Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3464
Karar No: 2019/6183
Karar Tarihi: 02.12.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/3464 Esas 2019/6183 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/3464 E.  ,  2019/6183 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat istekli dava sonunda ilk derece mahkemesince asıl ve birleştirilen davada tazminat isteğinin davalı ... yönünden kısmen kabulüne, davalı ... yönünden davanın reddine dair verilen kararın asıl ve birleştirilen davada davacılar ile davalılardan ... tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararının ve tavzih kararının kaldırılmasına, her iki davalı bakımından da asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
    Asıl davada davacı ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan ...’ın davalı oğlu ...’a verdiği vekaletname ile 27649 ada 13 (tevhit ve ifrazlar ile 19-20) parsel sayılı taşınmazdaki payını diğer oğlu davalı ...’e 18.04.2001 tarihinde satış yolu ile temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olup davalı ...’ın bu kez davalı ...’den vekaletname alarak yüklenici ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını ve bu sözleşme gereği arsa sahibine 19 parsel sayılı taşınmazda 1, 4 ve 9 no’lu bağımsız bölümler ile 20 parsel sayılı taşınmazda 6 no’lu bağımsız bölümün isabet ettiğini, esasen mirasbırakana ait bu bağımsız bölümlerin davalılar tarafından 3. kişilere satıldığını, mirasbırakan ve davalıların mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı şekilde temliki yaptıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazların gerçek değerlerinin tespit edilerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla miras payları oranında şimdilik asıl ve birleştirilen davada toplam 10.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişler; 28.06.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle, asıl ve birleştirilen davada tazminat isteğini, 6 no’lu bağımsız bölümün dava tarihindeki değerini esas almak suretiyle toplam 120.905,00 TL olarak yükseltmişlerdir.
    Asıl ve birleştirilen davada davalılar, 27649 ada 13 parsel sayılı taşınmazın parasını kendilerinin ödediğini ancak örf ve adet gereği tapunun mirasbırakan adına tescil edildiğini, mirasbırakanın köyde ev yapabilmek için bu taşınmazdaki payını davalı oğlu ...’e sattığını, mirasbırakanın satış konusunda 13.03.2001 tarihli vekaletname ile davalı oğlu ...’ı vekil tayin ettiğini, davalı ...’in de davalı ...’a verdiği vekaletnameye dayalı olarak yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı ...’e ifraz tevhit işlemleriyle oluşan 27649 ada 20 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 6 no’lu bağımsız bölümün % 51 payının düştüğünü ve bu payın 10.12.2012 tarihinde 3. kişiye satıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın 27649 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı ...’e temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle ifraz ve tevhit işlemleriyle oluşan 27649 ada 20 parsel sayılı taşınmazda yer alan 6 no’lu bağımsız bölümde davalı ... adına kayıtlı olup da 3. kişiye devredilen payla ilgili olarak asıl ve birleştirilen davada bedel isteğinin davalı ... yönünden kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin isteğin reddine, taşınmazda hak sahibi olmadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiş; tavzih kararıyla maddi hatalarda düzeltmeler yapılmış; asıl ve birleştirilen davada davacılar ile davalı ...’in istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu benimsenerek ve hükmedilen bedele dava tarihinden itibaren faiz yürütülerek karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı ancak vekil sıfatıyla işlemleri yürüten davalı ...’ın muvazaalı işleme başından beri katılan kişi olduğu halde hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin, mükerrer ve fahiş vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının ve tavzih kararının kaldırılmasına, her iki davalı bakımından da asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilerek yeniden hüküm kurulmuştur.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1931 doğumlu mirasbırakan ...’ın 26.03.2003 tarihinde ölümü üzerine 1995 yılında ölen eşi Kadriye’den olma dava dışı kızı ..., birleştirilen davada davacı çocukları ..., ..., ..., 2008 yılında ölen oğlu ...’nin davacı eşi ..., davacı çocukları..., ..., ..., ... ile mirasbırakanın ...’dan olma asıl davada davacı kızı ...’ın mirasçı kaldıkları, dava konusu 27649 ada 13 parsel sayılı taşınmazda 111/678 pay mirasbırakan adına kayıtlı iken 13.03.2001 tarihli vekaletnameye istinaden vekili davalı oğlu ... eliyle payını 18.04.2001 tarihinde davalı oğlu ...’e satış yolu ile temlik ettiği, dava konusu 27649 ada 13 parsel sayılı taşınmazın dava dışı parsellerle tevhidi üzerine 19 ve 20 parsellerin oluştuğu, davalı ...’in de kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması konusunda 24.04.2006 tarihli vekaletname ile davalı ...’ı yetkili kıldığı, davalı ...’ın da bu vekaletnameye dayalı olarak 09.05.2006 tarihinde dava dışı diğer maliklerle birlikte dava dışı yüklenici firma ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı, buna göre dava konusu 27649 ada 13 parsel sayılı taşınmazda inşaa edilecek bağımsız bölümlerin % 50 sinin yükleniciye, % 50 sinin arsa sahiplerine ait olması, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ekindeki mukaveleye göre 27649 ada 20 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 6 no’lu bağımsız bölümün % 51 payının davalı ...’e, % 49 payının dava dışı kişiye, 27649 ada 19 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan 1, 4 ve 9 no’lu bağımsız bölümlerin dava dışı yüklenici firmaya ait olması hususlarında anlaştıkları ve 19 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 1 no’lu bağımsız bölümün davalı ..., 20 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 4 ve 9 no’lu bağımsız bölümlerin davalı ... ile başka kişiler adına 08.07.2010 tarihinde kat irtifakı tesisi yoluyla tescil edildiği, 1 no’lu bağımsız bölümün 14.10.2011, 4 no’lu bağımsız bölümün 30.12.2011, 9 no’lu bağımsız bölümün 13.01.2012 tarihinde dava dışı 3. kişilere satış yolu ile temlik edildiği, 20 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 6 no’lu bağımsız bölümün 28/55 payı davalı ..., 27/55 payı dava dışı kişi adına 10.12.2012 tarihinde ferdileşme yolu ile tescil edilmiş iken davalı ...’in, dava dışı kişiyle birlikte bu bağımsız bölümdeki payını 10.12.2012 tarihinde dava dışı 3. kişiye satış yolu ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
    Somut olaya gelince, mirasbırakanın çocuklarıyla arasında mal kaçırmasını gerektirir bir ihtilaf, somut bir olgu ortaya konulmadığı gibi davacı tanığı olarak dinlenilen mirasçılar ..., ..., ... ve ...’ın birleştirilen davada davacı sıfatını kazandıkları görülmektedir. Davalı tanıklarının beyanlarıyla karşılaştırıldığında davacı sıfatını kazanan davacı tanıklarının beyanlarına itibar etmek mümkün değildir.
    Hal böyle olunca, HMK 190. TMK 6. maddeleri uyarınca ispat edilemeyen asıl ve birleştirilen davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Asıl davada davacı ve birleştirilen davada davacıların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine. Asıl ve birleştirilen davada davalıların yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi