye alanlar ve yerleşim yerlerinde çok az tespit edilen kritik hayvan türlerine ait bireylerin oldukça düşük sayıda bulunduğu, bu alanların beslenme ve dolaşma alanı olarak kullanıldığı, doğal sit alanının, hayvan türleri için bellibaşlı bir göç-konaklama alanı olmadığı, aynı çalışmada, kritik türlerin özellikleri, habitatların mevcut durumu ve antropojenik etkilerin boyutu, parametrelerinin önem katsayıları ve puanlamaları ile yapılan nicel (AHP) hesaplamalara göre, alanın doğal, yarı-doğal alanların koruma statüsünün “Nitelikli Doğal Koruma Alanı”, modifiye alanların ve yerleşim yerlerinin koruma statüsünün ise “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” özelliğine sahip olması gerektiğine işaret edildiği, ancak raporun yazarlarının bilimsel kanaatlerini kullanarak vadinin bazı kesimlerini bir üst koruma kategorisine yükselterek önerdikleri, bu kapsamda günübirlik amaçlı kullanılan vadi tabanı, yerleşim alanı çevresindeki kuru tarım alanları ve doğallığı büyük oranda bozulan frigana vejetasyonunun bulunduğu alanların flora, fauna ve ekosistem açısından birlikte değerlendirildiğinde, “alan, doğal karakteri korunmuş, modern yaşam ve önemli insan faaliyetleri tarafından etkilenmemiş, kırsal yaşam özellikleri taşıyan, aşırı derecede ve uygunsuz insan kullanımından uzak, insanların günübirlik dinlenip eğlenebileceği ekosistem hizmetlerini sunan özeliklere sahip olması” gibi nedenler göz önüne alındığında “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” özelliği taşıyan bir alan olarak değerlendirildiği, davaya konu olan taşınmazların bitişik (ya da sadece bir dere yatağı ile bölünmüş) beş farklı yüzölçüm ve parselden oluştuğu, parsellerin hepsinin vadi tabanında yer aldığı, sadece doğu ucunda bir miktar çıplak kayaları kaplayacak şekilde kıvrıldığı, sonuç olarak; davaya konu olan taşınmazların yer aldığı vadi tabanının biyolojik, ekolojik, peyzaj ve insan etkileri açılarından değerlendirildiğinde, alanda, nadir, endemik, tehlikede bitki, omurgasız veya omurgalı tür sayılarının (özellikle çevredeki yakın veya uzak diğer biyotoplar düşünüldüğünde) çok düşük olduğu veya hiç bulunmadıkları, alanın antropojen etkilere en az 1950’lerden bu yana maruz kaldığı, ekolojik açıdan özgünlüğünü ve doğallığını büyük ölçüde yitirmiş, kültür bitkileri ve egzotik bitkilerin önemli yer tuttuğu “yarı-doğal” veya “modifiye” bir nitelik kazandığı, peyzaj açısından önde gelen bir özelliğinin bulunmadığı, insan faaliyetlerinin bu kesimde yoğunlaştığı ancak mevcut durumu daha kötüleştirecek düzeyde olmadığı;
    Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 5/1-c bendinde; “(Değişik: RG-19/2/2013-28564) Korunan alanların güncel durumu; alanın biyolojik çeşitliliği, hidrolojisi ve hidrojeolojisi başta olmak üzere her açıdan durumu hazırlanacak ön değerlendirme raporu sonucuna göre veya gerekli görülmesi durumunda ise en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak belirlenir" hükmüne yer verildiği, aynı Yönetmeliğe dayanan Teknik Esaslar Belgesinde bu bilimsel çalışma ve raporun yöntem ve yapılış tarzının ayrıntılı bir şekilde belirlenmek suretiyle, nesnel (objektif) değerlendirmelerin talep edildiği, hatta Analitik Hiyerarşik Süreç (AHP) kullanma şartıyla uzmanların öznel (sübjektif) değerlendirmeler yapmasının olabildiğince kısıtlandığı, Kelebekler Vadisi’nin statüsü önce nicel AHP süreci sonunda “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım” alanı, ardından uzmanlar değerlendirmesi sonucunda ise “Nitelikli Doğal Koruma” alanı olarak uygun görülen ve bu kategoride tescil ve ilan edilen kesimlerinin, yeni herhangi bir bilimsel değerlendirme yapılmaksızın ve uzmanlıkları belirsiz kişilerce “Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak değiştirilmesinin gerek bilimsel yaklaşıma, gerek Yönetmelik ve Teknik Esaslar belgelerinde öngörülen tanım, yöntem ve yaklaşımlara uymadığı, mevcut Yönetmelik ve esaslarda, bir alanın korunan alan olarak tescil işleminin bilimsel tespitlere dayanması gerektiğinin vurgulandığı, dolayısıyla İdarenin yaptığı işlemin bu yönüyle eksik olduğu, alana, kuralına uygun hazırlanmış ve yetkin bilimsel raporla çelişen bir statüyü verme konusunda mevzuatın İdareye takdir hakkı tanımadığı kanaatinde oldukları;
    Davalı idarelerce dava konusu işlemin gerekçesi olarak “dava konusu alanın … Ölüdeniz, Babadağ gibi önemli ekosistemlere yakın olması ve bu ekosistemlerin bağlantı noktası fonksiyonu taşıması”nın öne sürüldüğü, ancak; Ölüdeniz'in, Kelebekler Vadisi’nin 6 km kuzeyinde, bir dil arkasında yer alan tuzluluğu yüksek sığ bir lagün olduğu, Babadağ'ın ise vadiye yaklaşık 3 km mesafede ve 1969 m. zirveye sahip bir dağ olduğu, mesafeler ilk bakışta fazla gözükmemekle beraber, her iki alanın da ekolojik açıdan Kelebekler Vadisi’ne “yakın” sayılmadığı, bu iki ekosistemin nitelik açısından Kelebekler Vadisi’nden çok farklı olduğu, Babadağ'ın bir Akdeniz yüksek dağ ekosistemi iken, Ölüdeniz'in yarı-tuzlu bir lagün, yani sucul bir sistem olduğu, Kelebekler Vadisi ekosistemleriyle herhangi bir benzerliklerinin bulunmadığı, devamlılık gösteren bir bütünlük göstermedikleri, ayrıca Kelebekler Vadisi ile Babadağ ve Ölüdeniz noktaları arasında olağan ekolojik iletişimi engelleyen yerleşimler ve deniz bulunduğu, davaya konu olan arazinin (ve genel olarak Kelebekler Vadisi Doğal Sitinin) ekolojik ve biyoçeşitlilik açılardan Ölüdeniz, Babadağ gibi ekosistemlere yakın olmadığı ve bu ekosistemlere “bağlantı noktası fonksiyonu”nu kesinlikle taşımadığı, sonuç olarak; davacının mülkiyetindeki taşınmazların bulunduğu alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesini gerekli kılacak özelliklere sahip olmadığı, ifade edilmiştir.
    Anılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, rapora yapılan itirazlar, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
    Bu durumda; yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin ve bilirkişi raporunun birlikte incelenip değerlendirilmesi sonucunda; doğal sit özelliği taşıdığı belirlenen alanların ardışık en az dört mevsimi kapsayacak ekolojik temelli bilimsel araştırma sonucuna göre koruma statüsünün devamına, yeni statü tesisine veya iptaline karar verileceği dikkate alındığında, dava konusu alanın sit statüsünün bir üst koruma grubuna alınmasına ilişkin işlem öncesinde, söz konusu bilimsel veri toplama ve incelemelerin yapılmadığı, dava konusu taşınmazların da içinde yer aldığı alanın kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edilmesini gerekli kılacak ulusal ve uluslararası öneme sahip tür, habitat ve ekosistemleri bünyesinde barındırmadığı anlaşıldığından dava konusu 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 04/10/2019 tarih ve 1626 sayılı Cumhurbaşkanı kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Dava konusu 05/10/2019 tarih ve 30909 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanı kararının, davacının taşınmazlarını kapsayan kısmının İPTALİNE,
    2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, davalı idareler tarafında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde burakılmasına,
    3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...- TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
    4. Posta giderleri ve keşif avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
    5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 02/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi