Hukuk Genel Kurulu 2013/1734 E. , 2015/1252 K.- TAPU İPTALİ VE TESCİL
- KOOPERATİF ÜYELİĞİ
- ORTAKLIK İLİŞKİSİ
- BEKLETİCİ MESELE
- KOOPERATİFLER KANUNU (1163) Madde 23
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 16.05.2012 gün ve 2010/214 E.-2012/282 K. sayılı karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 14.01.2013 gün ve 2012/6357 E.-2013/61 K. sayılı kararı ile;
(...Davacı vekili, müvekkili ile davalı kooperatif arasında akdedilen tercihli üye alım sözleşmesine göre devraldığı F6 no"lu üyeliğe tekabül eden villanın kararlaştırılan tarihte teslim edilmediğini ileri sürerek, F6 no"lu villa üyeliğine tekabül eden villanın müvekkili adına tapuda devrinin yapılarak müvekkili adına tescili ve fiilen teslimi ile fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla villanın teslim tarihi olarak belirtilen 30.06.2006 tarihinden bu güne kadar işlemiş olan aylık 100 Euro kira bedelinin kira dönemlerine göre işlemiş yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili, mümkün olmadığı taktirde müvekkili tarafından ödenen 45.000,00 TL"nin ödeme tarihi olan 27.10.2005 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının sunmuş olduğu sözleşmenin yazılı olduğu karar defterinin eski yönetim tarafından imha edildiğini, ayrıca tercihli üyeliğin geçeri olabilmesi için tüm ortakların katılımı ile oluşan genel kurulda bu hususun ayrıntılı tartışılması ve hangi miktara nerenin satılacağı hususunun açıkça görüşülmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve anasözleşme uyarınca yönetim kurulunun üç kişi ile toplanıp en az iki kişi ile çoğunlukla karar alınabileceği, anılan sözleşme ve yönetim kurulu kararında iki kişinin yer aldığı anlaşılmakla bunların geçersiz olduğu, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında yapılan genel kurulların hazirun listelerinde ne davacının ne de bayisi olduğunu söylediği K.. K..’un isimlerinin mevcut olmadığı, üye olarak gösterilmedikleri, diğer taraftan davacı tarafından ya da bayisi K.. K.. tarafından kooperatife 45.000,00 TL"nin ya da herhangi bir bedelin ödendiğini gösteren bir belge ibraz edilemediği gibi kooperatif kayıtlarında üyelik ve bedel ödenmesine ilişkin herhangi bir kaydın yer almadığı, davacının yemin teklif etme hakkını kullanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil, ecrimisil, mümkün olmazsa alacak istemine ilişkindir.
Davacının kooperatif adına kayıtlı bir dairenin tapusunu iptal ve adına tescilini isteyebilmesi için bu hisseye yönelik kooperatife tüm ödemelerini yapmış olduğunu, hiç bir borcu kalmadığını ve diğer daire sahipleri ile eşit ödemede bulunduğunu ispatlaması gerekmektedir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 23. maddesi uyarınca ortaklar, hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadır. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin bedel ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın (devam eden inşaatların finansmanına katılımı için) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsenmedikçe, 1163 sayılı Kanun"un 23.maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz.
Dosya kapsamına göre, davalı kooperatifin 27.06.2004 tarihli genel kurul toplantısında tercihli üye alımı konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği, yönetim kurulunca bu yetki doğrultusunda 14.10.2005 tarihinde K.. K.."un üye olarak kabul edildiği, K.. K.."un üyeliğini davacıya devretmesi üzerine 27.10.2005 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacının üyeliğe kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, 27.10.2005 tarihli yönetim kurulu kararının, iki imza ile alındığı ve bu sebeple geçersiz olduğu kabul edilmiş ise de, davacıya üyeliği devreden K.. K.."un üye olarak kabulüne ilişkin 14.10.2005 tarihli yönetim kurulu kararı ve diğer belgeler incelenmemiş, davacıya üyeliği devreden K.. K.."un yukarıda açıklanan ilkelere uygun olarak peşin bedelli ortak olarak kabul edilip edilmediği tartışılmamıştır. Davacıya üyeliği devreden kişinin peşin bedelli ortak olduğunun belirlenmesi halinde, davacının da peşin bedelli ortak olarak kabul edileceği tartışmasızdır. Anılan genel kurul kararının peşin bedelli ortaklık tesis eden bir karar olmadığı sonucuna varılması halinde, Kadir"den ya da davacıdan uzunca bir süre inşaat finansmanı için aidat istenilmemiş ise, bilançolarda, hesap cetvellerinde, faaliyet raporlarında, genel kurullarda ve üye kayıt defterlerinde; bu yönde bir borç kaydı yer almamışsa, davacının peşin bedelli ortak olduğunun kooperatifçe zımnen benimsendiği ve sadece genel yönetim ve altyapı giderlerinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan, aynı tarihli tek imzalı tercihli üye alım sözleşmesinde villa bedelinin 45.000,00 TL olduğu ve ödeme şeklinin peşin olduğu kabul edilmiştir. Bu belgeye göre davacının ortak olduğu düşüncesiyle belge ile kooperatif adına para yatırdığı görülmektedir. Mahkemece, bu belgenin altında kooperatif adına imzası bulunan kişinin yetkili olup olmadığı, anılan belgenin kooperatifi bağlayıp bağlamayacağı üzerinde durulmadığı gibi tanık Abdullah Portakal da dinlenilmemiştir.
Bu durumda mahkemece, kooperatif defter ve kayıtları ile tüm genel kurul kararları üzerinde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme yaptırılarak; üyeliğini davacıya devir eden Kadir"in ya da sonradan davacının bu ilkelere uygun olarak peşin bedelli üye yapılıp yapılmadığı üzerinde durularak, davacının peşin ödemeli ortak mı, normal statülü ortak mı olduğunun belirlenmesi, yapılacak tespite göre kooperatife karşı üyeliğin türünün gerektirdiği parasal yükümlülüklerini tam olarak yerine getirip getirmediği, borçlu olması halinde ise aynı durumda olan ortaklara borca rağmen daire tapularının verilip verilmediğinin eşitlik ilkesi kapsamında tesbiti gerekir. Üyenin tapu iptali ve tescil talep etmeye hakkı bulunduğunun tespiti halinde ise; öncelikle mahkemece, kur"a tutanakları, kat mülkiyetine esas belgeler istenerek davacının üyeliği devraldığını ileri sürdüğü F6 no"lu villanın tapuda hangi bloğa ve daireye isabet ettiği açıkça belirlenip, bu dairenin dava dışı üçüncü bir şahsın adına kayıtlı olması durumunda hukuki durumu etkileneceğinden bu kişi hakkında dava açması için davacıya süre verilmesi, açtığında bu dosyayla birleşmesinin sağlanması ve her iki davada taraflarının iddia, savunma ve delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır ...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava kooperatif üyeliği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, ecrimisil, bunların mümkün olmaması halinde alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin (ihbar olunan) K.. K..’a ait tercihli kooperatif üyeliğinin peşin bedel ödenmek suretiyle satın alındığını, ancak davalı yanın taşınmazı müvekkiline teslim etmediğini ileri sürerek taşınmazın müvekkili adına tescilini ve fiilen teslimini, teslimdeki gecikme nedeniyle sözleşme ile kararlaştırılan kira bedelinin kendisine ödenmesini; teslimin mümkün olmaması halinde ödediği bedelin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili önceki yönetimin defter ve belgeleri mevcut yönetime vermediğini, davacının sunduğu ve dayandığı belgelerin doğruluğunun bu nedenle tesbit edilemediğini; önceki yetkililerin yargılamasının sürdüğünü ve çok sayıda kimsenin buna benzer belgelerle ortaklık iddiasında bulunduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece davacının dayandığı sözleşme altındaki imzaların kooperatifi ilzama yeterli olmadığı, gerek davacının ve gerek hisseyi devraldığı kimsenin adının genel kurul hazirun cetvellerinde yer almadığı, öte yandan davacının sözünü ettiği ödemeyi kanıtlayamadığı ve yemin de teklif etmediği gerekçeleri ile davanın reddine dair verilen karar, Özel Daire tarafından yukarıda gösterilen gerekçe ile bozulmuş ve mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık davacı ile onun ortaklığı devraldığı kişinin peşin bedelli ortak olup olmadığı, ortaklık bedelinin yatırılıp yatırılmadığı ve taşınmazı hak edip etmediği hususlarında yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Özel Daire bozma kararında, somut olay bakımından davacı ile davalı kooperatif arasındaki ortaklık ilişkisinin tespiti için nelerin araştırıldığı kısmen belirtilmiştir. Davacının ortaklığı, ihbar olunan K.. K..’tan devraldığı anlaşıldığına göre gerek davacı ve gerek ihbar olunan bakımından bozma kararında gösterilen hususların incelenmesi gerekir.
Öte yandan dosya içinde bulunan iddianamelerde kooperatif yönetim kurulu başkan ve üyeleri hakkında ortaklık kaydı yapmak vaadiyle işlem yaptıkları ve para aldıkları; özellikle davacı S.. K..’e satıldığı ileri sürülen F 6 numaralı taşınmazın mükerrer olarak birden çok kişiye satıldığı suçlamaları ile çeşitli davaların açıldığı görülmektedir.
Bu durumda mahkemece belirtilen ceza davalarının sonuçlarının beklenmesi ile orada belirlenecek maddi vakıalara göre de değerlendirme yapılması gerekir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması bu nedenle de doğru görülmemiştir.
Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma ilamında ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle, uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.