11. Hukuk Dairesi 2018/3051 E. , 2019/4424 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Derinkuyu Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 22/11/2017 tarih ve 2017/101 E- 2017/174 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 22/02/2018 tarih ve 2018/329 E- 2018/167 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2011 yılında satın almak suretiyle iktisap ettiği taşınmaz üzerinde dava dışı ...’ün kredi borcuna teminat olmak üzere davalı banka lehine konulmuş ipotek bulunduğunu, dava dışı kredi borçlusunun davalı bankaya olan tüm borcunu ödemesi üzerine ipoteğin kaldırılması için bankaya yazılı başvuruda bulunduklarını ancak aradan yaklaşık 15 gün geçmesine rağmen davalı bankanın taşınmaz üzerindeki ipoteği fek etmediği gibi, yapılan yazılı başvuruya da herhangi bir cevap vermediğini ileri sürerek taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin fekkine karar verilmesini istemiştir.
Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın konusunu teşkil eden ipoteğin dava açıldıktan sonra ancak ön inceleme tutanağı imzalanmadan fek edildiği bu nedenle davanın konusuz kaldığı, davalı bankanın, kendisine yapılan yazılı başvuru ve ipotek borçlusunun bankaya ipotekten veya farklı bir husustan kaynaklanan herhangi bir alacağının olmamasına rağmen dava açılmasından evvel kendisine yapılan başvurudan sonraki 15 gün içerisinde ipoteğin fekkini gerçekleştirmemesinden dolayı davanın açılmasına sebebiyet verdiğinin açık olduğu, davacı tarafından dava açıldıktan sonra davalı bankaya tekrar yazılı başvuruda bulunulduğu ve ipotek fek harcı ödenerek ipotek fek ettirildiği, bankaların ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeleri masrafları ipotek yükümlüsünden isteyebileceği, 21,70 TL tutarındaki harcının zorunlu miktar olarak kabulünün mümkün olmadığı bu nedenle bankanın yargılama giderlerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle, konusuz kalan davanın esası hakkında hüküm tesisine yer olmadığına ve davalı bankanın yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Karara taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-) Dava, genel tarımsal kredi sözleşmesinin teminatı olmak üzere davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin fekki istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, bankaların ancak kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgelendirilen masrafları ipotek yükümlüsünden talep edebileceği, ipoteğin kaldırılması için gerekli olan ipotek fek harcının bu anlamda zorunlu bir masraf olmadığı gerekçesiyle, konusuz kalan davada yargılama giderlerinden davalı bankanın sorumlu tutulmasına karar verilmiştir. Ancak dava dışı şahısla banka arasında imzalanan kredi sözleşmesi tüketici kredisi olmayıp genel tarımsal kredi sözleşmesidir. Bu tür sözleşmelerde, bankaların, sözleşmede bu yönde hüküm bulunduğunu ispat etmesi koşuluyla yapmış olduğu masrafları talep edebileceğinin kabulü gerekir. Bu durumda, mahkemece, öncelikle 27.09.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinde ipotek fek harcından kimin sorumlu olduğuna dair bir hüküm bulunup bulunmadığının araştırılması, sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmadığının tespiti halinde ise, 492 sayılı Harçlar Kanununun 58. maddesi hükmü çerçevesinde davalı bankanın ipotek fek harcını talep etmekte haklı olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygulanma imkanı bulunmayan tüketici hukukuna ilişkin ilke ve içtihatlar doğrultusunda değerlendirme yapılması doğru görülmemiştir. Belirtilen sebeplerle, bölge adliye mahkemesince, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekirken yazılı şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 17/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.