14. Hukuk Dairesi 2019/711 E. , 2019/6595 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 05.11.2018 gün ve 2016/8900 Esas- 2018/7330 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inançlı işlemden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, kendisinin davaya konu 122 ada 3 parsel sayılı taşınmazın maliki iken birtakım sebeplerden dolayı taşınmazı dava dışı oğlu ...’a devrettğini, oğlunun daha sonra taşınmazı tapuda davalıya devrettiğini, davalıdan taşınmazın devrini istediğinde olumsuz yanıt aldığını belirterek davalı adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu 122 ada 3 parsel sayılı taşınmazın maliki dava dışı ...’ın vefat etmiş olması sebebiyle davayı mirasçılarının açması gerektiğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacının temyizi üzerine Dairemizin 05.11.2018 tarihli, 2016/8900 Esas ve 2018/7330 Karar sayılı ilamıyla onanmıştır.
Davacı, süresi içerisinde karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Somut olaya gelince; 08.12.2014 hakim havale tarihli dava dilekçesine göre; dava, davacı ile davacının oğlu olan dava dışı ... arasındaki inanç ilişkisinden kaynaklı tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olup, ...’ın 21.11.2014 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından mirasçılarının davada taraf olarak yer almaları zorunludur.
O halde mahkemece; inanç ilişkisinin tarafı olduğu iddia edilen ...’a ait mirasçılık belgesi temin edilmeli, adı geçen mirasçılara husumet yöneltilerek bu kişiler davaya dahil edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra savunmaları alınmalı, varsa delilleri toplanmalı ve tüm bu eksiklikler giderildikten sonra esas hakkında hüküm tesis etmek olmalıdır.
Tüm bu hususlar gözardı edilerek mahkemece karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, Dairemizce maddi hata sonucu hükmün onanmasına karar verilmiş olduğundan davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 05.11.2018 tarihli, 2016/8900 Esas ve 2018/7330 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıdaki gerekçeyle BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde yatırana iadesine 14.10.2019 tarihinde karar verilmiştir.