Esas No: 2016/7588
Karar No: 2019/6135
Karar Tarihi: 28.11.2019
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/7588 Esas 2019/6135 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davada davalı ... yönünden davanın kabulüne, asıl ve birleştirilen davada davalı ... yönünden davanın reddine, asıl davada davalı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, birleştirilen davada davalı ... yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davacılar (duruşma istekli olarak) ile asıl ve birleştirilen davada davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 28.11.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden bir kısım davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı ... ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar asıl davada, dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların mirasbırakanları ... adına kayıtlı iken dava dışı torunu ... adına aldırılan 31.10.1997 tarihli vekaletname ile mirasbırakanın torunu ve vekilin de kardeşi olan davalı ...’a satış yolu ile temlik edildiğini, bilahare muvazaalı olarak diğer davalılara devirler yapıldığını, okuma yazması olmayan, yaşlı ve hasta birisi olan mirasbırakanın vekaletnamenin mahiyetini, ne için verildiğini bilmediğini, vekaletnamenin tanziminde tanık da bulundurulmadığını, geçersiz vekaletnameye dayalı olarak yapılan satış işlemlerinin yoklukla malul olduğunu, temlik işlemlerinin iptali ile mirasçılar adına tescil talebinde bulunduklarını ileri sürerek taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesini istemişler; bilahare asıl davada davalı ... hakkındaki davadan feragat etmişler; aşamalarda, dava dışı vekil ... ile davalı ...’ın “ dede sen yaşlısın, ...’ye gidip gelemezsin” diyerek vekaletname aldıklarını, vekaletname tarihinde 85 yaşında ve hasta olan mirasbırakana usulüne uygun şekilde sağlık raporu alınmadığını, mirasbırakanın kandırıldığını beyan etmişler; birleştirilen davada, dava konusu ..., ..., ..., .., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini istemişler; davacılar vekili 06.03.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle, davada yer almayan mirasçıların da bulunduğunu belirterek davacıların miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuş; dava tarihinden sonra ölen davacı ... mirasçıları ile davacı ... mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı ... ile birleştirilen davada davalı ..., zamanaşımı süresinin geçtiğini, aynı konuda kesin hüküm bulunduğunu, mirasbırakanın akli melekelerinin yerinde olduğunu, davalı ...’ın iyiniyetli 3. kişi olarak iktisabının korunması gerektiğini, bedelsizlik iddiasının gerçek olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlar; asıl ve birleştirilen davada davalı ... herhangi bir savunma getirmemiş; hakkındaki davadan feragat edilen asıl davada davalı ... aşamalarda, aslında davacı olmak istediğini fakat davacı vekili tarafından yanlış yazıldığını beyan etmiştir.
Mahkemece; dava dışı vekil ..."un vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu taşınmazları sattığı, durumu bilerek taşınmazları temlik alan davalı ..."un da kısa bir süre sonra taşınmazların bir kısmını elden çıkarıp bir kısmını uhdesinde tuttuğu, iyiniyetli olmadığı, davalılar ... ve ...’ın ise iyiniyetli olmadıklarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davalı ... adına kayıtlı dava konusu taşınmazlar yönünden asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, davalılar ... ve ... ile diğer dava konusu taşınmazlar yönünden davanın reddine, asıl davada davalı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 03.07.1998 tarihinde ölümü üzerine davacılar ile davalılardan ...’un yanısıra dava dışı başkaca mirasçılarının bulunduğu, davalılar ... ile ...’ın ise mirasçı olmayıp 3. kişi oldukları, mirasbırakanın 31.10.1997 tarihli vekaletname ile satış konusunda dava dışı torunu ...’u yetkili kıldığı, 12.01.1998 tarihli resmi senede göre, dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların tamamı, ... parsel sayılı taşınmazın ..., ... parsel sayılı taşınmazın ..., ... parsel sayılı taşınmazın ..., ... parsel sayılı taşınmazın ..., ... parsel sayılı taşınmazın ... payı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı vekil ...’un sözü edilen vekaletnameye dayalı olarak anılan taşınmazları 12.01.1998 tarihinde davalı ...’a (mirasbırakanın torunu-vekilin de kardeşi) satış yolu ile temlik ettiği, resmi senedin ikinci sayfasında dava konusu taşınmazlardan ...parselin ... payının mirasbırakan ...’a ait olduğunun yazıldığı, davalı ...’un dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsellerin tamamı ile ... parselde ..., ... parselde ..., ... parselde ... payı 11.05.1998 tarihinde davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, davalı ...’ın da dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., .... parsellerin tamamı ile ... parselde ..., ... parselde ... payı 19.09.2005 tarihinde birleştirilen davada davalı ...’a satış yolu ile temlik ettiği, davalı ...’ın adına kayıtlı dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın tamamını 12.09.2005 tarihinde satış yolu ile dava dışı 3. kişiye temlik ettiği, davalı ...’un dava konusu ... parsel sayılı taşınmazda ... oranındaki payını 25.12.2002 tarihinde satış yolu ile dava dışı 3. kişiye temlik ettiği, birleştirilen davada davalı ...’ın dava konusu ... parselde ... oranındaki payını 02.03.2007 tarihinde satış yolu ile davalı ...’a temlik ettiği, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın dava dışı ... adına kayıtlı iken 18.12.2014 tarihli satış işlemiyle dava dışı ... adına tescil edildiği, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın dava dışı ... adına kayıtlı iken 17.10.2014 tarihli satış işlemiyle dava dışı ... adına tescil edildiği, dava konusu ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların tamamı dava dışı ... adına kayıtlı iken 02.04.2004 tarihli satış işlemiyle dava dışı ... adına tescil edildiği, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın dava dışı ... adına kayıtlı iken 15.08.2012 tarihli satış işlemiyle dava dışı şirket adına tescil edildiği, mahkemece asıl davada davalı ... adına kayıtlı dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne, asıl davaya konu edilip dava dışı 3. kişiler ve birleştirilen davanın davalısı ... adına kayıtlı diğer dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından ve dava konusu taşınmazlarda kayıt maliki olmayan davalı ... yönünden davanın reddine karar verildiği, birleştirilen davada yine davalı ... adına kayıtlı ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne, dava dışı 3. kişiler adına kayıtlı dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz ile davalı ... adına kayıtlı dava konusu ... ve davalı ... adına kayıtlı ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime ait olup iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden; vekaletnamenin hile ile alındığı ve kullanıldığı iddiasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere vekaletin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kulanıldığı iddiasını da içermektedir.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davaların 3. kişiye karşı açılması halinde pay oranında istekte bulunulamayacağı açıktır. Eldeki davada davacılar vekili 06.03.2015 tarihli dilekçeyle, davada yer almayan mirasçıların da bulunduğunu belirterek davacıların miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar ... ile ..., tereke bakımından 3. kişi olup adı geçen davalılar yönünden ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni bakımından davanın reddi doğru olduğu gibi dava tarihi itibariyle dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu anlaşılan dava konusu ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden de davanın reddi doğrudur. Asıl ve birleştirilen davada davacıların bu yönlere ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Asıl ve birleştirilen davada davacıların sair temyiz itirazlarına gelince;
Ne var ki; asıl davaya konu edilen ve ret kapsamındaki ... ve ... parsel sayılı taşınmazların 11.05.1998 tarihli satış işlemiyle davalı mirasçı ...’tan davalı ...’a geçtiği, 19.09.2005 tarihli satış işlemiyle de davalı ...’dan davalı ...’a geçtiği, yargılamanın seyri sırasında dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın 18.12.2014, 760 parsel sayılı taşınmazın 17.10.2014 tarihinde dava dışı 3. kişiler adına satış yolu ile tescil edildiği anlaşılmış olup ret kapsamındaki bu iki taşınmazın kütük ve resmi senetleri getirtilerek dava dışı 3. kişilere kimden geçtiğinin saptanması ve gerekirse HMK 125. maddesinin uygulanmasının düşünülmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı ...’un temyiz itirazlarına gelince;
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile dava dışı vekil ... ile davalı ...’ın kardeş ve mirasbırakanın torunları olup el ve işbirliği içinde hareket ederek mirasbırakanı zararlandırdıkları saptanmak suretiyle davalı ... yönünden davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı ...’ın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki, kabul kapsamındaki dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın davalı ...’a temlik edildiği 12.01.1998 tarih ... yevmiye no’lu resmi senedin ilk sayfasında tamamının mirasbırakana ait olduğu yazılı iken ikinci sayfasında 120/2052 payının mirasbırakana ait olduğunun yazılı olup mahkemece anılan taşınmazda davalı ... adına kayıtlı ... oranındaki payın iptaline karar verildiği görülmektedir. O halde, davalı ...’a mirasbırakandan ne kadar pay geçtiğinin anılan taşınmazın tedavül kayıtları ve kütük sayfası getirtilmek suretiyle denetlenerek açıklığa kavuşturulması ve mirasbırakandan davalı ...’a geçen pay nazara alınarak iptal tescile karar verilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, usulünce açmış oldukları bir dava bulunmadığı halde mirasçılardan ..., ..., ... ve ...’a gerekçeli kararda davacı olarak yer verilmesi ve adı geçen mirasçılar lehine de iptal tescil hükmü kurulması doğru olmamıştır.
Kabule göre de, asıl ve birleştirilen davada kabul kapsamındaki taşınmazlarla ilgili hüküm kurulurken mirasbırakanın veraset ilamı ile ilişkilendirilmeden ya da davacıların miras payları belirtilmeden infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesisi de isabetli değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar ile asıl ve birleştirilen davada davalı ...’un değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 2.037.00"şer TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.