Hukuk Genel Kurulu 2013/2100 E. , 2015/1224 K.- TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE ZARAR GÖREN ARAÇ
- MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ
- FAİZ
- KASKO SİGORTA ŞİRKETİ TARAFINDAN, ZARAR VEREN ARACIN SÜRÜCÜSÜYLE İŞLETEN ADINA AÇILAN MADDİ TAZMİNAT DAVASI
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 266
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 128
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 143
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 187
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 275
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 216
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 238
- KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) Madde 85
- KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) Madde 86
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.01.2012 gün ve 2011/27 E.-2012/67 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar E.. Y.. ile E.. ve M..B.. Ş..’na velayeten kendi adına asaleten B.. Ş.. tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 01.10.2012 gün ve 2012/6927 E.-2012/10300 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili müvekkiline kasko sigortalı aracın, davalılardan (yargılama sırasında vefat eden eden) A.. Ş..’nun maliki, E.. Y..’un sevk idaresindeki aracın çarpması sonucu hasarlandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere sigortalıya ödenen 13.789,00 TL tazminatın 19.08.2010 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı E.. Y.., kusuru kabul ettiğini belirtip tazminat tutarına itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A.. Ş.., davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulü ile 13.789,00 TL’nin 19.08.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı E.. Y.. ile A.. Ş.. mirasçıları E.. Ş.., M..B..Ş.. ile B.. Ş.. tarafından temyiz edilmiştir
1.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı E.. Y..’un tüm, A.. Ş.. mirasçıları E. Ş., M. B. ve B.. Ş..’nun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Dava, trafik kazası nedeniyle zarar gören aracın kasko sigorta şirketi tarafından zarar veren aracın sürücüsü ile işleten aleyhine açılan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Trafik kazasında zarar veren taraf kusuru oranında meydana gelen gerçek zarar miktarından sorumlu olur. 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi gereğince “mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.”
Trafik kazası nedeniyle taraflara izafe edilecek kusur durumunun tespiti hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konulardan değildir. Somut olayda kazaya ilişkin olarak düzenlenen 17.06.2010 tarihli kaza tespit tutanağında davalı tarafa doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kuralını ihlal etmekten dolayı % 100 kusur izafe edilmiş, dava dilekçesinde de davacı vekili davalı tarafın olayda % 100 kusurlu olduğuna dayanarak tazminat talep etmiştir. Her ne kadar kaza tespit tutanağında davalı sürücüye tam kusur verilmişse de kusur durumunun tespiti yönünden bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, kusur konusunda uzman bilirkişiden tüm dosya kapsamına göre tarafların olaydaki kusurunun tesbiti hususunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak bilirkişi raporunda kusur durumunun değişmesi halinde meydana gelen zarar yönünden hükme esas alınan 12.08.2011 tarihli raporu düzenleyen hasar konusunda uzman bilirkişiden bu kusur durumuna göre davalı tarafın sorumlu olduğu tazminat miktarının tespiti yönünde ek rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3.Davalı taraf aracı 1992 model Murat marka özel otomobil olup, aracın işleteni de tacir olmadığından yasal faize hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde avans faiziyle karar verilmesi de isabetli değildir.
Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı E.. Y..’un tüm, A.. Ş.. mirasçıları E.. Ş.., M.. B.. Ş..ile B.. Ş..’nun sair temyiz itirazların reddine, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle A.. Ş.. mirasçıları E.. Ş.., M.. B..Ş.. ile B.. Ş..’nun temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bu davalılar yararına bozulmasına...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : Davalılar E.., M.. B..ve B.. Ş.. vekili ile E.. Y..
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası nedeniyle zarar gören aracın kasko sigorta şirketi tarafından zarar veren aracın sürücüsü ile işleten aleyhine açılan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalıların temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını davalılar temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sürücü ve işletenin taraf olduğu tazminat davasında, sürücünün kaza tespit tutanağında belirtilen kusur oranını kabul etmesi durumunda, kusuru kabul etmeyen işleten hakkında kusur bilirkişisinden rapor alınmasının gerekip gerekmediği;
Ayrıca, hükmedilen tazminata yasal faiz mi, yoksa avans faizi mi uygulanması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
I-Öncelikle davalılardan E.. Y..’un temyiz istemine yönelik yapılan incelemede;
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, ilk hükmü temyiz eden ancak Özel Dairece temyiz itirazları reddedilen davacı E.. Y..’un direnmeyi temyizde hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu öncelikle incelenmiştir.
Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. İlk Hükmü temyiz etmiş ancak temyiz itirazları reddedilmiş olan davacı bakımından ilk hüküm kesinleşmiştir.
Bu durumda eldeki davada davalı E.. Y..’un direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davalı E.. Y..’un direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin reddine oybirliği ile karar verilmiştir.
II-Davalılar E.., M.. B.. ve B.. Ş.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince; uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak öncelikle bilirkişi incelemesi, süresi içerisinde davaya cevap vermeme ve araç işletenin sorumluluğu konuları üzerinde durulmalıdır:
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 275. maddesi “Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.”
Hükmünü içermekte olup, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
Diğer taraftan süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır. Bu konu HMK’nun “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” başlıklı 128. maddesinde açıkça az önce ifade edildiği şekilde düzenlenmiştir.
Araç işletenin sorumluluğu konusuna gelince, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 85/1. maddesine göre, bir motorlu aracın işletilmesi bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa işletenin doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmiş ayrıca aynı maddenin son fıkrasında işletenin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğu düzenlenmiştir.
İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi veya sorumluluğunun azaltılması için, KTK’nun 86/1.maddesine göre işleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da işleten, kazanın oluşumunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakimin durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebileceği açıkça düzenlenmiştir.
Somut olayda; davalı sürücünün ters yöne girerek sebebiyet verdiği maddi hasarlı trafik kazası sonucu davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödediği tazminatın rücuu istemiyle davalılar araç işleteni ve sürücüsüne karşı açmış olduğu eldeki davada, davalı işletenin cevap dilekçesi vermemek suretiyle yukarıda yapılan açıklamalar karşısında davanın reddini talep etmiş sayılması gerektiği, bu nedenle kaza tespit tutanağında kusur durumunu kabul etmiş sayılmasının mümkün olmadığı gibi, duruşma sırasında alınan beyanında araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurun kendisinde olduğu şeklindeki beyanını işletenin açıkça benimsemeyerek davanın reddini savunması karşısında işletenin sürücünün kusuru kabul konusundaki beyanını kabul ettiği sonucuna varmak mümkün olmadığı gibi, davanın reddini savunan işletenin kaza tespit tutanağındaki kusur durumunu kabul ettiği sonucuna da varılması mümkün değildir.
Hükmedilecek faiz yönünden yapılan değerlendirmeye gelince; davacının sigortalısına ait araç hususi araç olduğu gibi davalı tarafa ait araç 1992 model Murat marka özel otomobil olup, aracın işleteni de tacir olmadığından yasal faize hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde avans faize hükmedilmesi isabetli değildir. Yerel mahkeme kararının bu yönden de bozulması gerekmiştir.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler somut olayda gerek sigortalıya halefen davacı taraf, gerekse bizzat kazayı yapan davalı E.. Y..’un tam kusurun davalı E..’da olduğu konusunda hem fikir olduklarını, ayrıca kaza tespit tutanağında da davalı Ersoy’un tam kusurlu olduğunun açık bir şekilde görüldüğünü, diğer davalıların murislerinin davalı E..’un kusurunun bulunmadığı yönünde herhangi bir beyanları ve delilleri bulunmadığı gibi davalı E..’un kazanın oluş şekli ve kusura dair beyanlarına da bir itirazları bulunmadığını belirtiklerinden yerel mahkemenin kusur bilirkişisinden rapor alınmasına gerek olmadığına ilişkin direnmesi yerindedir. Ancak davacının sigortalısına ait aracın hususi araç olduğu ve işletenin de tacir olmadığı anlaşıldığından yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faizine hükmedilmesi isabetli değildir. Bu nedenle yerel mahkeme kararının değişik gerekçe ile bozulması yönünde görüş beyan etmiş iseler de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da uygun bulunan, Özel Dairenin bozma kararına uyulması gerekirken, davanın kabulüne ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : 1-Yukarıda (I) nolu bentte yer alan nedenlerle davalı E.. Y..’un direnmeyi temyize ilişkin isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE oybirliği ile,
2-Yukarıda (II) nolu bentte yer alan nedenlerle davalılar E.., M. B. ve B.. Ş.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 17.04.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, araç sürücüsünün tam kusuruyla sebebiyet verdiği hasar bedelinin, davalı araç sürücüsü ve araç işleteninden tahsili istemine ilişkin tazminat davasıdır.
Kaza, davalı araç sürücüsünün tüm aşamalardaki açık beyanı ve kaza tespit tutanağından da anlaşıldığı üzere, anayoldan yan yola geçiş yaparken ters istikamete kontrolsüz girerek, davacı sigortalısına ait araca çarpması sonucu meydana gelmiştir. Yerel mahkeme, gerek davalı sürücünün beyanı, gerekse de düzenlenen 17/06/2010 tarihli kaza tespit tutanağına istaneden, kusur oranı konusunda rapor alma gereği duymamıştır.
6100 sayılı HMK 143 ve 1086 sayılı HUMK 216. maddesi uyarınca bir hukuk hakiminin tahkikata başlarken ilk yapacağı iş, tarafların üzerinde anlaşamadıkları hususları tespit ederek tahkikatı bu kapsamda yürütmektir.
Davaya konu ihtilaf, trafik kazasına ilişkin olup, gerek sigortalıya halefen davacı taraf, gerekse bizzat kazayı yapan davalı sürücü E.. Y.., tam kusurun davalı E.."da olduğu hususunda hem fikirdir. Ayrıca kaza tespit tutanağında da davalı E.."un tam kusurlu olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
6100 sayılı HMK 187 ve 1086 sayılı HUMK 238 maddeleri uyarınca, yargılama sırasında hakim ancak çekişme konusu olan vakaların ispatını aramalıdır. Somut olayda, Karayolları Trafik Kanunu"nun 86/2. maddesi uyarınca, davalı işleten mirasçıları ancak diğer davalı sürücünün kusurunun bulunmadığını ispat suretiyle sorumluluktan kurtulması mümkün ise de, bu davalılarca aracı kullanan E.."un kusurunun bulunmadığı yönünde herhangi bir beyanları ve delilleri bulunmadığı gibi, davalı Ersoy"un kazanın oluş şekli ve kusura dair beyanına da bir itirazları da bulunmamaktadır.
Öte yandan yerel mahkeme kararını sadece davalı E.."un beyanına değil, davalı E.."un tam kusurunun açıkca gösteren ve itiraza uğramayan kaza tespit tutanağına da dayandırmıştır.
“Ters yola girme” sebebiyle gerçekleşen trafik kazasında bilirkişi raporu alınması gerektiren çekişmeli bir husus bulunmadığından yerel mahkeme kararı doğrudur. Anılan sebeplerle Hukuk Genel Kurulu"nun sayın çoğunluk üyelerinin görüşlerine katılmıyoruz.