20. Hukuk Dairesi 2016/8475 E. , 2018/3584 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine-Ortaköy K.TK.
DAHİLİ DAVALI : Çevre ve Orman (Orman ve Su İşleri) Bakanlığı
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 26/12/2005 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; .... köyünde 1996 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında zilyetliğinde bulunan taşınmazların bir kısmının Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, oysaki bu taşınmazların bir kısmının babasından davacıya intikal ettiğini bir kısmının ise davacı tarafından satın alındığını ve 45-50 yıldan bu yana zilyetliğinde bulundurduğunu belirterek Hazine adına yapılan tescilin iptali ve davacı adına tapuya tescil edilmesini istemiştir. Yargılama sırasında davacı ölmüş ve davacı vekili tarafından bir kısım mirasçılarının vekaletnamesi alınarak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkemece yapılan keşif sonrasında davacı tarafından talep edilen taşınmazların bir kısmının kadastro sırasında dere yatağı olarak tescil harici olarak bırakılan alanda kaldığı, bir kısmının senetsizden ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilen 146 ada 15 sayılı parsel sınırları içerisinde kaldığı, bir kısmının ise orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilen 147 ada 11 sayılı parsel sınırları içerisinde kaldığı tespit edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne; 30/05/2012 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokilierinde H, F, E, D harfleriyle gösterilen bölümlerin davacının mirasçıları adına miras payları oranında tapuya tesciline, diğer taşınmazlar yönünden talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapusuz taşınmazın davacı adına tapuya tescili ile tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu ve orman kadastrosu 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre 1995 yılında yapılmış ve sonuçları 29/12/1995 ila 29/01/1996 yıllarında yapılıp 30/01/1996 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili tarafından dosyaya eklenmek üzere sunulan belgeler arasında yer alan ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 18/03/2011 gün ve 2011/518-459 sayılı veraset ilamından, davacı ...’ın, yargılama devam ederken 04/03/2011 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geride eşi Fidan Karaman ile çocukları Mehmet Hanifi Karaman, Zahide Baştürk, Emine Baştürk, Abdulkadir Karaman, İbrahim Karaman, Şengül Kalkan, Bedriye Yaşar, Semra Karaman, Songül Karaman, Hatun Karaman, Sümeyya Karaman, Abdurrahman Karaman’ın kaldığı anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında ölen davacı ... vekili tarafından, ilgilinin veraset ilamında yer alan mirasçılarından bir kısmına ilişkin vekaletnamelerin dosyaya sunulduğu ancak mirasçılardan Abdulkadir Karaman ve Sümeyya -2- 2016/8475-2018/3584
Karaman’a ilişkin vekaletnamelerin dosyada bulunmadığı anlaşılmış, mahkemece bu mirasçılar davadan ve duruşma gününden haberdar edilmeden yargılama sona erdirilerek karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2011 gün ve 2011/11-554 -2011/684 sayılı kararında da değinildiği gibi, ...’ın öldüğü tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı H.Y.U.Y"nın 73. (6100 sayılı HMK’nun 27.) maddesinde kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakimin tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için yasaya uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceği öngörülmüştür. Mahkemece davacı ...’ın ölümüyle, mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır.
Öte yandan, yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır (HMK m.114/1-d). Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen kişinin veya kural olarak vekilinin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır.
1086 sayılı H.Y.U.Y.’nın 41. maddesi ve yeni 6100 sayılı HMK"nın 55. maddesi gereğince, taraflardan birinin ölümü halinde diğer tarafın istemiyle hakim, davanın takibi için bir kayyım tayin edebilir. Taraf ehliyeti dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın mahkemece re"sen gözetilmesi gereklidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değil, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, davacı ...’ın yargılama sırasında öldüğü anlaşıldığından, dosyada vekaleti bulunmayan mirasçılarından ... a dava dilekçesi ve duruşma gününün yöntemince tebliğ edilerek davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması, bu mirasçıların davaya ilişkin muvafakatlarının saptanması veya kendilerini davada temsillerinin sağlanması yahut terekeye temsilci atanması suretiyle taraf teşkili sağlanarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca, çekişmeli taşınmazlardan 147 ada 11 sayılı parsel orman niteliği ile Hazine adına tapuda kayıtlı olup, bilindiği üzere ormanlarda kuru mülkiyet Hazineye, kullanım ve yönetim hakkı ise Orman Genel Müdürlüğüne aittir. Somut olayda husumette hataya düşülerek Orman -3- 2016/8475-2018/3584
Genel Müdürlüğü yerine Orman ve Su İşleri Bakanlığı davaya dahil edilmiştir. Bu durumda, Orman Genel Müdürlüğünün davaya dahil edilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması gerekirken mahkemece bu husus gözetilmeksizin davanın esasına girilerek karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 08/05/2018 günü oy birliği ile karar verildi.