11. Hukuk Dairesi 2018/2157 E. , 2019/4403 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24/12/2014 tarih ve 2014/527-2014/592 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 25,00 TL tutarında sermayesine sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin 2002 ve 2003 yıllarına ilişkin ortaklar kurulu toplantısının 17/05/2004 tarihinde yapıldığını, bu toplantıda şirket sermayesinin rüçhan hakları kısıtlanmak suretiyle 2.000,00 TL"den 50.000,00 TL"ye çıkarıldığını ve şirkete yeni ortaklar alındığını, söz konusu kararın ve toplantıda alınan kararların iptali için dava açıldığını, açılan dava neticesinde sermaye arttırımının iptaline karar verildiğini, akabinde söz konusu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiğini, ancak davalı şirketin bu defa 18/06/2013 tarihli genel kurul toplantısında gerekçesiz bir biçimde müvekkilini şirketten ihraç etmek için karar aldığını, ortaklara şirketin hesapları ile ilgili hiçbir bilgi vermeden, bilanço ve gelir tablosunu sunmadan 2012 yılı bilanço ve kâr zarar hesaplarının onaylanmasına ve kendi kullandığı oyla müdürün ibrasına karar verildiğini belirterek 18/06/2013 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının Genel Kurul Kararlarını iptal talep gerekçelerinde haksız olduğunu, bilanço ve gelir tablosunun şirketin gerçek durumunu yansıttığını, genel kurul toplantısından önce davacıya genel kurul davetiyesinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, ancak davacı tarafından genel kuruldan önce şirket merkezine gelerek inceleme imkanını kullanmadığını, tasfiye halinde olan davalı şirketin ticari faaliyetinin de olmadığını, dolayısıyla bilançosunun hatalı olduğu ve iptalinin gerektiği şeklindeki iddiaların da mesnetsiz olduğunu, şirket müdürünün ve tasfiye memurunun ibrasının ve davacının ortaklıktan ihracının haklı ve yerinde olduğunu, davacı ortak ile diğer ortaklar arasında husumet bulunduğunu ve bu durumun şirkete zarar verdiğini, davacının ortaklık payından kaynaklanan hak ve yetkilerin gerçek sahibi olmadığını, bu nedenle de davada taraf ehliyetine sahip olmadığını da belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, iptali istenen 18.06.2013 tarihli Genel Kurul"da alınan 4. ve 7. numaralı kararlar kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı, 5 ve 6 numaralı kararların ise kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davaya konu genel kurulda alınan 5 ve 6 numaralı kararların iptaline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamın dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Dava, davalı limited şirketin genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. TTK’nın 621. maddesinde önemli genel kurul kararlarının düzenlendiği, bu düzenleme içinde 621/1-h maddesinde “Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması.” önemli karar olarak nitelendirilmiştir. Önemli kararların temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği madde hükmünde açıklanmıştır. Davalı şirketin iki ortağının olduğu gözönüne alındığında her iki ortağın da aynı yönde oy kullanmaması halinde önemli bir karar alabilecek nisaba sahip olmadığı görülmekte ve bu durumda 18/06/2013 tarihli genel kurulda alınan “7” numaralı kararın yok hükmünde olduğu anlaşıldığından mahkemece bu karar yönünden kanuna aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 13/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.