17. Hukuk Dairesi 2016/11957 E. , 2019/4658 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 02/11/2009 tarihinde davalı ... şirketine sigortalı ....plakalı araç ile dava dışı ... plakalı araçların karıştığı trafik kazası sonucunda davacıların murisi (destek) ...."ın öldüğünü, trafik kazasına karışın aracı sigortalayan davalı şirketin davacılara herhangi bir ödeme yapmadığını, kaza yapan araç sürücüsü ile müşterek sorumluluğu bulunan davalının davacılara destekten yoksun kalma nedeni ile tazminat ödemesi gerektiğinden bahisle, davacı ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00"er TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep etmiş, davalının sürücünün kusuru oranında değil zararın tamamından sorumlu olduğunu ileri sürerek 05.05.2014 tarihli dilekçesi ile davacı ... için 69.927,79 TL, davacı ... için 24.361,00 TL olarak talebini ıslah etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulüne, davacı ... için 22.865,61 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı ... için 7.860,89 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava Borçlar Kanunu"nun 45. maddesi (6098 sayılı TBK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK"nın 388. maddesi (6100 sayılı HMK m. 297) uyarınca mahkeme kararında, iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde, hüküm sonucu kısmında da, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Aynı Kanunun 389. maddesinde de “Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmıyacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır” hükmüne yer verilmiştir (6100 sayılı HMK m. 297 ve 298). Belirtilen madde hükümlerine göre hakim gerekçeye uygun karar vermek zorunda olup gerekçe ile hüküm birbirine uygun olmalıdır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece “Tüm dosya kapsamından davacı yan murislerinin trafik kazasında hayatını kaybettiğini ileri sürerek sigortacıya karşı eldeki davayı açmıştır. Yapılan yargılama neticesinde sigorta şirketi davalının poliçe kapsamında meydana gelen zarardan sorumlu olduğu dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Gerekçeli karar yazılırken kaza yapan araçların plakalarının 36 KC 756 ve 36 M 9005 olduğu, davanın ... plakalı aracın sigortacısına karşı açıldığı, bu hatanın dilekçeler ve tahkikat aşamasında fark edilmediği, davalı ... sigortanın kazaya karışan araçlardan hiç birisinin sigortacısı olmadığı, husumet nedeni ile davalı hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekirken davalı aleyhine kısmen kabul kararı verildiği anlaşılmış ancak hüküm açıklanmış olduğundan bu aşamada yapılan yanlışlık düzeltilememiştir.” şeklinde kararın gerekçesinde açıklama yapıldıktan sonra hüküm kurulmuş, hüküm fıkrasında da davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması, kararın gerekçesi ile
hükmü arasında çelişki ortaya çıkmasına neden olup HUMK’nun 388 ve 389. (6100 sayılı HMK m. 297 ve 298) maddelerine aykırı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 11/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.