11. Hukuk Dairesi 2018/2929 E. , 2019/4432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 22/05/2017 tarih ve 2014/366-2017/418 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl ve birleşen davalarda, müvekkilinin 2001/07620 sayılı “Üstüneller Baklavacısı+ Şekil” ibareli markanın sahibini olduğunu, “Üstüneller Baklavacısı” işaretini 1995 yılından bu yana kullanan müvekkilinin yoğun emek ve mesai sonucunda markayı tanınmış hale getirdiğini, davalıların müvekkilinin anılan markasıyla iltibasa sebep olabilecek derecede benzer nitelikte “Üstüneller” ibaresini esas unsur olarak alan 4 adet markayı kendi adlarını tescil ettirdiklerini, söz konusu tescillerle amaçlarının müvekkili markasının tanınmışlığından kötü niyetle istifade etme amacını taşıdığını ileri sürerek, asıl davada 2006/40880 sayılı “Üsüneller Avcıoğlu”, birleşen davada ise, 2014/08024 sayılı “Üstüneller Sade “, 2011/42754 sayılı “...” ve 2008/61497 sayılı “Şanlıurfa Üstüneller Baklavaları” ibareli markaların hükümsüz kılınarak sicilden terkinin istemiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalılar davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, benimsenen 27.06.2016 tarihli bilirkişi raporuyla, davacının ileri sürdüğü hususlarının haklılığını ispat edemediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-) Asıl ve birleşen davalar, iltibas, tanınmışlık ve kötü niyet vakıalarına dayalı marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı gerekçelerle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
HMK"nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda, mahkemece hükme esas teşkil ettirilen bilirkişi raporunda, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının ispat edilemediği ancak davacı yanca hükümsüzlük talebine mesnet olarak gösterilen 2001/07620 sayılı “Üstüneller Baklavacısı+ Şekil” ibareli marka ile, hükümsüzlüğü talep edilen 2006/40880 sayılı “Üstüneller Avcıoğlu”, 2011/42754 sayılı “... “ ve 2014/08024 sayılı “Üstüneller Sade” ibareli markalar arasında raporda gösterilen emtialar bakımından iltibas tehlikesi bulunduğu bu nedenle anılan markalar bakımından kısmi hükümsüzlük koşullarının oluştuğu mütala edilmiştir. Mahkemece, hükmün gerekçe kısmında, bilirkişi raporunun denetlenerek benimsendiği ve hükme esas teşkil ettirildiği belirtildikten sonra hüküm kısmında, gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturur şekilde davanın reddine karar verildiği anlaşılmış, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile, asıl ve birleşen davalarda verilen hükmün davacı yararına bozulmasına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.