12. Ceza Dairesi 2019/12697 E. , 2020/2696 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs
Hüküm : TCK"nın 277/1-1, 43/2, 62, 53/1-a-b-c-d-e maddeleri gereğince mahkumiyet
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sanığa isnat edilen eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğine dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Şikayetçi ...’nın aşamalarda özde değişmeyen ve doktor raporu ile de doğrulanan beyanları, sanık ...’in şikayetçi ... tarafından bildirilen yer ve zamanda onunla karşılaştığına ve konuştuğuna dair savunması, dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; kuyumcu olan sanık ...’in davacı, ...’in ise davalı sıfatını taşıdıkları ve Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.09.2014 tarihli, 2013/101-2014/475 sayılı kararı ile davanın reddi ile sonuçlanan menfi tespit davasında; ayrıca, sanık ...’in şikayetçi sıfatını taşıdığı ve Karacabey (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.10.2013 tarihli, 2013/268-2013/1092 sayılı kararı ile açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan ...’in beraati ile sonuçlanan ceza davasında, tanık olarak ifadeleri alınan ve ...’e ait iş yerinde çalışan şikayetçi ...’nın, 09.09.2014 günü saat 21.00 sularında evine doğru yalnız başına yürürken, arkasından aniden gelen sanık ... tarafından, sağ koluna bir cisim batırılması sonucunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı; ayrıca, sanık ...’in, yaralı haldeki şikayetçi ...’ya; “Sana batırdığım iğne kuduz virüsü taşıyor, bunun tedavisi de bende, başka kimsede yok, yarın savcıya gidip, benim lehime ifade vermezsen, senin torunların var, çalışma arkadaşların olan ...’ın çocuklarını, kızlarını geneleve düşürürüm.”, “Eğer ki ifadeni değiştirmezsen, bu iğnenin panzehiri bende olduğu için kudura kudura ölürsün, bu söylediklerim diğer arkadaşların için de geçerli.” diyerek uzaklaştığı, şikayetçi ...’nın ertesi gün kolluğa müracaat etmesi üzerine başlatılan adli soruşturma sonunda, gerek şikayetçi ...’nın gerek gıyaplarında tehdit edilen ...’ın temyiz aşamasındaki hukuk ve ceza davalarında tanık olarak dinlenilmeleri nedeniyle sanığın, şikayetçi ve şikayetçinin arkadaşlarına yönelik tehdit eyleminin TCK’nın 43/2. madde ve fıkrası kapsamında zincirleme şekilde yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturduğunun iddia edildiği olayda;
İddianameye konu edilen ve etkileme girişimi olarak değerlendirilen sanığın sözlerinin, özellikle “...yarın savcıya gidip, benim lehime ifade vermezsen...” ifadesi de dikkate alındığında, olaydan bir gün sonra karara bağlanan, şikayetçinin daha önce tanık olarak ifadesini verdiği Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/101 esasına kayıtlı dava dosyasına ilişkin olmadığı, Karacabey (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/268 esas sayılı dosyanda ise 03.10.2013 tarihinde karar verilmiş olup, kararın sanık adına vekili tarafından temyiz edildiği, dolayısıyla sanığın, “görülmekte olan”, yani; “mahkeme esasına kaydedilmiş ve henüz sonuçlanmamış” bir davaya yönelik olmayan eylemlerinin, TCK’nın 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesindeki tehdit ve tehdidin ciddiliğini vurgulamak amacıyla aynı maddenin 3. fıkrası yollamasıyla TCK’nın 86/2-3-e madde, fıkra ve bendindeki kasten yaralama suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle TCK’nın 277/1-1. madde, fıkra ve cümlesindeki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerek Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11.04.2000 tarihli ve 65–69, 22.10.2002 tarihli ve 234–366, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 21.02.2012 tarihli ve 279–55, 15.04.2014 tarihli ve 599-190, 28.03.2017 tarihli ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25.03.2003 tarihli ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında, sanık hakkında adliyeye karşı işlenen yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında; sanığa atılı suçun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle şikayetçi ...’nın sanığa yüklenen suçun mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle bu suç açısından davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin 04.06.2015 tarihli duruşmada davaya katılmasına karar verilip, gerekçeli karar başlığına katılan olarak yazılmasına rağmen kendisini vekil ile temsil ettiren şikayetçi lehine vekalet ücreti hükmedilmemesi,
b) Sanığın eyleminin tehdit suçunu da içerdiği kabul edilmesine göre; TCK"nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kapsamında daha ağır cezayı içeren yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan belirlenen temel cezanın, TCK"nın 277. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.” hükmü uyarınca artırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sanığa eksik ceza tayini,
c) Adliyeye karşı işlenen yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle gerek şikayetçi ...’nın gerek şikayetçinin arkadaşları olan ...’ın anılan suçun mağduru olmadıkları ve zincirleme suç koşullarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında belirlenen temel cezada, TCK’nın 43/2. madde ve fıkrası gereğince ¼ oranında artırım yapılmak suretiyle sanığa fazla ceza tayin edilmesi,
d) Sanık hakkında TCK"nın 277/1 ve 43/2. madde ve fıkraları gereğince belirlenen 2 yıl 6 ay hapis cezasından aynı Kanun"un 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılması sonucunda, sanığa, 2 yıl 1 ay hapis cezası hükmetmek yerine, TCK"nın 61. maddesine aykırılık oluşturacak şekilde yılın aylara dönüştürülüp, 1 yıl 13 ay hapis cezası hükmolunarak eksik ceza tayini,
e) Sanık hakkında TCK"nın 53. maddesi tatbik edilirken, 3. fıkraya aykırılık oluşturacak şekilde, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğuna, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve T.C. Anayasa Mahkemesinin TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK"nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı Kanun"un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının infazda gözetilerek saklı tutulmasına, 11.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.