1. Hukuk Dairesi 2021/1843 E. , 2021/3409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, taşınmazlar üzerindeki Vakıf şerhinin terkin edildiği,taşınmazların Vakfı ile ilişkisinin kalmadığı gerekçesi ile davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davalı ... yönünden davanın esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ...Vakfı’nda mukataalı olan 206 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların... adına kayıtlı iken kayıt malikinin mirasçı bırakmadan vefatı nedeniyle mirasının Hazine’ye kaldığını ve taşınmazların ... adına tescil edildiğini, ancak 5737 sayılı Vakıflar Kanunu 17. maddesi gereği taşınmazların aslı vakıf olduğundan mülkiyetin vakfına dönmesi gerektiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile ...Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazların muhtelif mahkeme kararlarına istinaden Hazine adına tescil edildiğini, ...Vakfının yalnızca aşar ve rüsumu vakfedilen yerlerden olup, hukuki tasarrufiyesi vakfedilen yerlerden bulunmadığını, taşınmazlar üzerindeki vakıf şerhlerinin mahkeme kararı ile terkin edildiğini, söz konusu vakfın gayri sahih vakıf olduğunu, yasal şartların oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesindeki şartların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, taşınmazlar üzerindeki Vakıf şerhinin terkin edildiği,taşınmazların Vakfı ile ilişkisinin kalmadığı gerekçesi ile davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davalı ... yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 206 ada 4 parsel sayılı 2.031,25 m2’li bahçe nitelikli taşınmaz ile 206 ada 5 parsel sayılı 2.093,75 m2 müştemilat ve gazino nitelikli taşınmazların tamamının Yunan Tebalı ... adına kayıtlı iken; 206 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 4.08.1993 tarih 1099 yevmiye nolu işlemle İstanbul 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/389 Esas-1991/146 Karar sayılı ilamına istinaden hükmen, 206 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ise 22.08.1996 tarih, 916 yevmiye nolu intikal işlemi ile davalı Hazine adına tescil edildiği, ... tarafından vakfın sahih ve mazbut vakıflardan olduğunun bilidirildiği, taşınmazların tapu kaydında bulunan “Zemini ...Vakfından Mukataalı” şerhinin 206 ada 5 parsel sayılı taşınmaz yönünden Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2013 tarih, 2012/77 Esas, 2013/58 Karar sayılı ilamı ile vakfın tahsisat türü vakıflardan olmayıp Vakıflar idaresinin ayni hakkı bulunmadığından taviz bedeli ödenmeksizin terkinine karar verildiği, 206 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki şerhin ise ... İstanbul 2.Bölge Müdürlüğünün talebi ile terkin edildiğinden , bu taşınmaz üzerindeki şerhin terkini yönünden Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/77 Esas, 2013/58 Karar sayılı ilamı ile karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 22.09.1983 tarihli 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı yasanın 29. maddesinde, Medeni Kanunun 501. maddesindeki Hazinenin mirascı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gekçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki; bütün bu yasal düzenlemeleri içeren 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Yasanın 80.maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi ile “ Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazların 24.09.1983 tarihinden sonra ; 206 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 4.08.1993 tarihinde, 206 ada 5 parselin ise 22.08.1996 tarihinde davalı Hazine adına tescil edildiği anlaşılmakla vakfına rücu edecekleri açıktır.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.