1. Hukuk Dairesi 2016/12468 E. , 2019/6152 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, ortak murislerinin her türlü bakım ve ihtiyaçları ile kendisinin ilgilendiğini, hastane masrafları nedeniyle taşınmazların bedeli karşılığında kendisi tarafından satın alındığını, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.11.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar ... vd. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 5.244.21 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 28/11/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali- tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ..."in 29.07.2014 tarihinde öldüğü, mirasçılar olarak davanın tarafları çocukları ile dava dışı eşini bıraktığı çekişme konusu ... ve ... sayılı parseller mirasbırakana aitken 10.09. 2013 tarihinde satış suretiyle davalıya devredildiği kayden sabittir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Somut olaya gelince; davacı tanıkları murisin davacılarla arasının iyi olduğunu, eşi ile köyde yaşadığını, taşınmazları niye sattığını bilmediklerini, mal satmaya ihtiyacı olmadığını, birkaç kez amaliyat olduğunu ancak sigortalı olduğundan paraya ihtiyacının bulunmadığını, davalı tanıkları ise murisin tarlalarını davalıya tüm ihtiyaçları ve sağlık sorunları ile ilgilendiği için verdiğini bildirmişlerdir.
Tarafların annesi ..., murisin çok sağlık sorunu yaşadığını, bütün sorunlarını ve ihtiyaçlarını davalı oğullarının karşıladığını, bir miktar da mirasbırakanın borcunu ödediğini, devir sırasında para alınmadığını, çünkü davalının çok koşturduğunu ifade etmiştir.
Evladın anne babasına bakması, ihtiyaçlarını gidermesi ahlaki bir zorunluluktur. Ancak bu zorunluluk tüm çocuklar için geçerlidir.
Eldeki davada, anne baba ile sadece davalının ilgilendiği tarafların annesi ..."nin gayet samimi " çok koşturdu ifadesi ile tartışmasızdır. Öte yandan mirasbırakanın diğer çocukları ile arası iyi olup, onlardan mal kaçırmasını getirtecek somut bir bilgi ortaya konulamamıştır.
Oysa, çekişme konumu taşınmazın satış şeklinde davalıya temlik edildiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi için hükmün bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyorum.