18. Ceza Dairesi 2019/871 E. , 2019/10410 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Göçmen kaçakçılığı suçundan sanıklar ... ve ..."ın mahkumiyetlerine dair Pasinler Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2017 tarihli ve 2017/204 esas, 2017/470 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; “Pasinler Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2017 tarihli kararı ile her ne kadar sanıklar hakkında dolaylı menfaat elde etmek için yabancı uyruklu mağdurların ülkede kalmalarına imkan sağladıkları bu suretle atılı suçu işlediklerinden bahisle mahkumiyetlerine karar verilmiş ise de;
Dosya kapsamına göre, somut olayda sanıkların yaşadıkları köye gelen iki yabancı uyruklu şahsın çalışma izinleri ve belgeleri olduklarını söylemeleri üzerine kendilerine yardımcı olmak amacıyla bir kaç gün yanlarında çobanlık yaptırmaları şeklinde gerçekleşen olayda mahkemenin kabul gerekçesine göre, sanıkların yabancı uyruklu şahısların ülkede kalmalarına imkan sağlayacak nitelikte yer ve imkan sağlamadıkları, yalnızca 2-3 gün gibi bir süre yanlarında çobanlık yaptıkları, kaldı ki bu çalışma karşılığında kendilerine ücretlerinin ödendiği, ayrıca ülkede kalmalarına imkan sağlar nitelikte kendilerine kalacak yer temin edilmediği, mağdurların da ifadelerinin bunu doğrular nitelikte olması karşısında atılı suçu işlemeye yönelik kusura dayalı bir sorumluluklarının bulunmadığı, sanıkların yabancı uyruklu şahısları kısa süreli de olsa yanlarında çalıştırdıkları kabul edilse dahi, 13/08/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6735 sayılı Uluslararası İş Gücü Kanunu uyarınca idari yaptırıma konu izinsiz yabancı işçi çalıştırma eylemi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; sanıkların dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek için yabancı uyruklu mağdurların ülkede kalmalarına imkan sağladıkları iddiasıyla dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda tüm deliller toplanıp, mağdurların beyanları ve sanıkların savunmaları bir bütün halinde değerlendirilip delil tartışması yapılarak sanıkların eylemlerinin sübut bulduğu gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmıştır.
Ceza Genel Kurulunun 25/10/1993 gün ve 260/281 sayılı kararın da belirtildiği gibi, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin delil takdirine ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 12/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.