Hukuk Genel Kurulu 2013/2064 E. , 2015/1241 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18.10.2012
NUMARASI : 2012/516 E-2012/571 K.
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.01.2012 gün ve 2010/678 E.- 2012/9 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 03.07.2012 gün ve 2012/7111 E.-2012/8473 K. sayılı ilamı ile;
(...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Somut emsal alınan 766 ada 1 parsel sayılı taşınmazın satış akit tablosuna göre, satışa konu yüzölçümü miktarı 710 m² olduğu halde bilirkişi kurulu raporunda bu miktarın 684,71 m² alınması suretiyle emsalin değerinin yüksek tespit edilmesi ve böylece dava konusu taşınmaza da fazla değer verilmesi,
2-Dava dilekçesinde tescil isteminde bulunulduğu halde, kamulaştırılan 43,64 m²"lik bölümün yol olarak terkinine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıya ait 110 ada 13 parsel numaralı taşınmazın 43,64 m2’lik kısmının Belediye Encümenin 25.08.2010 tarih ve 1024 sayılı kararı ile kamulaştırılmasına karar verildiğini, davalı ile yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamadığını belirterek, taşınmazın değerinin tespiti ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; kamulaştırma bedelinin düşük olduğunu, daha yüksek olması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde metni aynen yazılı olan karar ile bozulmuş; mahkemece emsal olarak değerlendirmeye esas olarak alınan 766 ada 1 parsel numaralı taşınmazın akit tablosuyla birlikte tapu kaydının da celp edildiği, tapu kaydında taşınmazın 684,71 m2, satış tarihinin 29/05/2005 olduğunun belirtildiği, aslolanın tapu kaydında yazılan miktar olduğu, akit tablosunda belirtilen 710 m2 şeklindeki ibarenin zuhulen memur hatasından kaynaklanan bir durum olduğu, dolayısıyla bilirkişi kurulunun taşınmazın yüzölçümünün 684,71m2 almak suretiyle emsalin değerini belirlemesinde bir yanlışlık ve usulsüzlük bulunmadığı gerekçesi ile bedel yönünden önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; emsal alınan 766 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında yüz ölçümü 684,71 m2 olmasına rağmen 29.05.2005 tarihli akit tablosunda 710 m2 olarak yazılmış olması karşısında dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin yüksek tespit edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
4650 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun değer tespiti esaslarını düzenleyen 11.maddesinde; taşınmazın cins ve nevinin, yüzölçümünün, kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurların, her unsurun ayrı ayrı değerinin, kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerinin ve özellikle yapılarda resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarının ve yıpranma payının, ayrıca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin esas alınarak bedel takdiri gerektiği öngörülmüştür.
Kanunun lafzı ve ruhu göz önüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir.
Esasen, Anayasa’nın 46/1.maddesinde, “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu gerekçesinde de, 11.maddede sayılan ölçütlerin Anayasa’nın 46. maddesindeki unsurlar göz önünde tutularak düzenlendiği belirtilmiştir.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedeli tespit edilirken 766 ada 1 parsel sayılı taşınmaz emsal olarak alınmıştır. Ancak emsal alınan taşınmazın dosya içerisindeki tapu kaydına göre yüz ölçümü 684,71 m2, niteliği 4 katlı betonarme öğrenci yurdu olmasına rağmen 29.03.2005 tarihli akit tablosunda yüz ölçümü 710 m2, niteliği ise arsa olarak yazılmaktadır.
Öte yandan dosya içerisinde bulunan 19.10.2011 tarihli inşaat mühendisleri ve ziraat mühendisi tarafından düzenlenen ek raporda 766 ada 1 parsel numaralı emsal taşınmazın, 29.03.2005 tarihinde kadastro parseli niteliğinde olduğu, taşınmazın bulunduğu yerde 3194 sayılı İmar Kanunu’nun tevhit ve ifraz ile ilgili 15. ve 16.maddelerine istinaden uygulama yapıldığı, taşınmazın 09.03.2006 gün ve 800 sayılı Encümen kararı ile imar parseli haline geldiği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında “bitişik nizam 3 kat özel yurt” alanında kaldığı belirtilmektedir.
Hal böyle olunca yerel mahkemece emsal taşınmazın akit tablosunun düzenlendiği tarihte kadastro parseli olduğu, satıştan sonra 09.03.2006 tarihinde ise imar parseline dönüştüğü gözetilerek, satış tarihinde taşınmazın tapu kayıtlarındaki yüz ölçümünün ne olduğu araştırılmadan ve dosyadaki tapu kaydı ile akit tablosu arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru olmamış, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece emsal olarak değerlendirmeye esas alınan 766 ada 1 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydında yüz ölçümünün 684,71 m2 olduğu, akit tablosunda belirtilen 710 m2 yüzölçümünün memur hatasından kaynaklandığı, bilirkişi kurulunun taşınmazın yüzölçümünün 684,71m2 almak suretiyle emsalin değerini belirlemesinde bir yanlışlık ve usulsüzlük bulunmadığı, yerel mahkeme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda belirtilen gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.04.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.