Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/29209
Karar No: 2018/9905
Karar Tarihi: 23.10.2018

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/29209 Esas 2018/9905 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davalı avukatın dava ve icra takip dosyalarından haksız olarak fazladan vekalet ücreti alması ve vekalet görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle davacı avukatının haklı olarak davalıyı azlettiği ve tazminat talebinde bulunduğu bir davada, mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Ancak davacı tarafın temyizi sonucunda Yargıtay, mahkemenin eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanarak hüküm kurduğunu belirterek kararın bozulmasına karar vermiştir. Avukatın vekil olarak müvekkilinin yararına davranışlarda bulunmakla ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmakla yükümlü olduğu, Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi gereği avukatın haklı olarak azledilmesi halinde ücretin tamamının ödenmesi gerektiği, ancak kusur veya ihmalinden dolayı azledilmişse ücret ödenmesinin gerekmediği belirtilmiştir. Kanunun 34. maddesi ise avukatın özen, doğruluk ve onur içinde hareket etme yükümlülüğünü vurgulamaktadır. Kararda ayrıca, konuya ilişkin somut tespit yapılmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 389 ve devamı maddeleri
- 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 390. maddesi
- Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi
- Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi
- HUMK’nun 440/I maddesi
13. Hukuk Dairesi         2016/29209 E.  ,  2018/9905 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat .. geldi. Davalı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    KARAR
    Davacı, davalının avukat olduğunu, vekili olarak eski eşine karşı maddi, manevi tazminat ve nafaka talepli boşanma davası ile mal rejiminden doğan diğer davaları açması için vekalet verdiğini, boşanma davasının açılması üzerine tedbir nafakasına hükmedildiğini, davalının bu nafakanın tahsili için icra takibi başlattığını, boşanma davasının ise 19/02/2009 tarihinde kabulüne karar verildiğini, bu davada da 50.000,00 TL maddi tazminat, 50.000,00 TL. manevi tazminata ve iştirak nafakasına hükmedildiğini, kararın 12/01/2010 tarihinde kesinleştiğini, davalının bu kararı da icraya koyduğunu, davalının bu icra dosyalarından bugüne kadar avukatı sıfatıyla 172.633,13 TL"yi tahsil ettiğini, ancak davalının fazladan uhdesinde para kaldığını, davalının tek taraflı olarak düzenlediği ibranameyi görüp kendisine olan güveni sarsılınca ilgili mercilere başvurup dosyalarının fotokopisini çektiğini, dosyaları takip ederken avukatın görevini görevini yerine getirmediğini ayrıca yasa gereği alması gerekenden fazla vekalet ücreti alarak kendisini zarara uğrattığını anladığını, bu nedenlerle haklı olarak davalıyı azlettiğini ileri sürerek, davalının fazladan vekalet ücreti alması nedeniyle 20.000 TL, vekalet görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle uğradığı zararlar için 10.000,00 TL ve 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı, azlin haksız olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşme gereğince vekalet ücretinin hesaplandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
    1-Dava, vekâlet ilişkisinden dolayı vekâlet verenin uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
    Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekâleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekâleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekâlet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekâlet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekâlet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
    Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı davalı avukatın icra dosyalarından tahsil ettiği paradan haksız olarak fazlasını alıkoyduğunu, tahsil edilen paraların avukat tarafından kendisine geç ödendiğini, dava ve icra dosyalarını takip ederken vekalet görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle zarara uğradığını, haklı olarak avukatı azlettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, ceza davalarında verilen beraat kararları, bilirkişi raporları dikkate alınarak azlin haksız olduğu, davalının yaptığı iş ve işlemlerde ihmal veya kötüye kullanma şeklinde davacıyı zarara uğratıcak bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında vekil tarafından takip edilen dosyalar ile davacı tarafın iddiaları incelenmeden ve özellikle 22.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda salt ceza mahkemesinin beraat kararı dikkate alınarak azlin haksız olduğu şeklinde görüş bildirilerek hesaplama yapılmış ve mahkemece de bu bilirkişi raporlarına itibar edilerek hüküm verilmiş ise de ; bilirkişi raporlarında, davalı avukatın, davacının vekili olarak takip ettiği dava ve icra takip dosyalarında azil sebeplerine ilişkin somut tespitler bulunmamaktadır. O halde mahkemece, davaya dayanak gösterilen tüm takip ve dava dosyaları getirtilerek, davalı avukatın, gerek Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları, gerekse sözleşme çerçevesinde, vekaleti özenle ve gereği gibi ifa edip etmediği, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, azlin haklı olup olmadığı, azlin haklı olup olmamasına göre vekilin hak ettiği vekalet ücreti de hesaplanmak suretiyle vekilin fazladan vekalet ücreti tahsil edip etmediği konusunda, uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının iddiaları değerlendirilip, itirazları karşılanmadan, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına göre yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi