10. Hukuk Dairesi 2014/24215 E. , 2014/25777 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Bafra 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :29.11.2012
No :2011/420-2012/482
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınmış, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 73. maddesi (01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesi) ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin "Adil Yargılanma" başlıklı 6. maddesinde de ayrıca düzenlenmiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan anılan 73. madde hükmüne göre mahkeme, tarafları dinleyip; onları iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için usulüne uygun biçimde davet etmedikçe hüküm tesis edemez.
Somut olayda, dava dilekçesinin davalı şirket adına temsilcisi toplantıda bulunduğundan daimi işçisi imzasına tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 12. maddesine göre; hükmi şahıslara tebligat selahiyetli mümessillerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Aynı kanunun 13. maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ orada hazır bulunan memur ve müstahdemlerinden birine yapılır.
25.01.2012 tarih ve 28184 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 21. maddesinde ise; tüzel kişi adına, tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olduğu takdirde tebliğin orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması gerektiği, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Hukuk Genel Kurulu"nun 14.12.2011 tarih ve 2011/21-882 Esas, 2011/767 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunu"nun 13 üncü maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların derecelendirildikleri görülmektedir. Bir kere, hükmi şahıslar namına kendilerine tebligat yapılabilecek salahiyetli mümessiller mutad iş saatlerinde işyerlerinde bulundukları ve o sırada evrakı bizzat alacak durumda oldukları takdirde memur ve müstahdemlere tebligat yapılamaz. Saniyen, memur veya müstahdemlere tebligat yapılabilecek hallerde de, önce kendisine tebligat yapılacak şahsın, şirketin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle muhatap hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen veya evrak müdürü gibi esasen bu işlerle tavzif edilmiş bir kimse olması . Böyle bir kimsenin bulunmaması halindedir ki (bu durum tebliğ mazbatasına dercedilmek suretiyle) o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligat yapılabilir. Daha önce kendisine tebligat yapılması gereken kimselerin bulunmadıklarını veya tebligatı bizzat alamayacak durumda olduklarının ispatı bakımından mazbatada yer alacak kayıt bilhassa önemlidir (E. Moroğlu, Makalelerim I, İstanbul 2001, s. 4-5).
Somut olayda, gıyabi hükmün davalı şirket adına “birlikte işçisi ” imzasına tebliğ edildiği anlaşılmakta olup, işyeri temsilcisinin işyerinde bulunmadığı belirtildiğinden, işçinin vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş olup olmadığı, bu şahsın bulunmaması nedeniyle tebligatın anılan kişiye yapıldığı hususlarında da tebliğ mazbatasında herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.
Belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında dava dilekçesinin anılan davalıya yöntemince tebliği ve taraf teşkili sağlanmadan; davalının savunma hakkı ortadan kaldırılarak davanın esasına girilip hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 05.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.