8. Hukuk Dairesi 2015/14424 E. , 2016/1468 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
... ile ... aralarındaki dava hakkında.... Aile Mahkemesi"nden verilen 09.09.2015 tarih ve 140/59 sayılı hükmün Daire"nin 23.02.2015 gün ve 2013/22743 Esas-2015/4797 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, tarafların evlendikten sonra müvekkilinin yürümeyen evlilik birliğini yürütmek ve davalıyı memnun etmek amacıyla 07.07.2003 tarhinde, ... İli, Merkez İlçesi, ...... Mah. ... ada .. parselde kayıtlı 29 nolu bağımsız bölümü davalı adına aldığını; davalının ev hanımı olup, herhangi bir gelirinin bulunmadığını; tarafların.... Aile Mahkemesi"nin 2011/359 Esas, 2012/594 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, taşınmazın parasının davacı tarafça ödendiğini, taşınmazdaki davalının ½ hissesinin iptali ile davacı adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde mahkemece belirlenecek bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davacının ayni hak talep edemeyeceğini, taşınmazın davalının kişisel malı olduğunu, barışma karşılığı olarak davacının daireyi 3. kişiden satın almak suretiyle hibe ettiğini ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu evin evlilik birliği devam ederken davacı kocanın sadakatsiz davranışları üzerine oluşan geçimsizliği gidermek amacı ile davacı koca tarafından alınarak davalı adına tescil edildiği, bu niteliği ile taşınmazın davalının kişisel malı olduğu kabul edilerek koşulları bulunmayan davanın reddine; aksi düşünülecek olsa dahi TMK m. 236/2 gereği evlilik birliği içerisinde davacı kocanın sadakatsizliği nedeni ile boşanmanın gerçekleştiği değerlendirilerek hakkaniyet gereği davacı kocanın dava konusu taşınmazdaki artık değerdeki pay oranının kaldırılması gerektiği kanaati ile davacının davasının reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dairece, 23.2.2015 tarihli kararı ile davacının dava konusu taşınmazı davalıya bağışladığının kabulü gerektiği, bu nedenle davalının kişisel malı olup katılma alacağı istenilemeyeceği açıklanarak, yerel mahkemenin davanın reddine dair kararının gerekçesi değiştirilmek suretiyle oyçokluğu ile onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili bu defa dilekçesinde açıkladığı sebeplerle kararın düzeltilmesini istemiştir
Taraflar 06.01.1997 tarihinde evlenmişler,...Aile Mahkemesi"nin 2011/359 E., 2012/594 K. sayılı kararı ile, TMK m. 164/4 gereğince "ortak hayatın yeniden kurulamaması" nedeni ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş; bu karar 19.03.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Mal rejimi 06.04.2011 boşanma dava tarihi itibariyle sona ermiştir (TMK.nun 225/2). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM"nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 sayılı Yasa"nın 10.m.).
Dava konusu 755 ada 245 parselde kayıtlı 29 nolu bağımsız bölüm 3. kişi Mesire Erbil adına kayıtlı iken 07.07.2003 tarihinde satış suretiyle davalı ... adına tescil edilmiştir.
Dava; edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazın tasfiye edilerek tapusunun 1/2 oranında iptali ile tescili, bunun mümkün bulunmaması halinde ise TMK"nun 202, 218, 219, 231, 235 ve 236. maddeleri uyarınca katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mahkemece dava konusu 755 ada 245 parsel 29 nolu taşınmaz yönünden davanın reddine dair hüküm, Dairece, davalı adına tescil işleminin bağış niteliğinde olduğu kabul edilerek yerel mahkemenin ret gerekçesi değiştirilerek oyçokluğu ile onanmıştı.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 285.maddesine göre bağış(hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık(ivaz) almaksızın, bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak, zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir(Aydoğdu, Murat/Kahveci, Nalan: Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İzmir 2013, s. 344,Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. B., İstanbul 2002, s. 222). Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konulabileceği gibi gizli(örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz(TBK 285/3).
Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir(Gümüş, M. Alper: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 1, 3. B., İstanbul 2013, s. 205; Zeytin, Zafer:Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2.B., Ankara 2008, s. 144).
Somut olayda; davacı yürümeyen evlilik birliğini yürütmek ve davalıyı memnun etmek amacıyla bedelinin tamamını karşılayarak satın aldığı taşınmazı davalı eşi adına tescil ettirdiğini bildirmiş, davalı ise taşınmazın davacı eski eşinin o tarihteki mevcut geçimsizlikteki kusurlu davaranışının kendisi tarafından affı için, barışma karşılığı verildiğini ve tasarrufun şartsız bağışlama niteliğinde ve bu sebeple kişisel malı olduğu savunmasında bulunmuştur.
Davacı ve dinlenen bir kısım tanıklar da, taşınmazın satınalma parasının davacı tarafından karşılanıp, tarafların barışması nedeniyle evliliğin sürdürülmesi ve davalının evliliğe devam isteğini sağlamak için tapu kaydının davalı adına tescilinin yapıldığını bildirmişlerdir.
Eşler arasında karşılıklı sevgi, saygı, sadakat ve fedakârlık esastır. Diğer deyişle evlilik birliğinin devamını sağlamak bakımından eşlerin belirtilen değerleri esas almaları temel görevleridir. Bu görevin herhangi bir maddi menfaat koşuluna bağlanması evlilik birliğinin amacına aykırıdır. Davacının evlilik birliğinin devamını sağlamak ve davalıyı memnun etmek amacıyla taşınmazı davalı adına tescil ettirmiş olması veya sadakatsiz davranışını affettirebilmek için taşınmazın davalı adına tescil edilmiş olmasının Dairemiz ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre tek başına davacının bağış iradesinin ortaya konulduğunu göstermez. Bağışı çağrıştıracak başka bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır.
O halde; Dairece, taşınmazın açıklanan nedenlerle davalı adına tescil edilmiş olmasının bağış niteliğinde olduğu gerekçesiyle yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin hükmünün onanmış olması isabetli olmamıştır. Mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin yukarıdaki açıklanan gerekçelerle kabulüyle, Dairenin maddi yanılgıya dayalı 23.02.2015 tarih ve 22743/4797 esas ve karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 81,90 TL"nin istek halinde davacıya iadesine 28.01.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
KARŞI OY
23.02.2015 tarihli Daire onama kararında belirtilen sebeplerle hükmün onanması gerektiğini düşündüğümüzden, davacının karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle bozma kararındaki görüşlerine katılmıyoruz.