10. Hukuk Dairesi 2020/835 E. , 2020/2828 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2016/20-2019/545
Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya davacı Kurumca bağlanan gelir ile yapılan masraf ve ödemelerin rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Temyize konu davada, mahkemece verilen ilk karar Dairemizce eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmenin varlığı nedeni ile bozulmuştur. Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Ancak, Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirilmediği tespit edilmiştir;
1-Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 26. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı Kurumca işverene ödettirilir. İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Meslek hastalığı; işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işyerinde işin yürütüm şartları yüzünden ortaya çıkan ve sigortalıyı geçici veya sürekli şekilde hasta, sakat veya ruhen arızalı bırakan bir olgu olup, 506 sayılı Yasanın 11. maddesinin B bendinde, “sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde, Mahkemece, öncelikle sigortalının tüm sağlık raporları celbedilmeli, daha sonra davalı işverenlere ait olan işyerlerinden daha önceleri sigortalının nerede hangi işlerde çalıştığı da tespit edilerek, işyerlerinde hangi ortamda ve ne görevle çalıştığı, bu işyerlerindeki çalışmaların sigortalıdaki meslek hastalığı sonucu oluşan sürekli iş göremezlik oranına etkisi olup olmadığı belirlenmeli, gerekirse çalışma yerlerinde keşif de yapılarak bu eksiklikler giderilmeli; meslek hastalığının, işin niteliğine göre tekrarlanan sebepler veya işin yürütüm şartlarına göre ortaya çıkan hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri olduğu dikkate alınarak, meslek hastalığının engellenmesinde, iş güvenliği mevzuatına göre işverence hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı irdelenerek; işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, sigortalının tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde önlem alınması gerekmeyeceği gibi bir düşünceyle önlem almaktan çekinemeyeceği, çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığının da işverenin önlem alma ödevini etkilemeyeceği, işverenin, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlü olduğu gerçeğinden hareketle, meslek hastalığının oluşumunda davalının kusurunun belirlenmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden, bu doğrultuda kusur raporu alınmalı, kusur irdelemesinde, dava dışı işverenler yanındaki çalışmaların sigortalıdaki sürekli iş göremezlik oranına etkisi de belirlendikten ve davalı işyerindeki çalışmaları ile hastalığın oluşması ve ilerlemesi bakımından illiyet bağı olup olmadığı ile, çalışılan işverenlerin kusurlu olduğu sonucuna varılacak olursa, birlikte kusurları olmayıp ayrı zamanlarda ve ayrı ortamlarda meslek hastalığının oluşmasına birbirleriyle irtibatlı olmaksızın katkılarının bulunması nedeniyle her işverenin sadece kendi kusuru oranındaki maddi zarar miktarından sorumlu tutulması gerektiği göz önünde bulundurulmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir.
İncelemeye konu karara esas alınan bilirkişi raporu bu niteliklere haiz olmadığı gibi, raporda sadece işitme kaybına ilişkin değerlendirme yapıldığı, oysa sigortalının sürekli işgöremezliğinin işitme kaybı ve pnömokonyoz kaynaklı olduğu gözetilerek pnömokonyoza neden olan şartlarında irdelenmesi gerektiği, bu nedenle somut olaya uygun, konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden kusur raporu alınmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere temyize konu davada, sigortalının meslek hastalığı sonucu oluşan sürekli işgöremezlik derecesinin tespit edilmesi gerekmektedir. Bozma ilamından önce ve sonra alınan raporlarda sigortalının sürekli işgöremezlik oranının çelişkili olduğu, 506 sayılı kanunun 109. maddesindeki prosedürün tam olarak işletilmediği görülmüştür.
Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yol, 506 sayılı Kanunun 109. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S. Yüksek Sağlık Kurulu"na itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 gün ve 2010/21-60 Esas, 2010/90 Karar sayılı ilamı ile 06.10.2010 gün ve 2010/10-390 Esas, 2010/448 Karar sayılı ilamların da belirtildiği üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın ilgili ihtisas kurulu ile üniversitelerin tıp fakülteleri ilgili bilim dalı başkanlıklarınca ya ...S. Yüksek Sağlık Kurulu"nca düzenlenen raporlar arasında çelişkinin mevcut olması halinde, çelişkinin Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp Genel Kurulu tarafından giderilerek, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı ve başlangıç tarihi kesin olarak karara bağlanması da zorunludur.
Bu çerçevede, anılan prosedür kapsamında, Adli Tıp Genel Kuruluna gidilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-Adli Tıp Genel Kurulunca belirlenecek sürekli işgöremezlik oranı esas alınarak, sigortalıda meslek hastalığının meydana geldiği tarih itibarıyla oluşan sürekli iş göremezlik oranı ve yine bu oranın sonradan değişip değişmediği olguları üzerinde durulması, giderek, sigortalıya meslek hastalığı sonucu bağlanan gelirin ilk peşin değeri (sigortalıda sürekli iş göremezlik oranının değişmesi halinde) Kurumdan sorulmak suretiyle belirlenmesi gerekirken, bu yöne ilişkin eksik araştırma sonucu karar verilmiş olması da isabetsizdir.
4-Dosya kapsamından, davacı Kurum tarafından sigortalıya yaşlılık aylığı bağlandığı ve meslek hastalığı gelirinin 506 sayılı Kanunun 92. maddesi uyarınca yarıya indirildiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi, “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içermektedir.
Kurumun, sigortalıya bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda; Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır. Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi uyarınca indirildiği hallerde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının, gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi uyarınca indirilmiş hâli üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fiili ödeme miktarının yarısı da eklenmesi suretiyle belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin hüküm tesisi bozmayı gerektirmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcını istek halinde davalıya iadesine, 04/06/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.