
Esas No: 2018/833
Karar No: 2018/2616
Karar Tarihi: 03.04.2018
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2018/833 Esas 2018/2616 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 30/09/2010 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalı ... yönünden husumetten reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne dair verilen 27/12/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın davalı ... yönünden husumetten reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalılardan ... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.’nin sahibi, davalı ..."ün sorumlu yazı işleri müdürü ve diğer davalı ..."ın ise eser sahibi olduğu, ... Gazetesi’nin 06/04/2010 ve 15/09/2010 tarihli sayılarında ve aynı gazetenin internet sitesinde müvekkilli hakkında gerçeğe aykırı yayınlar yapıldığını, söz konusu yayınlarda müvekkilinin belediyelere baskı yaparak imar izni olmayan arazilere imar izni çıkarttığına yer verildiğini belirterek davalılardan manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalılar vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın davalı ... yönünden husumetten reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu köşe yazısı ve haber incelendiğinde, ... 6. İdare Mahkemesinin 2009/1427 esas, yine ... 3. İdare Mahkemesinin 2009/1438 esas sayılı dosyaları kapsamındaki delillerden hareketle yazıldığı, bu haliyle haber ve köşe yazısının görünür gerçeğe uygun olduğu anlaşılmakla, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.