3. Hukuk Dairesi 2018/4385 E. , 2019/7490 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen maddi - manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; mülkiyeti davalıya ait taşınmazı erkek kuaförü olarak işletmek üzere kiraladığını ve uzun yıllar bahse konu taşınmazda kiracı olarak faaliyet gösterdiğini, davalı kiraya verenin taşınmazı kiracının kullanımına uygun ve elverişli durumda bulundurmakla yükümlü olduğunu, bu yasal yükümlülüğüne uymayarak, taşınmazdan tahliyesini sağlamak için haksız ve kötüniyetli davranışlar sergilediğini; davalının başvurusu üzerine belediye tarafından verilen çatı tamir izninin kötüye kullanıldığını, davalının, kendisini taşınmazdan tahliye ettirmek için binayı neredeyse tamamen yıktığını , kullanılamaz hale getirdiğini, kiralanan işyerinin tavanının delindiğini, içeriye pislik, toz ve moloz düştüğünü, yağmurlu havalarda işyerinin tavanının akmaya başladığını, buna rağmen güç koşullarda da olsa çalışmaya devam ettiğini, binanın tehlike arz etmesi sebebiyle belediye tarafından işyerinin boşaltmasının istenildiğini ve binanın 08/05/2012 tarihinde mühürlendiğini; işsiz kaldığını, kiralananda 5.145,00 TL tutarında eşyalarının bulunduğunu ve alamadığını, 08/05/2012 ila 06/09/2012 tarihleri arası çalışamaması nedeniyle 9.500,00 TL tutarında kazanç kaybına uğradığını, bir anda işsiz kaldığı için ailesinin geçimini temin edememe korku ve kaygısına kapıldığını, psikolojik bunalıma girdiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 14.645,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın 08/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 17/06/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile kazanç kaybına yönelik talebini ıslah ederek 17.140,00 TL ye yükseltmiştir.
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davaya konu kiralananın bulunduğu binayı 02/07/2010 tarihinde satın aldığını, daha önce maliki olduğu yan bina ile birleştirmek istediğini, kiralananı, 2011 yılının başına kadar davacının kira bedeli
ödemeksizin kullanmasına müsaade ettiğini, yılbaşında ise taşınmazı tahliye etmesini istediğini, davacı ile anlaştıklarını, ancak davacının bahse konu anlaşmaya uymadığını, kendisinden 25.000,00 TL hava parası istediğini, aksi taktirde taşınmazı tahliye etmeyip yıllarca kendisini süründüreceğini söylediğini; binanın üst katından faydalanmak için belediyeden çatı tamir izni aldığını, ancak ustalar tarafından çatının tamamen çürüdüğünün, tamir edilemeyeceğinin belirtildiğini, binanın tehlikeli yapı arz etmesi nedeniyle belediye tarafından yıkılmasına karar verildiğini ve davaya konu berber dükkanının mühürlenerek faaliyetten men edildiğini; bina yıkılmadan önce kiralananda bulunan eşyaların davacı tarafından alınması için davacıya noterden ihtar çekildiğini, buna rağmen eşyaların alınmadığını, tüm eşyaların belediye görevlilerince depoda muhafaza edilmek üzere götürüldüğünü, kendisinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davacının herhangi bir kazanç kaybının da bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yargılama sırasında alınan 27/04/2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının kendisine yapılan bildirimler nedeni ile binanın yıkılacağını çok önceden bilmesine rağmen dükkandaki eşyaları almaktan imtina ettiği, eşya bedeli olarak 5.145,00 TL tutarında tazminat talep etmesinin TMK"nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu, hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı; yaşanan olaylar nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiğinin sabit olmadığı, bu nedenle manevi tazminat istenemeyeceği; kiraya verenin ise, kira müddetince kiralananı sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu, bu kapsamda davalı kiraya verenin, davacı kiracının kazanç kaybından sorumlu olduğu, davacının yanında kalfa çalıştırdığı ve kalfalardan da gelir elde ettiği iddia edilmişse de, çalıştığı iddia olunan kalfaların resmi çalışma kaydının bulunmadığı, davacının sadece kendi çalışmasına yönelik talepte bulunabileceği, yine davacının 4 aylık süre zarfında başka bir işyerinde çalışmaksızın hayatını idame ettirmesinin, dinlenen tanık beyanları ve hayatın olağan akışı uyarınca mümkün görülmediği, bu nedenle net kazanç miktarı olarak hesaplanan 12.180,00 TL den takdiren 2/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne 8.120,00 TL kazanç kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline , fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 28.11.2016 tarihli ve 2015/ 10858 E. - 2016/7009 K. Sayılı ilamı ile, "...Davalının kira sözleşmesine aykırı davranmasıyla oluşan sorumlulukta tazminatta indirim yapılmasını düzenleyen TBK"nın 52. maddesinin uygulanması gerekir. Bu kapsamda davacı kiracı da taşınmazın mühürlendiği 08/05/2012 tarihini müteakip kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği yeni bir taşınmaz bulma konusunda gerekli çabayı göstermek zorundadır. Bunun bir sonucu olarak davacının aynı şart ve koşullarda kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği aynı nitelikli başka bir taşınmazı hangi sürede yeniden kiralayabileceği sürenin belirlenmesi, davalı kiraya verenin de bu süreye ilişkin kazanç kaybından sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde süre belirlenmeden davacı kiracının yeni kiraladığı yerde işe başlama tarihine göre kazanç kaybının hesaplanması doğru değildir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan 20/11/2017 tarihli bilirkişi ek raporu doğrultusunda, davacının aynı şart ve koşullarda faaliyetini yürütebileceği aynı nitelikli başka taşınmazı 45 gün içinde yeniden kiralayabileceğinin tespit edildiği, bilirkişi raporu ile davacının kalfaları ile birlikte çalışamaması durumunda maddi zararının 6.750,00 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 6.750,00 TL kazanç kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kira ilişkisinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Mahkemece, her ne kadar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulmuş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.)
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla , kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. ( Hukuk Genel Kurulu"nun 20.12.2013 gün E: 2013/23-131, K: 2013/1681 sayılı ilam)
Somut olayda; mahkemece, 25/06/2015 tarihli karar ile davacı kiracının tek çalışması halinde uğrayacağı kazanç kaybı miktarı dikkate alınarak hüküm kurulmuş, anılan karar taraf vekillerince temyiz edilmiş ve yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş olup, bozma ilamında davacının tüm temyiz itirazlarının da reddine karar verilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, davalı lehine oluşan usuli müktesep hak ihlal edilerek, davacının kalfalı çalışması halinde uğrayacağı kazanç kaybı miktarı olan 6.750,00 TL ye hükmedilmiştir. Bozma kararında bu hususa değinilmemiş olup, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yapılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacının kalfasız çalışması halinde belirlenecek kazanç kaybı miktarının, davalı yararına usulü müktesep hak oluşturduğu dikkate alınarak, davanın bilirkişi raporunda (kalfasız çalışma halinde) belirlenen 4.725,00 TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken; davalının usuli kazanılmış hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına HUMK"nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.