13. Hukuk Dairesi 2017/1674 E. , 2018/9823 K.
"İçtihat Metni"
... vekili avukat ... ile 1-..., 2-... vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 11/12/2014 gün ve 2013/54-2014/567 sayılı hükmün Dairemizin 5/10/2016 tarih ve 2015/23277-2016/17731 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
KARAR
Davacı asıl davada, davalıdan maliki olduğu .....nolu parseldeki hissesini 06.04.1979 tarihli noter satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, hisse devri yapılmayınca açtığı cebri tescil davasında davalı hissesi için tapu iptaline karar verildiğini, murisleri anne ve babasından intikal eden hisse için davanın reddedildiğini, davalıya iştirakli hissesi açısından edimini yerine getirmesi için 07.04.2003 tarihli ihtar çektiğini ancak edimini yerine getirmediğini ileri sürerek, temerrüt tarihi itibariyle zarar hesabı ile ortaklık payı 6823,76 metrekareye isabet eden değeri veya denkleştirici adalet kuralına göre, hesaplanan şimdilik 7.000,00-TL"nin hakediş tarihinden reeskont faizi ile tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini 443,749,11-TL"ye çıkartmıştır. Birleşen davada ise, davalıya anne ve babasından intikal eden iştirakli payın 19.438,40 m2 olduğunu, ıslah yoluna başvurulması nedeniyle bakiye 820.330,04-TL"nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar tarafından temyizi üzerine hükmün bozulmasına karar verilmiş, bu kez davacı tarafça karar düzeltme talep edilmiştir.
Davacı kooperatif, davalıdan noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı taşınmazda bulunan 6.823,76 m2 iştirakli hissenin devrinin yapılmaması nedeniyle tazminat istemiyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 7.000,00-TL"nin tahsili talebiyle eldeki davayı açmış, 19.03.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 443,749,11-TL"ye çıkartmış, birleşen davada ise 820.330,04-TL"nin davalıdan tahsilini istemiştir. Dava, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle kısmi dava olarak açılmıştır. Kısmi dava, tümü ihlal ya da inkar olunan bir hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ilişkin dava ve talep hakkının ise bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Davacının, dava sebebi olarak gösterdiği hukuki ilişkiden doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini dava dilekçesinde açıkca bildirmesi gereklidir. Davacı, alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemişse, dava kısmi dava değil, tam dava sayılır. (Baki Kuru, cilt 1, 1990, sf.967) Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması mümkündür. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür. (Bkz. HGK.E.2004/9-754, K.2005/36) Kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür. Bu haliyle kısmi ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir. Yukarıda değinildiği üzere, kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan, başka bir ifade ile kısmi davadaki ıslah ile bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir. (Bkz. T.15.10.2003, HGK.T. E.2003/9-510, K.2003/555 )
Tüm bu açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı 17.10.2003 tarihinde açmış olduğu davasını 19.03.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle ıslah etmiş, bundan sonra da 24.06.2013 tarihinde, daha sonra bu dosya ile birleştirilen ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2013/185 esas sayılı ek davasını açmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 109/3. maddesinde; "Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez." düzenlemesi yer almakta olup, davacının ek dava konusu yaptığı talebinden açıkça bir feragatı bulunmadığı, mahkeme kararının onanması gerekirken zuhulen bozulduğu anlaşılmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 05.10.2016 gün ve 2015/23277 Esas, 2016/17731 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının onamasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 05.10.2016 gün ve 2015/23277 Esas, 2016/17731 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 35,90 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, 22/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.