18. Hukuk Dairesi 2016/4846 E. , 2016/9032 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, kamulaştırmasız el koyma nedeni ile tazminat, birleşen dava dilekçesinde ise, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece birleşen davanın kabulüne, asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Asıl dava davacıları-birleşen dosya davalıları tarafından kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat istemi ile dava açılmış, mahkemenin bu dosya ile birleşen 2013/154 esas ve 209 karar sayılı dosya ile aynı taşınmaz için 01.03.2013 tarihinde kamulaştırma bedelinin tesbiti ve tescil davası açılmış olup yapılan yargılama sonucunda asıl dava yönünden konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına ve birleşen dava yönünden ise kabul kararı verilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma ile alınan bilirkişi raporu hükme yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-Kamulaştırma Yasasının 15. ve 11. maddesinin (g) bendi hükmü gözetilerek bilirkişilerce değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün (01.03.2013 olan dava tarihi) esas tutulacağı öngörülmüş olup buna göre davanın açıldığı 01.03.2013 yılı esas alınarak kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerekirken, 2012 yılına göre arsa kabul edilen davaya konu taşınmazın bedelinin tesbit edilmiş olması,
Kabule göre de;
2-Mahkemece, dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edildiğine göre Kamulaştırma Kanununun kıymet takdiri esaslarını gösteren 11.maddesinin 1.fıkrasının özellikle arsalara ilişkin (g) bendi uyarınca değerlendirme gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerinin tesbiti ve bedelin tesbitinde etkisi olan diğer unsurlarda dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirlenip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek bedelinin saptanması gerekmektedir.
Emsalin dava konusu taşınmazla aynı konumda olması, taşınmaza yakın mesafede bulunması, aynı nitelik ve özellikleri taşıması, benzer yüzölçümünde olması veya değerlendirme tarihine yakın günlerde satılmış olması zorunlu değildir. Aynı özellik ve nitelikleri taşıyan başka yerlerde bulunan ve kamulaştırma gününden önce satılmış olan taşınmazlar da emsal alınabilir. Bu emsalin satış fiyatına Türkiye İstatistik Kurumu üretici fiyat endeksi uygulanmak suretiyle değerlendirme tarihinde oluşan fiyatları bulunduktan sonra dava konusu taşınmazla karşılaştırılıp incelenerek aradaki farklılıklar belirtilip üstün ve eksik yönleri açıklanmalı, bu nitelik ve farklılıkların taşınmazın değerine olan etkilerinin ne olduğu belirtilmeli ve bu suretle yapılacak karşılaştırma ile dava konusu taşınmazın değeri belirlenmelidir.
Somut olayda bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaza emsal olarak alınan .... Mahallesi 6620 ada 4 parsel sayılı 17.07.2007 tarihli satışı ... Belediyesi"nin ....."ye satışı olup, dava konusu taşınmazın değerinin tespitinde yanılgıya sebebiyet verecek nitelikte olduğundan arsa değerlendirmesinde emsal olamaz. Bilirkişi tarafından emsal kabul edilen diğer taşınmaz yönünden ise davaya konu taşınmaz ile emsal taşınmaz arasında karşılaştırma, değerlendirme yapılmadan davaya konu taşınmazın m² değerinin nasıl tesbit edildiği belli olmayan denetime elverişsiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu ve yukarıda açıklanan gerekçe ile de bilirkişi kurulunun emsal seçimlerini isabetli yaptıklarından söz edilemeyeceğinden ve davaya konu taşınmaz ile emsal taşınmazlar arasında yeterli karşılaştırma yapılmadan bedel tesbit eden bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.
İncelenen emsal imar parseli olup da dava konusu taşınmazın bu nitelikte olmaması halinde, dava konusu taşınmazın yapılacak karşılaştırmadan sonra bulunacak değerinden, İmar Kanununun 18.maddesinin 2.fıkrası gözetilerek, düzenleme ortaklık payına tekabül edecek oranda indirim yapılması gerektiği de dikkate alınmalıdır.
2942 sayılı Yasa"nın 4650 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi gereği emlak vergi değerlerinin de dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılmasında gözönünde tutulması gerekir. Buna göre dava konusu taşınmaz ve emsallerin emlak vergisine esas tutulan asgari m² değerlerinin ilgili belediye başkanlığından 2013 yılı itibarıyla getirtilerek karşılaştırılması ve değerlendirmeye esas alınan oranlar fahiş ölçüde farklı olduğunda bu farklılık ve çelişkinin giderilmiş olması gerekir.
Mahkemece, değerlendirmeye esas alınan bilirkişi kurulu raporunun yukarıda açıklanan esaslara uygun düşmediği gözetilmeden, gerekli araştırma ve yeterli incelemeyi içermeyen rapora itibarla hüküm kurulması,
3-Dava konusu kamulaştırılan taşınmaza ait tapu kaydında belirtilen geçit hakkının, taşınmazın değerinde meydana getirmesi kaçınılmaz değer kaybının tespit edilerek taşınmazın bulunan değerinden düşülmesi gerektiğinin bilirkişi kurulunca dikkate alınmaması,
4-Ölü kişilerin adının karar başlığında yer almayacağı düşünülmeden, karar başlığında mirasçı ve maliklerin yanı sıra ölü kişilerin adının da yazılması,
5-Mahkemece, asıl dava olan kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat davasında konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği halde ve davanın niteliği gereği davacı-birleşen davada davalı olan taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir.
6-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa"nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi"nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden de hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 06.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.