Hukuk Genel Kurulu 2015/871 E. , 2015/1240 K.- YENİDEN İNCELEME DENETLEME KURULU KARARININ İPTALİ İSTEMİ
- DİRENME KARARI
- BOZMAYA EYLEMLİ UYMA
- TEMYİZ İNCELEMESİ
- MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (556) Madde 7
- MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (556) Madde 8
- MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (556) Madde 5
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 163
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 429
- YARGI HİZMETLERİNİN HIZLANDIRILMASI AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (6217) Madde 30
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Geçici Madde 3
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “YİDK kararının iptali markanın hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.04.2008 gün ve 2006/415 E-2008/84 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 19.10.2010 gün ve 2009/148-2010/10527 sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkili bankanın muhtelif mal ve hizmet sınıflarında tescil ettirmiş olduğu 10 ayrı markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer nitelikteki "BONUS KÖY PEYNİRLERİ" ibaresinin marka olarak 29"ncu sınıfta tescili için davalılardan şirketin, diğer davalı TPE nezdinde yaptığı başvuruya davacının Markalar Dairesine itiraz ettiğini, reddi üzerine itirazı inceleyen YİDK"nun da itirazı reddettiğini, oysa 556 sayılı KHK"nin 7/1-b ve 8/1-b hükümleri uyarınca benzerlik ve iltibas bulunduğunu, 8/4 ncü maddesi uyarınca farklı sınıflarda da tescilin mümkün olmadığını, zira davacının "BONUS" ibaresinin tanınmış olduğunu, esas unsur olan bu ibarenin tescili halinde davacının markasının şöhretinden haksız kazanç sağlanacağını ileri sürerek YİDK"nun 2005-M-4594 sayılı kararının iptalini, başvuru tescil edilmiş ise hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, ibarelerin ve sınıfların aynı yada benzer olmadığını, iltibas ve haksız yarar oluşmayacağını, 8"nci maddenin l/b ve 4"ncü fıkra koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi asıl ve ek raporuna göre, davalı markasındaki "köy peynirleri" ibaresi ile "otlayan inekler" resminin süt ve süt ürünleri ile peynirler bakımından tanımlayıcı ve sektörde sıkça kullanılan ibare ve şekiller olduğu, davalı markasındaki asıl unsurun şekil eklenmiş "BONUS" ibaresinden oluştuğu, davacı markasındaki "BONUS" ibaresinin esas unsur oluşturduğu, diğer kelimelerin bankacılık ve finans sektöründe nitelik, amaç, tür belirten ifadeler olması ve yerleştirme şekli ve genel görünüme etkisiz oluşu nedenleriyle tali unsur oluşturdukları, şekil eklenmiş BONUS ibaresinin 7/1-b anlamında benzerliği kaldırdığı, davacının 9,35,36,38,41 ve 42"nci sınıftaki emtialar ile davalının 20.06 alt grubundaki "beyaz peynirler, kaşar peynirler" emtiaların farklı olduğu, bu durumda 7/1-b anlamında tescil engelinin bulunmadığı, 8/1-b anlamında ibarelerde benzerlik var ise de emtialar farklı olduğundan 8/1-b anlamında tescil engelinin de bulunmadığı, davacının dayandığı delilleri ile ilgili olarak TPE aşamasında tanınmışlığa ilişkin fatura, ödül belgeleri, anket sonuç belgeleri, reklam harcama faturaları, TV, radyo, gazete, reklam suretleri sunmadığı, dolayısıyla TPE"nin red kararında bir isabetsizliğin olmadığı, dava dosyasındaki delillerin yetersiz olduğu davacı tarafça hazırlanmış belgeler ve internet çıktıları olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı, ek rapor sonrası davacının sunduğu delillerin davalı şirkette kabul görmediği, sonraki delilleri nazara almayan ek raporda, başvuru tarihinden önce davacının tanınmışlığı kanıtlayamadığı, tanınmışlığı kanıtlasaydı dahi 8/4 ncü maddedeki olasılıkların gerçekleşmediği sonucuna ilk delillerle varıldığı, ek raporun tutarlı ve yeterli olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, YİDK kararının iptali, davalı şirketin marka başvurusu tescil edilmiş ise hükümsüzlük istemine ilişkindir. YİDK kararında, anılan 8/4.maddedeki koşullardan en az birinin davacı lehine gerçekleştiğini davacının kanıtlaması gerektiği, davacı delillerinin madde de sayılan koşullardan en az birinin gerçekleşme olasılığına işaret etmediği ve bu olasılığın varlığını kanıtlamadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkemece, başvuru konusu markanın 556 sayılı KHK"nın 7/1-b ve 8/1-b madde hükümleri anlamında tescil engelinin bulunmadığı sonucuna doğru olarak varılmış ise de, emtiaların farklı olması nedeniyle davacının itiraz ve dava aşamasında dayandığı anılan 8/4.madde hükmü koşullarına yönelik olarak, davacının dava dosyasına 17.08.2006 tarihli dilekçesi ile sunduğu delilleri itiraz aşamasında TPE"ne sunmadığı, itiraz aşamasında sunduğu deliller ile TPE"nun bağlı olduğu, sunulan delillere göre itirazın reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı, anılan 17.08.2006 dilekçedeki delillerin bilirkişi raporunda davacı tarafın hazırladığı ve kaleme aldığı deliller olduğuna ve internet çıktıları niteliği taşıdıklarına işaret edildiği, buna göre bu delillerin yetersiz ve hükme esas alınması mümkün olmayan deliller olduğu sonucuna varmıştır.
Bilirkişi asıl raporunda, 17.08.2006 tarihli dilekçedeki delillerin ilke olarak 8/4 maddedeki tanınmışlığı kanıtlamaya elverişli ve yeterli düzeyde olduğu, ancak bu delillerin davacı tarafın hazırladığı ve kaleme aldığı bilgi notu niteliğinde deliller olduğu ve internet çıktıları mahiyetini taşıdıkları, bu durumda tanınmışlığın geçerli bir şekilde kanıtlanamadığı sonucuna varılmıştır. Davacı vekili, asıl rapor öncesi 17.08.2006 tarihli dilekçede bildirdiği ve sunduğu delilleri hasretmediği gibi, 19.07.2006 tarihli oturumda kesin olduğu belirtilen sürenin HUMK"nun 163.maddesinde öngörülen kesin süre unsurlarını içermediği de görülmektedir. Esasen mahkemece de, kesin süre sonrasında verilen yeni delillerin salt bu süreden sonra verilmesi nedeniyle değerlendirme dışı bırakıldığına yönelik bir gerekçe ortaya konulmamıştır. Davacı vekilinin, bu rapora 11.04.2007 ve 06.07.2007 tarihli itiraz ve beyanlar içeren dilekçelerinde bildirdiği ve sunduğu delillerin 2000 yılı ile davalı başvurusunun yapıldığı 2003 tarihi arasında davacının, markasını tanıttığına yönelik yeni deliller olduğu bu dilekçelerde belirtilmiştir. Bu dilekçeler üzerine davalı şirket vekili, yeni delil ibrazına muvafakatlarının bulunmadığını mahkemeye 02.05.2007 tarihli dilekçe ile bildirmiştir. Mahkemece, bilirkişi kuruluna 12.06.2007 tarihli ara kararı ile verilen talimatta davacının 17.08.2006 tarihli dilekçede bildirdiği deliller çerçevesinde ek rapor hazırlatılmış olup, ek raporda, yeni delillerin değil, talimat uyarınca anılan dilekçedeki önceki delillerin değerlendirilmesi sonucunda, önceki delillerin hükme esas alınabilecek deliller olmadığı, 2003 öncesi tanınmışlığın kanıtlanmasına yeterli delil oluşturmadığı sonucuna tekrar varıldıktan sonra, davacı markasının tanınmış olduğunun kabülü halinde dahi, emtialar arasında benzerlik ve bağlantı olasılığı bulunmadığı, 8/4.maddedeki üç olasılığın hiçbirinin gerçekleşmediği sonucuna varılmış, bu ek rapor hükme esas alınmıştır. Oysa, 556 sayılı KHK"nın 5/3.maddesinde "itirazlar yazılı ve gerekçeli olarak yapılır. Enstitü itiraz sahibinden, yönetmelikte öngörülen sürede yerine getirilmek üzere, ek belge, kanıt ve gerekçeler isteyebilir" hükmüne, 4.fıkrada ise, bu süre içerisinde istenilen ek belge kanıt ve gerekçeler Enstitüye verilmediği takdirde itiraz yapılmamış sayılır" hükmüne yer verilmiş, bu madde ve uygulama Yönetmeliği"nin 32/1.maddesi itirazda eksiklik olması halinde, eksikliğin mehil verilerek giderilmesi için muterizden talepte bulunulması zorunluluğu getirmiştir. TPE"nun, davacıdan itiraz dilekçesinde dayandığı delillere ek delil ibrazını istememesi doğru olmadığı gibi, mahkemece de, bu hükme kıyasen davacının dava dilekçesinde bildirdiği delillerinin dava sırasında ibraz ettirilmesi, edildiğinde buna göre ek rapor aldırılması gerekirken, anılan ilk delil listesindeki deliller ile sınırlı inceleme talimatını bilirkişilere vermesi ve bu talimata uygun hazırlanan ek raporda ele alınmayan yeni delilleri değerlendirme dışı bırakıp sonuca gitmesi doğru değildir. Kaldı ki, davacı aynı zamanda davalı markasının hükümsüzlüğünü de istediğine göre, hükümsüzlük istemi yönünden de mahkemece, yeni sunulan delilleri değerlendirip, 556 sayılı KHK"nın 8/4.maddesinde sayılan koşulların gerçekleşme olasılığı bulunup bulunmadığını belirleyen yeni bir ek rapor alınması gereklidir.
Öte yandan, bir başka uyuşmazlıkta davaya bakan mahkemece davacının markasının tanınmışlığını kanıtladığı ve 8/4.maddedeki olasılıkların kısmen ya da tamamen gerçekleşeceğinin kuvvetle muhtemel ve hatta kaçınılmaz olduğu sonucuna varılıp, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar Dairemizin 2009/6647 karar sayılı ilamı ile onanmış, karar düzeltme istemi de 2010-1259 karar sayılı ilam ile reddedilmiştir. Davacı vekili, anılan diğer davada varılan bu sonuçları da bildirerek ve raporlar arasındaki çelişkiye dikkat çekerek, ek rapora itiraz ettiği halde, bu itiraz üzerinde de durulmamıştır.
Bu durumda, davanın bu açıklamalar çerçevesinde ele alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamıştır...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Yeniden İnceleme Denetleme Kurulu kararının iptali ile davalı şirketin marka başvurusu tescil edilmiş ise hükümsüzlük istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece, “Sonradan sunulan delillerle davacı markalarının tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi sonucun değişmeyeceği, ek rapor almakta hukuki yararın bulunmadığı, bozma ilamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilen dava dosyasında verilen karar ile davacı vekili tarafından bozma sonrası dosyaya ibraz edilen kararların eldeki uyuşmazlık bakımından sonuca etkili olmadığı” gerekçeleri ile direnildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte kısmen bozmadan esinlenilerek kısmen de bozma sonrası dosyaya giren yeni delillerin tartışılıp, değerlendirilmesine bağlı olarak; sonuçta bozmaya eylemli olarak uyularak yeni bir gerekçeye dayalı yeni bir hüküm olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi).
Başka bir anlatımla; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2013 gün ve E:2012/9-1892, K:2013/881; 26.03.2014 gün ve E:2013/18-632, K:2014/394; 19.11.2014 gün ve E:2013/13-1206, K:2014/931 sayılı kararları).
Somut olayda yerel mahkeme temyize konu kararında, ilk kararının gerekçesinde yer vermediği ve dolayısıyla Özel Daire tarafından değerlendirilmeyen bir gerekçeye yer vererek ve ayrıca bozmaya eylemli olarak uyarak; yeni delilleri değerlendirip, yeni bir gerekçeye dayalı olarak "direnme" olarak adlandırdığı kararı vermiştir.
Mahkemenin "direnme" olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 17.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.