Esas No: 2021/1534
Karar No: 2022/290
Karar Tarihi: 03.02.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1534 Esas 2022/290 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/1534 E. , 2022/290 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1534
Karar No : 2022/290
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Kurulu
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 13/11/2020 tarih ve E:2017/2259, K:2020/5090 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin ....Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin ... tarih ve ... sayılı kararının iptali ile yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 13/11/2020 tarih ve E:2017/2259, K:2020/5090 sayılı kararıyla;
Davacının, 6749 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile ilgili Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi, bu dava dosyası ile Dairelerinin E:2018/3416 esasında kayıtlı bulunan dava dosyasının birleştirilmesi talebi yerinde görülmeyerek; "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda .... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkûmiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, hâkim adaylığı döneminde örgüte ait evlerde bulunduğuna ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 2018/3416 esas sayılı ilk açılan dava ile 2017/2259 esas sayılı sonraki davanın birleştirilmemesi ve bu konuda ayrı ayrı karar verilmesinin Anayasanın 36. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geldiği, söz konusu davalar birleştirilmeyerek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği, davaların birleştirilmesi talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu; aynı işleme karşı ikinci defa dava açması gibi bir iradesinin olmadığı, sonradan açılan davada değil ilk açılan davada derdestlik kararı verildiği, ilk davada daha önce karar verilmiş olsaydı görülmekte olan dava olmayacağından derdestlik kararının da söz konusu olmayacağı, bu durumda davalı idare avukatlarına iki ayrı vekalet ücreti ödemek zorunda bırakıldığı; davada istemin sadece "29/11/2016 tarih ve 2016/434 sayılı işlemin iptali talebi" olarak düzeltilerek incelenmesini talep ettiği; 667 sayılı KHK'nin (6749 sayılı Kanun) 3/1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep ettiği; OHAL döneminde alınan tedbirlerin OHAL süresi ile sınırlı olarak geçerli olduğundan ve OHAL'e 18/07/2018'de son verilmiş olduğundan uygulanan cezanın yasal dayanağının kalmadığı; dava dilekçesinde belirtilen hukuka aykırılık nedenleri hükme esas alınmayarak davanın reddedildiği; dava konusu işlemle kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin, savunma hakkının ihlal edildiği, olayda bir terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu iddiası hakkında somut delil bulunmadığı, hakkında soruşturma yapılmadığı, isnat edilen suça ilişkin kişiselleştirme yapılmadığı, işlemin tesis edildiği tarihte somut bilgi ve belge bulunmadığından, savunma hakkı tanınmadığından sebep ve amaç yönünden hukuka aykırı olduğu, bir idari işlemin hem kesin sonuç doğurması hem de tedbir nitelinde olmasının çelişkili olduğu; hakkında kesinleşmiş ceza mahkemesi hükmü bulunmaksızın suçlu ilan edilmesinin masumiyet karinesinin ihlali olduğu, işlemde AİHS'nin 6., 8., 9., 10. ve 14. maddelerinin ihlal edildiği; Daire'nin davalı idare yerine geçerek yargılama yaptığı, işlem tarihinden sonra ortaya çıkan hususları dava konusu işlemin hukuka uygun olduğuna gerekçe yaptığı, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği, eksik inceleme ile verilmiş bir karar olduğu, hakkında tesis edilen işlemleri meslekten çıkarma cezası niteliğinde iken kararda bunlara tedbir nitelemesi yapılmasının hukuka aykırı olduğu; hakkında soruşturma açılmaması, 2802 sayılı Kanun'un uygulanmaması hususlarının kararda gerekçelendirilmediği ve ceza verilmeden önce savunma alınmamasının hukuka uygun bulunduğu; tanık beyanlarının işlemlere dayanak alınmasının zaman bakımından imkânsız olduğu, tanık anlatımlarının yer ve zaman belirtilmeyen afaki beyanlar olması nedeniyle kabul etmesinin mümkün olmadığı, ifadesi alınan kişilerin iradeleri fesada uğratılmak suretiyle tanıklık yaptıkları, T.Ö.'nün terör örgütünün talimatına olumlu yanıt vermediğini beyan ederek aslında kendisinin örgüt üyesi olmadığını itiraf ettiği, gizli tanık Defne'nin çelişkili ifadesinin iftira olduğu, istihbari bilgilerin kanıt niteliğinin olmayacağı, U.G.'nin ifadesinin çelişkilerle dolu olduğu; somut bilgi ve belgeye dayanmayan demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varan kararın hukuka aykırı olduğu, yapılan yargılamada adil yargılama hakkının ihlal edildiği, suç ve cezaların geçmişe yürütüldüğü, özel hayata saygı ilkesinin ihlal edildiği, Danıştay Beşinci Dairesinin E:2018/3416 esasına kayden açılan ve temyiz aşamasında olan dava dosyası ile görülmekte olan dava dosyasının birleştirilmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının, Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 38. maddesinde yer verilen bağlantı müessesesinin, çok sayıdaki dava dosyasının tek dava dosyasında birleştirilmesi anlamına gelmemesi ve anılan Kanun'da birleştirmeye ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemesi nedeniyle birleştirme talebi reddedilerek, işin esası incelendi, gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 13/11/2020 tarih ve E:2017/2259, K:2020/5090 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 03/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.