Esas No: 2019/20847
Karar No: 2022/1175
Karar Tarihi: 08.02.2022
Danıştay 6. Daire 2019/20847 Esas 2022/1175 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2019/20847 E. , 2022/1175 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/20847
Karar No : 2022/1175
DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …Bakanlığı -
VEKİLLERİ : Av. …
2- …Bakanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in "Yapı malikleri; a) Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir." şeklindeki 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Uyuşmazlığa konu Tebliğ'in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, yapının tamamı için hesaplanan yapı kayıt belgesi bedeline, maliklerin eşit olarak katılmak zorunda olduğu, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamı ödenmeden yapı kayıt belgesi düzenlenemeyeceği, paylı mülkiyetin bulunduğu taşınmazlarda, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliklerinden birinin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahip olduğunun hüküm altına alındığı; paylı maliki olduğu yapı hakkında başka bir paylı malik tarafından yapı kayıt belgesi düzenlenmesi amacı ile başvuru yapılmasında ve bu kapsamda yapı kayıt belgesi bedeli ödenmesinde tarafının rızasının bulunmadığı, bu bağlamda paylı mülkiyete konu taşınmazlar hakkında ödenen yapı kayıt belgesi bedelinin, paylı maliklere payları oranında rücu edilmesine dayanak oluşturan dava konusu Tebliğ hükmünün, Anayasa'ya, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'na ve dava konusu Tebliğ'in dayanağı 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Geçici 16. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
DAVALILARIN SAVUNMASI :
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; davada süre aşımı bulunduğu; dava konusu "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Geçici 16. maddesine dayanılarak hazırlandığı, bu bağlamda yapılan düzenlemeler ile afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız ve/veya ruhsat eklerine aykırı yapıların tespiti amacıyla kayıt altına alınmasınınn amaçlandığı; yapı kayıt belgesinin, yapının yeniden yapılması veya alanda kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olacağı; 3194 sayılı Kanun'un Geçici 16. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların ise, anılan maddenin son fıkrası uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Makanlığı tarafından müştereken belirleneceği düzenlemesine dayalı olarak çıkartılan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ ile belirlendiği; dava konusu "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 4. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yapı kullanma izni bulunmayan yapılarda maliklerden herhangi biri tarafından başvuru yapılması üzerine, yapının tamamı için tahakkuk eden yapı kayıt belgesi bedelinin maliklerden biri tarafından ödenmesi suretiyle yapı kayıt belgesi alınması imkanı tanındığı, böyle bir durumda tüm maliklerin hak sahibi olduğu, hak ve sorumlulukların tüm malikler tarafından paylaşılması gerektiği; başka bir ifade ile, yapı kayıt belgesi düzenlenmesi talebi ile yapılan başvuru sırasında ödenen bedelin, yalnızca başvuru yapan malik üzerinde bırakılmasının hukuka aykırı olacağı, bu kapsamda Tebliğ'in dava konusu edilen 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesi uyarınca, afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız ve/veya ruhsat eklerine aykırı yapıların tespiti amacıyla kayıt altına alınmasının ve bu yapıların yıktırılıp yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulanmasına kadar malikler ile idareler arasında imar mevzuatından kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılarak imar barışının sağlanmasının amaçlandığı; herhangi bir konunun ana hatlarıyla kanunlar tarafından düzenlenebileceği, kanunların uygulanmasını sağlamak ve kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla, kanunda verilen yetkiye dayalı olarak yönetmelik, tebliğ, usul ve esas, genelge, vb. düzenleyici işlemler tesis edilebileceği; bu kapsamda "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 4. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yapı kullanma izni bulunmayan yapılarda maliklerden herhangi biri tarafından başvuru yapılması ve bu bağlamda yapının tamamı için tahakkuk eden yapı kayıt belgesi bedelinin maliklerden biri tarafından ödenmesi suretiyle yapı kayıt belgesi alınması imkanı tanındığı, böyle bir durumda tüm maliklerin hak sahibi olduğu, bu bağlamda yapıya ilişkin tüm hak ve sorumlulukların paylaşılması gerektiği; başka bir ifade ile, yapı kayıt belgesi düzenlenmesi talebi ile yapılan başvuru sırasında ödenen bedelin, yalnızca başvuru yapan malik üzerinde bırakılmasının hukuka aykırı olacağı, bu kapsamda Tebliğ'in dava konusu edilen 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Davacının paylı maliki olduğu taşınmaz üzerinde bulunan yapı hakkında yapı kayıt belgesi verilmesi istemiyle başka bir paylı malik tarafından yapılan başvuru üzerine, başvuruda bulunan paylı malik tarafından ödenen yapı kayıt belgesi bedelinin, söz konusu başvuru konusunda herhangi bir rızası bulunmayan davacıdan payı oranında tahsil edilmesine imkan tanıyan 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in dava konusu edilen 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi ile yapılan düzenlemenin; davacının mülkiyet hakkını kısıtlayan nitelikte olduğu, 3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye yer verilmeksizin, doğrudan düzenleyici işlem ile getirilen kısıtlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin kurala ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 688,vd. maddeleri ile 701,vd. maddelerinde gerek paylı mülkiyet, gerekse elbirliği mülkiyetine ilişkin pay ve paydaş çoğunluklarına ilişkin özel düzenlemelere aykırılık teşkil ettiği; bu nedenle Tebliğ'in dava konusu edilen 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ : Dava, 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin, ikinci fıkrasının, (a) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Dava konusu Tebliğin dayanağı olan 3194 sayılı İmar Kanununun Geçici 16. maddesi ile afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31.12.2017 tarihinden önce yapılmış yapıların, ilgililerin başvurusu üzerine kayıt altına alınacağı, başvuruda tahsil edilecek bedellerin dönüşüm projelerinde kullanılacağı, bu kapsamda yapı kayıt belgesi alan yapılara ilişkin alınmış yıkım kararları ile tahsil edilmeyen idari para cezalarının iptal edileceği, yapı kayıt belgesinin, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olduğu, yapının depreme dayanıklılığı hususunun malikin sorumluluğunda olduğu, bu madde hükümlerinin, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
İmar hukukuna ilişkin temel kuralların yer aldığı 3194 sayılı İmar Kanununda yapı tanımı yapılmış, yapıların imar planı, yönetmelikler, ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılabileceği, kanun kapsamına giren yapılar için, kanunda belirtilen istisnalar dışında yapı ruhsatı alınmasının zorunlu olduğu, tamamen veya kısmen bir yapının kullanılabilmesi için yapı kullanma izni alınması gerektiği, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapıların mühürlenerek derhal durdurulacağı ve aykırılıkların giderilmemesi halinde de yapının ruhsatının iptal edilerek yıktırılacağı düzenlenmiştir.
Anayasa'nın 43. maddesinde "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir." hükmü yer almış; kıyıların özel mülkiyet konusu olamayacağı, kıyılar ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetilmesi esasına ilişkin anılan hükme uygun olarak 3621 sayılı Kıyı kanununda kıyılarda yapılaşma yasaklanmış, sahil şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilerde yapı ve yapılaşmaya ilişkin sınırlamalar getirilmiştir.
Anayasa'nın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56. maddesinde de herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların görevi olduğu belirtilmiştir. Bu madde hükmüne göre çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemeye yönelik gerekli her türlü tedbiri almak ve bu konuda düzenlemeleri yapmak devletin temel ödevlerindendir.
Anayasa'nın "Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması" başlıklı 45. maddesinde; Devletin, tarım arazileri ile çayır ve mer'aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek ödevi olduğu; "Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması" başlıklı 63. maddesinde; "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir." hükümlerine yer verilmiş; "Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi" başlıklı 169. maddesinde de, Devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı; bu ormanların zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceği ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamayacağı; ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesince 3086 sayılı Kıyı Yasası'na ilişkin olarak verilen 25.2.1986 günlü, Esas: 1985/1, K: 1986/4 sayılı kararda, kamunun yararlanmasına öncelik tanınan kıyıda mevzuata aykırı yapıların af kapsamına alınmasının Anayasa'ya aykırı olduğu sonucuna varılmış; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 7. maddesiyle; İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında 2981 sayılı imar affı kanununa göre başvurulan yapılar maddede sayılan koşulların yerine getirilmiş olması halinde af kapsamına alınması üzerine yapılan başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesinin 11.12.1986 günlü, E:1985/11, K:1986/29 sayılı kararı ile 3194 sayılı Kanunun geçici 7. maddenin birinci fıkrasında, 2981 sayılı İmar Affına ilişkin Yasanın 3. maddesi gereği özel kanunu çıkarılıncaya kadar bu af kanunu dışında bırakılan yerlerden "İstanbul ve Çanakkale" boğazlan yönünden bu yasaklama kaldırılarak, bu yerler de af kapsamı içine alındığı, fıkrada ayrıca, af kapsamına girecek bölgeler yönünden kıyı, sahil şeridi, öngörünüm, geri görünüm ve etkilenme bölgeleri arasında hiç bir ayırım yapılmadığı, bu yerlerdeki yapılar için mevzuata ve imar planına uygun olma koşulu aranmadığına göre, bu bölgede mevzuata aykırı olarak yapılan yapıların da işbu fıkra kapsamına girdiği anlaşıldığı, Boğazlar, kıyı ve sahil şeridi yönünden hiç bir ayırıma tabi tutulmaksızın af kapsamına alındığı, Anayasa'nın, "kıyılardan yararlanma" Başlıklı 43. maddesindeki kıyıların, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceğini belirleyen hükmü karşısında, sözü edilen bu yerlerde mevzuata aykırı olarak yapılan ve kamuya açık olmayan özel yapılanmalar için aftan yararlanma hakkının tanınmış olmasının, Anayasa'nın 43. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılarak Boğaziçi alanındaki yapıların af kapsamına alınmasını öngören geçici 7. maddesinin birinci fıkrası Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
22.05.1986 günlü, 3290 sayılı Kanunun 7. maddesiyle 2981 sayılı Kanunun Kanun hükümlerinden yararlanamayacak olan yapıları sayan 14. maddesinin (f) bendinde yer alan ".... İstanbul Boğazı sahil şeridi ve öngörünüm bölgeleri. . . 2 Haziran 1981 tarihinden sonra yapılan gecekondular ... 1 Ekim 1983 tarihinden sonra inşaasına başlanan imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı yapılar" hükmünün, itiraz yoluyla iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması üzerine; Anayasa Mahkemesinin 28.06.1989 günlü, E:1988/61, K:1989/28 sayılı kararıyla, hükme ilişkin inceleme ". . . İstanbul Boğazı sahil şeridi ve öngörünüm bölgeleri . ..." ibaresiyle sınırlı olarak yapılmak suretiyle; Kamuya açık olmayan özel yapılanmaları yasaklayan Anayasa'nın, sahil şeridinde mevzuata aykırı eylemi durumlara af yasalarıyla geçerlik kazandırılmasına olur vermesinin olanaksız olduğu, Anayasa'nın çizdiği sınırın yasalarla aşılamayacağı ve yasakladığı oluşumların gerçekleştirilemeyeceği, bu nedenle, Boğaziçi sahil şeridi yönünden itiraz konusu imar affına ilişkin ibarenin Anayasa'nın 43. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğu, itiraz konusu kuralın öngörünüm bölgesini de kapsayan içeriğiyle Anayasanın 2. maddesinde yer alan cumhuriyetin niteliklerinden birisi olan "hukuk devleti"nin bir ögesi olarak "yasaların kamu yararına dayanması" ilkesine aykırı düştüğü, kuralın Boğaziçi öngörünüm bölgesindeki ruhsatsız yapılara yasallık kazandırmaya yönelik olup, Boğaziçinin yapılanmasını olumsuz biçimde etkileyerek kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarını zedelediği, Devleti de bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmemeye zorladığı için Anayasa'nın 56. maddesine de aykırı olduğu belirtilmiş ve itiraz konusu hükmün incelenen ibaresinin (İstanbul Boğazı sahil şeridi ve öngörünüm bölgeleri) iptaline karar verilmiştir.
İmar affı niteliğinde bir uygulama öngören 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesinin 11. fıkrasında 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş "Tarihi Alanda" bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmekte ise de, bu alanın Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesinin tamamına ilişkin olmadığı, Aralık 2018 tarihinde yapılan değişiklikle Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesine ilişkin krokilerde değişiklik yapıldığı, yine 27/12/2018 tarihli 7159 sayılı Yasa ile 2960 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ve tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceğinin öngörüldüğü gözönünde bulundurulduğunda, bu alanlarda yapı kayıt belgesi verilmesi olanağı tanınarak imar mevzuatına aykırı yapılanmaların korunduğu; ayrıca bu alanlar dışında da özel mevzuatı gereği yapılaşma yasağı yada kısıtlaması getirilen, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan alanların madde metninde ve dava konusu tebliğde açıkça ve ayrıca düzenlenmediği görüldüğünden, düzenlemede sayılan alanlar dışında kalan ve Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle ve özel mevzuatı gereği korunması gereken ve bu kapsamda yapı yasağı veya kısıtlaması getirilmiş olan diğer alanlarda mevzuata aykırı olarak yapılmış olan ve korunması olanağı bulunmayan yapılara da yapı kayıt belgesi verilmesi suretiyle korunma ve kullanma olanağı getirilmesine yol açılabileceğinden, düzenlemede Anayasa'nın yukarıda yer verilen hükümlerine uyarlık görülmemiştir.
Diğer taraftan, Geçici 16. madde hükmünde, yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıfı ile grubu ve diğer hususların yalnızca yapı sahibinin beyanına göre yapı kayıt sistemine kaydedileceği, yapının depreme dayanıklılığı hususunun malikin sorumluluğunda olduğu belirtilmiştir. Kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının korunması devletin ödevleri arasında yer aldığından, bu hakkın yerine getirilmesi bakımından getirilen düzenlemelerle, idarelere denetim ve gözetim görevleri yüklenmiş olup, geçici 16. madde hükmünde yer alan düzenleme ise bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesine neden olacağından, Anayasa'nın 56. madde hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesinin Anayasa'ya aykırı olması nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi bulunmayarak Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmediği takdirde iptali istenilen "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" konulu Tebliğin 5. maddesinin, ikinci fıkrasının, (a) bendi yönünden işin esasının incelenmesine gelince:
Dosyanın incelenmesinden, davacının paylı maliki olduğu İstanbul İli, Fatih İlçesi, …Mahallesi, …ada, …parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak anılan taşınmazın paylı maliklerinden biri tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesi ile 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 4. maddesi uyarınca yapı kayıt belgesi verilmesi istemiyle yapılan başvuru üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca …tarih ve …belge numaralı yapı kayıt belgesinin düzenlendiği, adı geçen paylı malik tarafından "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının (245,400,00-TL) ödendiği ve anılan kural uyarınca yapı kayıt belgesi bedelinin davacı payına düşen 61.250,00-TL'lik kısmının "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin, ikinci fıkrasının, (a) bendine dayanılarak genel hükümler çerçevesinde takip edilmesi üzerine davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar başlıklı Tebliğin, "Yapı kayıt belgesi müracaatı" başlıklı 4. maddesinin ikinci fıkrasında "Yapı Kayıt Belgesi için yapı maliklerinden herhangi birisi veya vekili tarafından, e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt Sistemindeki Yapı Kayıt Belgesi formunun doldurulması suretiyle müracaatta bulunulabileceği gibi kurum ve kuruluşlara başvurulmak suretiyle de müracaatta bulunulabilir." düzenlemesi getirilmiş, dava konusu "Yapı kayıt belgesi bedeli ve ödenmesi" başlıklı 5. maddesinin, 2. fıkrasının (a) bendinde, "Yapı maliklerinin, a) yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir." kuralına yer verilerek yapı kayıt belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı malikinin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkı verilmiştir.
3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesinin 1. fıkrasında, başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedileceği hüküm altına alınmış, beşinci fıkrasında da " Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir." hükmüne yer verilmiş; paylı mülkiyete konu taşınmazlar için başvuruya ilişkin özel bir düzenleme yapılmamakla birlikte yukarıda anılan geçici 16. maddesinin 1. fıkrasında başvuruda yapı sahibinin beyanına göre kayıt yapılacağı belirtilmiş, paylı mülkiyete konu taşınmazlar için paydaşlardan biri veya bir kısmı tarafından yapı kayıt belgesi verilmesi talebi ile başvuru yapılması ve yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının maliklerden biri veya birkaçı tarafından ödenmesi durumunda, söz konusu bedelin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden payları oranında talep edilebileceğine yönelik düzenleme getirilmemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “elbirliğiyle mülkiyeti”ni düzenleyen 702/2’inci maddesine göre, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir”. Paylı mülkiyetin varlığı halinde, “önemli yönetim işleri" için Türk Medeni Kanunu’nun, 691. maddesi uyarınca pay ve paydaş çoğunluğu ile; “olağanüstü yönetim işleri ve tasarruflar” için ise, aynı Kanun'un 692. maddesi uyarınca oybirliğiyle karar alınması esası benimsenmiştir.
Yukarıda anılan Yasa hükümlerinin incelenmesinden, 3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesinde paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınmazlara ilişkin olarak yapı kayıt belgesi düzenlenmesi için başvuru yapılması konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, anılan maddenin 1.fıkrasında yer alan "yapı sahibi" ifadesinin yapının tüm paydaşlarını kapsaması gerektiği, anılan Kanun hükmünde yalnızca yapı ruhsatı bulunmasına karşın yapı kullanma izin belgesi bulunmayan ya da yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda cins değişikliği yapılmasını veya kat mülkiyeti tesis edilmesinin talep edilmesinin maliklerin tamamının muvafakatine bağlı kılındığı, dava konusu Tebliğ hükmünün kişilerin mülkiyet hakkına ilişkin bir konuda dayanağı Kanunu aşan düzenleme getirdiği; ayrıca, paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyetine ilişkin gerekli pay ve paydaş çoğunluklarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddelerinde özel olarak düzenlenmiş olduğu, söz konusu düzenleyici işlem ile getirilen düzenlemenin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 688, vd maddeleri ile 701, vd. maddelerinde gerek paylı mülkiyet, gerekse elbirliği mülkiyetine ilişkin pay ve paydaş çoğunluklarına ilişkin özel düzenlemelere de aykırı olduğu anlaşıldığından dava konusu Tebliğ hükmünde hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle Anayasa mahkemesine başvurulmasına, bunun kabul edilmemesi halinde dava konusu 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin, ikinci fıkrasının, (a) bendinin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı "Vergi ve Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen Geçici 16. maddesinde; afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebileceği, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirleneceği kurala bağlanmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun Geçici 16. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" konulu Tebliğ hazırlanarak 06/06/2018 günlü, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Bakılan dava; anılan Tebliğ'in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı "Vergi ve Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen Geçici 16. maddenin dava konusu Tebliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan hükmünde, " Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir.
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır.
Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz.
Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.
Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir." hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarelerden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
ESAS YÖNÜNDEN:
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Mevzuat Bilgi Sisteminde yapılan incelemede, dava konusu Tebliğ'in dayanağı Kanun maddesinin gerekçesi bulunmamakla birlikte, maddenin ilk kabul edildiği "Taslak Gerekçesi; "Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına aykırı yapıların kayıt altına alınması ile dönüşüm projelerine finans sağlanarak dönüşümün daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla;
- 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapıların, yapı sahiplerinin müracaatları üzerine ve beyanına göre hazırlanacak Yapı Kayıt Sistemine işlenmesi,"Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına aykırı yapıların kayıt altına alınması ile dönüşüm projelerine finans sağlanarak dönüşümün daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla;
- 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapıların, yapı sahiplerinin müracaatları üzerine ve beyanına göre hazırlanacak Yapı Kayıt Sistemine işlenmesi,
- Bu yapılara su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilmesi, yargı ve belediyelerdeki iş yükünün azaltılabilmesi için alınmış yıkım kararlarından ve tahsil edilmeyen para cezalarından vazgeçilmesi,
- Maliklerin yarısının muvafakatinin bulunması halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilmesi,
- Yapı Kayıt Belgesinden elde edilecek gelir, genel bütçeye gelir kaydedilecektir. Bu gelirler, şehirlerin yeniden inşaa ve imarında kullandırılması" şeklindedir.
Daha sonra madde metninde iki kez değişikliğe gidilerek yukarıda yer verildiği üzere son şeklini almıştır. Bu değişikliklerin ilkinin gerekçesi: "3194 sayılı İmar Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının, yapı sahiplerinden yüzde üç olarak alınacak kayıt bedelinin hangi bedeller dikkate alınmak suretiyle belirleneceğine ilişkin tereddütlerin giderilmesini teminen değiştirilmesi,
- Eşit hissedarların bulunduğu ihtilaflı taşınmazlarda yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçilebilmesi amacıyla 'maliklerin yarısının muvafakatinin aranması' yerine gerek Kat Mülkiyeti Kanununda gerekse imar mevzuatında yer alan 'maliklerin sayı ve arsa payı çoğunluğunun' dikkate alınmasını teminen beşinci fıkranın değiştirilmesi,
- Kentsel dönüşüm yapılması halinde Yapı Kayıt Belgesi aranacağını öngören hükmün, Yapı Kayıt Belgesi olmayan yapıların kentsel dönüşüme dâhil edilmeyeceği anlamına gelebileceğinden yaşanması muhtemel olumsuzlukların önüne geçilebilmesini teminen yedinci fıkrasının madde metninden çıkarılması,
- İstanbul Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi ile İstanbul Tarihi Yarımada'nın kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlandıran bir hükmün maddeye yeni dokuzuncu fıkra olarak eklenmesi," şeklinde TBMM'nin sitesinde yer almakla birlikte, maddenin 4. fıkrasına 27/12/2018 tarihli ve 7159 sayılı Kanunun 4. maddesi ile bu fıkrada yer alan "...bu Kanun..." ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 2960 sayılı Kanun" ibaresi eklenerek metne işlenmesine ilişkin ikinci ve son değişikliğin gerekçesine rastlanılamamıştır.
Dava konusu Tebliğin tümüne etkili olacak şekilde yapılan değerlendirmede;
Dayanak maddenin taslak gerekçesi ve metninin birlikte incelenmesinden; aktif deprem kuşağında yer alan Ülkemizde mevzuata aykırı şekilde inşa edilen yapıların tespit edilmesinin, afet risklerine hazırlık kapsamında en etkili ve ilk atılması gereken adım olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Dava konusu Tebliğ'in dayanağı olan 3194 sayılı Kanunun Geçici 16. maddesinde, bu yapıların tespitinin hızlı şekilde yapılabilmesini teminen, ilgili kişilerin idarelere başvuruda bulunması yöntemi kabul edilerek, başvuru esnasında tahsil edilecek bedellerin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında şehirlerin dönüşümünde ve inşasında kullanılacağı hükme bağlandığından düzenlemelerde kamu yararı bulunduğu değerlendirilmiştir.
Öte yandan; yapı kayıt belgesi ilgililere geçici süreliğine bazı haklar tanımakta olup, yapının yeniden yapılması veya kentsel dönüşüm uygulamasına karar verilmesi halinde, yapı kayıt belgesinin hükmü kalmayacağından, uyuşmazlığa konu düzenlemenin bir imar affı niteliğinde olmadığı ortadadır.
Ayrıca; doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları, kültür varlıkları, ormanlar, meralar ve kıyılar gibi korunması gereken alanlar, ilgili özel kanunlarındaki düzenlemeler ile korunduklarından, bu alanlarda yapı kayıt belgesi düzenlenmiş olması, özel hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.
Kaldı ki; sadece 31/12/2017 tarihinden önce yapılan yapılar açısından geçerli olan düzenlemelerin, anılan tarihten sonra tespit edilen mevzuata aykırı yapılar açısından uygulanması da mümkün değildir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de belirliliktir. Belirlilik ilkesi bireylerin hukuk kurallarını önceden bilmeleri, tutum ve davranışlarını bu kurallara göre güvenle belirleyebilmeleri anlamını taşımaktadır. Belirlilik ilkesi, yalnızca kanuni belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Bir başka deyişle hukuk kurallarının belirliliğinin sağlanması yalnızca kanunla düzenleme yapılması anlamına gelmemektedir. Kanuni düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması şartıyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır.
Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca, yasama organı, hukukun genel ilkelerine ve anayasaya aykırı olmamak şartıyla, istediği her konuyu kanunla düzenleyebilir. Bu kapsamda, yasama organı, bir konuyu ana hatlarıyla düzenleyip, ayrıntıların düzenlenmesini yürütme organına bırakabileceği gibi, bir konuyu dilediği ölçüde ayrıntılı olarak da düzenleyebilir.
Yürütme organı ise, yasama organı tarafından önceden düzenlenmemiş bir alanı doğrudan doğruya düzenleyemez, kendisini yetkilendiren bir kanun hükmüne dayanmaksızın hiçbir işlem tesis edemez. Bu durum, yasama yetkisinin asliliği ilkesinin doğal bir sonucudur.
Dosyanın incelenmesinden; davacının paylı maliki olduğu İstanbul İli, Fatih İlçesi, …Mahallesi, …ada, …parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak anılan taşınmazın paylı maliklerinden dava dışı …tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesi ile 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 4. maddesi uyarınca yapı kayıt belgesi verilmesi istemiyle yapılan başvuru üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca …tarih ve …belge numaralı yapı kayıt belgesinin düzenlendiği, adı geçen paylı malik tarafından "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının (245,400,00-TL) ödendiği ve anılan kural uyarınca yapı kayıt belgesi bedelinin davacı payına düşen 61.250,00-TL'lik kısmının anılan Tebliğ hükmüne istinaden genel hükümler çerçevesinde talep etme hakkı bulunduğundan bahisle, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 42,vd. maddeleri uyarınca …İcra Müdürlüğünün E:…sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığı, işbu davanın davacısı olan …tarafından söz konusu ilamsız icra takibine itirazda bulunulması üzerine, yapı kayıt belgesi başvurusunu yapan ve başvuru harcının (yapı kayıt belgesi bedelinin) tamamını ödeyen …tarafından, taşınmazın paylı maliki olan ve hakkında yapılan ilamsız icra takibine itiraz eden …'un itirazının iptali talebi ile …Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…sayılı dosyasında görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; davacının paylı maliki olduğu taşınmazda, paylı maliklerden …tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Geçici 16. maddesi ve 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ hükümleri uyarınca yapılan başvuru üzerine, yapı kayıt belgesi düzenlenmiş ve bu kapsamda paylı maliklerden dava dışı …tarafından yatırılan yapı kayıt belgesi bedelinin, davacı …'un payına düşen miktarının ödenmesi istemiyle dava dışı İbrahim …tarafından başlatılan icra takibinde; 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin dayanak gösterildiği, anılan düzenleme uyarınca, yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, yapının tamamı için hesaplanan yapı kayıt belgesi bedeline, maliklerin eşit olarak katılmak zorunda olduğu, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamı ödenmeden yapı kayıt belgesi düzenlenemeyeceği, paylı mülkiyetin bulunduğu taşınmazlarda, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliklerinden birinin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahip olduğunun hüküm altına alındığı; buna karşın uyuşmazlık konusu yapı hakkında yapı kayıt belgesi düzenlenmesi amacı ile başvuru yapılmasında ve bu kapsamda yapı kayıt belgesi bedeli ödenmesinde tarafının rızasının bulunmadığı, bu bağlamda paylı mülkiyete konu taşınmazlar hakkında ödenen yapı kayıt belgesi bedelinin, paylı maliklere payları oranında rücu edilmesine dayanak oluşturan dava konusu Tebliğ hükmünün, Anayasa'ya, Türk Medeni Kanunu'na ve dava konusu Tebliğ'in dayanağı 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Bu durumda, yukarıda dava konusu Tebliğ'in tümüne ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı kısımda belirtildiği üzere, Tebliğ'in dayanağı olan 3194 sayılı Kanun'un Geçici 16. maddesinde, mevzuata aykırı şekilde inşa edilen yapıların tespitinin hızlı şekilde yapılabilmesini teminen, ilgili kişilerin idarelere başvuruda bulunması yöntemi kabul edilerek, başvuru esnasında tahsil edilecek bedellerin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında şehirlerin dönüşümünde ve inşasında kullanılacağı hükme bağlandığından, Tebliğ ile getirilen düzenlemelerde kamu yararı bulunduğu; öte yandan, paylı mülkiyete konu olan taşınmazlar üzerinde inşa edilen mevzuata aykırı yapılar hakkında, paylı maliklerden biri (veya bir kısmı) tarafından 3194 sayılı Kanun'un Geçici 16. maddesi uyarınca başvuru yapılarak yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının, paylı maliklerden biri (veya bir kısmı) tarafından ödenmesi durumunda, anılan Kanun hükmü uyarınca yapı kayıt belgesinin geçici süreliğine sağladığı haklardan tüm maliklerin yararlanması söz konusu olduğundan, bu kapsamda yatırılan yapı kayıt belgesi bedelinin tüm malikler tarafından payları oranında ödenmesini temin etmeye yönelik getirilen ve paylı maliklerinden biri (veya birkaçı) tarafından yatırılan yapı kayıt belgesi bedelini, diğer malik veya maliklere payları oranında rücu etme imkanı tanıyan düzenlemenin, dayanak Kanun maddesinde verilen yetkiye dayalı olarak hazırlandığı ve bu kapsamda Kanun'da belirlenen düzenlemelerin ayrıntılandırılması niteliğinde olduğu, dolayısıyla dava konusu Tebliğ hükmünde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Varsa posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 08/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması" başlıklı 13. maddesinde "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.
18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı "Vergi ve Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen Geçici 16. maddenin dava konusu Tebliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan hükmünde," Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir.
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
...
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir." hükmü yer almıştır.
Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar başlıklı Tebliğ'in, "Yapı kayıt belgesi bedeli ve ödenmesi" başlıklı 5. maddesinin, 2. fıkrasının (a) bendinde, "Yapı maliklerinin, a) yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir." kuralına yer verilmiştir.
3194 sayılı Kanunu'nun 5. maddesinde, yapı;” karada ve suda, sürekli ya da geçici, resmi ve özel, yerüstü veya yeraltı, inşaatı ile bunların eklerine, değişikliklerine, onarımlarına, sabit ve haraketli tesislerine verilen ad” olarak tanımlanmış; yapı kayıt belgesi ifadesi ise hukukumuza ilk olarak İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. madde düzenlemesi ile girmiştir.
Madde, bir bütün olarak gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, imara aykırı yapılarla ilgili bu belgenin başvuru sonucu verilmesiyle, yukarıda mülkiyet hakkının kişiye sağladığı haklardan niteliği ile ilgili kullanma hakkı konusunda, yapının kullanılması ile ilgili maliklere bir yetki verildiği, yapının kullanımı ve zilyetliği hususunda idari bir statü sağlandığı anlaşılmaktadır.
Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar başlıklı Tebliğ'in, "Yapı kayıt belgesi müracaatı" başlıklı 4. maddesinin ikinci fıkrasında "Yapı Kayıt Belgesi için yapı maliklerinden herhangi birisi veya vekili tarafından, e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt Sistemindeki Yapı Kayıt Belgesi formunun doldurulması suretiyle müracaatta bulunulabileceği gibi kurum ve kuruluşlara başvurulmak suretiyle de müracaatta bulunulabilir." düzenlemesine yer verildiği görülmektedir.
Bu bağlamda, hakkında Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar başlıklı Tebliğ hükümleri uyarınca yapı kayıt belgesi verilmesi başvurusuna konu yapının birden fazla maliki bulunması halinde, yapı maliklerinden birisinin başvurusunun, sürecin başlaması için, anılan Tebliğ'in 4. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yeterli kabul edildiği, anılan Tebliğ'in dava konusu 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde ise, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı malikinin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahip olduğunun düzenlendiği görülmektedir.
Birden fazla malikin bulunduğu taşınmazlar üzerinde inşa edilen yapılarda uygulanacak usul ve esasların, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 688. maddesi ve devamında düzenlenen "paylı mülkiyet" ile 701. maddesi ve devamında düzenlenen "elbirliği mülkiyeti" hükümleri çerçevesinde de irdelenmesi gerekmektidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “elbirliğiyle mülkiyeti”ni düzenleyen 702/2’inci maddesine göre, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir”. Paylı mülkiyetin varlığı halinde, “önemli yönetim işleri" için Türk Medeni Kanunu’nun, 691. maddesi uyarınca pay ve paydaş çoğunluğu ile; “olağanüstü yönetim işleri ve tasarruflar” için ise, aynı Kanun'un 692. maddesi uyarınca oybirliğiyle karar alınması esası benimsenmiştir.
3194 sayılı Kanun'un Geçici 16. maddesinin beşinci fıkrasında da " Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir." hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlıkta; davacının paylı maliki olduğu İstanbul İli, Fatih İlçesi, …Mahallesi, …ada, …parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak anılan taşınmazın paylı maliklerinden dava dışı …tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesi ile 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 4. maddesi uyarınca yapı kayıt belgesi verilmesi istemiyle yapılan başvuru üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca …tarih ve …belge numaralı yapı kayıt belgesinin düzenlendiği, adı geçen paylı malik tarafından "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının (245,400,00-TL) ödendiği ve anılan kural uyarınca yapı kayıt belgesi bedelinin davacı payına düşen 61.250,00-TL'lik kısmının anılan Tebliğ hükmüne istinaden genel hükümler çerçevesinde talep etme hakkı bulunduğundan bahisle, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 42,vd. maddeleri uyarınca …İcra Müdürlüğünün E: …sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığı, işbu davanın davacısı olan Rezan Özçoşkun tarafından söz konusu ilamsız icra takibine itirazda bulunulması üzerine, yapı kayıt belgesi başvurusunu yapan ve başvuru harcının (yapı kayıt belgesi bedelinin) tamamını ödeyen …tarafından, taşınmazın paylı maliki olan ve hakkında yapılan ilamsız icra takibine itiraz eden …'un itirazının iptali talebi ile …Asliye Hukuk Mahkemesinin E: …sayılı dosyasında görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen ve dava konusu Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar başlıklı Tebliğ'in dayanağını oluşturan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Geçici 16. maddesinde, paylı mülkiyete konu taşınmazlar için paydaşlardan biri veya bir kısmı tarafından yapı kayıt belgesi verilmesi talebi ile başvuru yapılması ve yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının maliklerden biri veya birkaçı tarafından ödenmesi durumunda, söz konusu bedelin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden payları oranında talep edilebileceğine yönelik düzenlemenin yer almadığı, 3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesinin beşinci fıkrasında ise, yapı ruhsatı bulunmasına karşın yapı kullanma izin belgesi bulunmayan ya da yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda cins değişikliği yapılmasını veya kat mülkiyeti tesis edilmesinin talep edilmesinin maliklerin tamamının muvafakatine bağlandığı, bu bağlamda maliklerden birine/birkaçına yapı kayıt belgesi verilmesi için başvuru yaparak yapı kayıt belgesi bedelini ödemesi durumunda, söz konusu bedelin diğer maliklerden genel hükümler dairesinde talep ve tahsil edilmesi imkanı getiren düzenlemenin ilk olarak dava konusu Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar başlıklı Tebliğ ile getirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; 3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesinde paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınmazlara ilişkin olarak yapı kayıt belgesi düzenlenmesi için başvuru yapılması konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, anılan Kanun hükmünde yalnızca yapı ruhsatı bulunmasına karşın yapı kullanma izin belgesi bulunmayan ya da yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda cins değişikliği yapılmasını veya kat mülkiyeti tesis edilmesinin talep edilmesinin maliklerin tamamının muvafakatine bağlı kılındığı; öte yandan, paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyetine ilişkin gerekli pay ve paydaş çoğunluklarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddelerinde özel olarak düzenlenmiş olduğu, söz konusu düzenleyici işlem ile getirilen düzenlemenin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 688, vd. maddeleri ile 701, vd. maddelerinde gerek paylı mülkiyet, gerekse elbirliği mülkiyetine ilişkin pay ve paydaş çoğunluklarına ilişkin özel düzenlemelere de aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; davacının paylı maliki olduğu taşınmaz üzerinde bulunan yapı hakkında yapı kayıt belgesi verilmesi istemiyle başka bir paylı malik tarafından yapılan başvuru üzerine, başvuruda bulunan paylı malik tarafından ödenen yapı kayıt belgesi bedelinin, söz konusu başvuru konusunda herhangi bir rızası bulunmayan davacıdan payı oranında tahsil edilmesine imkan tanıyan 06/06/2018 tarihli, 30443 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in dava konusu edilen 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi ile yapılan düzenlemenin; davacının mülkiyet hakkını kısıtlayan nitelikte olduğu, 3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye yer verilmeksizin, doğrudan düzenleyici işlem ile getirilen kısıtlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin kurala aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı Tebliğ'in 5. maddesinin, ikinci fıkrasının, (a) bendinin iptaline karar verilmesi gerektiği oyu ile, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.