10. Hukuk Dairesi 2014/7138 E. , 2014/25782 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Düzce İş Mahkemesi
Tarihi : 06.02.2014
No : 2013/511-2014/121
Davacı, 01.10.2008-03.08.2009 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptaline ve yersiz ölüm aylığı nedeniyle tahakkuk ettirilen borcun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1)01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 4/1-(b) bendinin 4.alt bendinde "tarımsal faaliyette bulunanların" bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı sayılacakları açıklanmıştır.
Kanun"un "Tanımlar" başlıklı 3.maddesinin 1.fıkrasının 19. bendine göre tarımsal faaliyet "Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını" ifade etmektedir.
Kanun"un 7/b maddesine sigortalılık tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, bir yıl içinde bildirilmesi halinde kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlar, tarımsal faaliyetlerinin sona erdiği veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi kapsamına girdiği tarihten itibaren sona erer.
Anılan Kanun"un 6/ı bendine göre "...tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar" Yasa"nın 4.maddesine göre sigortalı sayılmazlar.
Somut olayda, davacının 01.10.2008-03.08.2009 tarihleri arasındaki dönem için davacının kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyetinin varlığı ve süresi yönünden gerekli inceleme ve araştırma yapılarak; davacının SS Konuralp Fındık Satış Kooperatifi"ne üye olduğu ve yıllık 1500 kg fındık ürettiği belirtildiğinden, anılan Kooperatif"ten elde edilecek belgeler, Jandarma araştırma tutanağı da gözetilmek suretiyle, nerede oturduğu, kendi mülkü veya miras yolu ile elde ettiği mülkte mi? yoksa ortaklık ya da kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde mi? tarımsal faaliyette bulunduğu; varsa, ortaklık veya kiralamaya ve arazi miktarına ait delillerin neler olduğu, icar sözleşmesi bulunup bulunmadığı; ilçe tarım müdürlüğü, tarım kredi ile yağlı tohumlar veya ürettiği ürün çeşitlerine göre üyesi olma ihtimali bulunan diğer kooperatif kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri; hangi tür ürünler ektiği, ne kadar ürün elde ederek nerelere sattığı, ürün teslimlerinden Bağ-Kur prim tevkifatı yapılıp yapılmadığı, tarımsal faaliyete ara verip vermediği, zirai kurum kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri, kooperatif ve bankalardan tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı, ortalama gelirinin ne kadar olduğu ve geçimini sağlamaya yetip yetmediği, tohum veya gübre alımlarına ilişkin belgeleri bulunup bulunmadığı, ruhsatlı veya satın almaya ilişkin sözleşmesi ile malikinin beyanı da alınmak suretiyle zilyetliğinde olan traktörü bulunup bulunmadığı, hayvanı; dolayısıyla hayvan satış sözleşmeleri veya süt satımına ilişkin müstahsil makbuzları bulunup bulunmadığı hususları dava konusu dönem içerisinde görev yapan muhtar veya azalar ile, ilgili kişi ve kurumlardan sorularak ve zabıta marifetiyle yeniden araştırılıp somut verilere dayalı tespit yapılarak, 5510 sayılı Yasa"nın 7/b maddesi çerçevesinde incelenmeksizin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Diğer taraftan, anılan Kanun"un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlığını taşıyan 6. maddesinin (ı) bendinin “Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu (Değişik ibare:13.02.2011-6111 S.K./25.mad) belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar, … 4 üncü ve 5 inci maddelere göre sigortalı sayılmaz.” hükmü gözetilerek, davacının tarımsal faaliyetten elde ettiği gelir belirlenerek, 5510 sayılı Yasanın 82 maddesi uyarınca Türkiye Ziraat Odalar Birliğinden davacının ihtilaflı dönemde sahip olduğu taşınmaz miktarı ve niteliğine göre 06.03.2009-10.02.2010 tarihleri arasında bu taşınmazlarda bulunulan tarımsal faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan gelirin aylık ortalamasının prime esas günlük kazanç alt sınırının 2008 yılı için 15 katından , 2009 yılı için 16 ve 2010 yılı için ise 17 katından az olup olmadığı sorularak, davacının 5510 sayılı yasanın 6/1-ı bendi kapsamına girip girmediği belirlenmelidir.
2) Yersiz olarak, tahakkuk ettirildiği belirtilen ölüm aylığı konusunda ise, öncelikle yersiz olarak ödendiği belirtilerek borç tahakkuk ettirilen ölüm aylığının hangi dönemi kapsadığı araştırılmalıdır.
1984 tarihinde ölen sigortalının, hak sahibi konumundaki kız çocuğu davacıya, 01.02.1992 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun hükümlerine göre ölüm sigortasından aylık bağlandığı, davacının 01.10.2008-03.08.2009 tarihleri arasında 4 (b) kapsamındaki sigortalılığı sebebiyle davalı Kurum tarafından 01.10.2008 tarihinde tesis edilen işlemle davalının ölüm aylığı kesilip, yersiz ödendiği gerekçesiyle aylıkların istirdadı (geri alınması) yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun “Eş ve Çocuklara, Ana ve Babaya Tahsis Yapılması” başlığını taşıyan 45’inci maddesinin 2229 sayılı Kanunla değişik ilk fıkrasının (c) bendinde; sigortalının geçimini sağlayacak başka geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun bekâr kız çocuklarına ölüm sigortasından aylık bağlanacağı, anılan Kanunun “Ölüm Aylığının Kesilmesi” başlığını taşıyan 46’ncı maddesinin ikinci fıkrasında ise; bağlanan ölüm aylığının ancak sigortalının kız çocuğunun evlenmesi halinde kesileceği belirtilmiştir. Bu yasal düzenleme çerçevesinde; ölüm aylığının bağlanması tarihi itibariyle geçimini sağlayacak başka geliri olmayan ve bir daha evlenmemiş olan davalı açısından aylık bağlama engeli veya kesilmesi sebebi olacak herhangi bir olgu bulunmadığı açıktır.
Bu arada, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK ile; 1479 sayılı Kanunun 45 ve 46’ncı maddeleri değiştirilerek, sigortalının bekâr kız çocuklarına bir sosyal güvenlik Kanunu kapsamında çalışmamaları veya bu Kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almamaları şartıyla ölüm aylığı bağlanabileceği ve bağlanan aylığın ancak evlenmeleri ya da bir sosyal güvenlik Kanunu kapsamında çalışmaya başlamaları halinde kesileceği kabul edilmiş, anılan KHK Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilerek, 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmış, ancak bu defa 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla düzenleme aynen korunmuştur.
Somut olaya anılan yasal değişiklik ve düzenlemeler çerçevesinde bakıldığında; davalının babasının 1984 yılında vefat ettiği ve Mahkemece bu tarih itibari ile aylık bağlanma şartlarının değerlendirilmesi gerekmesine rağmen, davalının, babasının ölüm tarihinde geçimini sağlayacak başka bir geliri ve bu kapsamda çalışmalarının,yine aylığının kesilme sebebi olarak evlenme olgusunun varlığı araştırılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.