1. Hukuk Dairesi 2016/13073 E. , 2019/6207 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli, davalı ... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.12.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, okur yazar olmadığını, miras bırakanı babasına ait taşınmazların intikal işlemlerini yapmak üzere davalı kardeşi ...’yi vekil tayin ettiğini, ancak davalının intikalden sonra taşınmazları eşi olan diğer davalı ...’ye temlik ettiğini, ...’nin alım için ekonomik gücü olmadığını, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu 844, 845, 846 ve 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, satış işleminin davacının bilgisi ve isteği dahilinde yapıldığını, bedelini de aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının sabit olduğu davalı ...’nin de durumu bilen konumunda olup iyi niyetli sayılamayacağı gerekçesiyle dava konusu 844, 846 ve 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne 845 parsel sayılı taşınmazın ise kamulaştırma işlemi neticesinde yol olarak terkinine karar verildiğinden bu taşınmaz yönden davanın reddine karar verilmiştir.
Miras bırakan ...’in ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı ve davalı ile dava dışı ... ve ...’i bıraktığı, davacı ...’ın diğer kardeşleri ...ve ...ile birlikte diğer davalı kardeşleri ...’yi murislerinden intikal eden taşınmazların intikal işlemlerini yaptırmak ve satışa da yetkili olmak üzere vekil tayin ettiği, dava dışı diğer kardeşler ..., , ... ve ...’in de aynı yetkiler ile davalı ...’yi vekil tayin ettikleri, ...’nin bu vekaletname ile dava konusu taşınmazları 06/07/2011 tarihinde mirasçılar adına ettirdikten sonra 07/07/2011 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle devrettiği kayden sabittir.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; kardeşler ... ve ...’nın tanık olarak dinlenildiği ve beyanlarından temlikin iradi olduğu ve satış bedelinin kendilerine ödendiğini ifade ettikleri anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla davacı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını ispatlayamamıştır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalı ... ve ...’nin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.