Esas No: 2020/31141
Karar No: 2022/13625
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/31141 Esas 2022/13625 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği karar, hakaret, tehdit, kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarının yer aldığı bir dava için incelenmiştir. Hükümlerin açıklanmasının geri bırakılması ve mahkumiyet kararı verilmiştir. Temyiz sürecinde sanık hakkında hakaret suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yalnızca itiraz yolu açık olup diğer suçlarda itiraz edilebilir. Sanığın yargılanması esnasında yapılan süreçler kanıtlarla birlikte incelenmiş ve vicdani kanıtların netliği göz önüne alınarak sanıklar hakkında karar verilmiştir. Ancak bazı kanun maddeleri yanlış yorumlandığından, kararın bazı bölümleri bozulmuştur. Kararda geçen kanun maddeleri şunlardır: TCK'nın 265/3. ve 43/2. maddeleri, 53/1-b maddesi, 125/3-a, 125/4. ve 106/1-1. cümlesi, 7188 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesi, 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK’nın 253/1. madde, 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, tehdit, kasten yaralama, görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜMLER : Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1- Sanık ... hakkında ...’ye yönelik hakaret suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı yalnızca itiraz yolu açık olup, yapılan başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu,
Anlaşıldığından, sanık ...’ın, tebliğnameye uygun olarak, temyiz davası istemi hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2- Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün temyizinin incelenmesinde,
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Sanığın, eylemini birden fazla görevliye karşı temyiz dışı sanık ile birlikte gerçekleştirmesine karşın, TCK'nın 265/3. ve 43/2. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
TCK'nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesi'nin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulama olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık ...’ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu nedenle BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararların açıklanan noktasının; tebliğnameye kısmen uygun olarak, “TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluklarının uygulanmasına ilişkin kısmın karardan çıkartılması” biçiminde HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3- Sanık hakkında müşteki ...’ye yönelik kasten yaralama ile tehdit ve kamu görevlilerine karşı hakaret suçlarından kurulan hükümlerin temyizinin incelenmesinde ise,başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
a) Sanık hakkında kurulan 02/07/2009 tarihli ilk hükümde kamu görevlilerine karşı hakaret suçundan 2 defa hüküm kurulduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle hükümler açıklanırken ilk hükümde 125/3-a, 43/2 maddelerinden kurulan 5 no.lu bentte ki hükmün açıklanmadığı anlaşılmış ise de,
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu'nun 2013/13-293 esas, 2013/297 karar sayılı ve 11/06/2013 tarihli kararında da kabul edildiği üzere TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun'un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür. Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Tehdit suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek tehdit içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, sanığın, çay ocağında kamu görevlilerine hakaret ettikten sonra olay yerine gelen polis memurlarına ve hastanede polis memurlarına hakaret etmesi şeklinde gerçekleşen eylemlerinin, aynı kasıt altında ve kısa aralıklarla müştekilere karşı işlenen tek bir hakaret suçunu oluşturduğu, hakaret suçundan bir kez mahkumiyetine karar verilerek cezasından TCK'nın 43/2. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
b) TCK'nın 125/4. maddesinde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin gerçekleşmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında, somut olayda garajın çay ocağında ve hastanede gerçekleşen hakaret eyleminde aleniyet öğesinin oluşup oluşmadığının, TCK’nın 125/4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle hüküm kurulması,
c) Hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde yürürlüğe giren, 7188 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesi uyarınca, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte ve aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı, sanık hakkında TCK’nın 106/1-1. cümlesi uyarınca açılan davanın mağdurunun ... olduğu, somut olayda birlikte işlenen görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlisine hakaret suçunun mağduru ile tehdit suçunun mağdurlarının farklı olması nedeniyle anılan Kanun hükümleri ile değişik CMK’nın 253/3. maddesinin artık uygulama alanı bulmayacağı ve suç tarihinde sanığın mağdur ...’ye yönelik TCK'nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK’nın 253/1. madde hükmü uyarınca, uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında sanık hakkında müşteki ...’ye yönelik kasten yaralama ve tehdit suçlarından uzlaştırma işlemi yapılması ve anılan Kanunun 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
d) TCK'nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesi'nin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulama olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’ın temyiz nedenleri bu nedenle yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca cezayı aleyhe değiştirme yasağının gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 31/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.