Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/2440
Karar No: 2015/1222

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/2440 Esas 2015/1222 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/2440 E.  ,  2015/1222 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Malazgirt Kadastro Mahkemesi
    TARİHİ : 02/07/2014
    NUMARASI : 2014/8 E-2014/10 K.

    Taraflar arasındaki "kadastro tespitine” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Malazgirt Kadastro Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 04.10.1990 (12.05.2012 ek karar) gün ve 1989/905 E-1990/116-1 K. sayılı ek kararın incelenmesi davacı Maliye Hazinesi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi"nin 17.12.2012 gün ve 2012/6787 E.-2012/9469 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacı Hazine, tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece 30 günlük askı ilan süresinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ve bu karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
    Malazgirt Kadastro Mahkemesince görevsizlik kararının kesinleşmesine rağmen süresinde görevli mahkemeye başvurulmaması nedeniyle ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç usule uygun düşmemektedir.
    3402 Sayılı Kadastro Kanunu"nun 28.maddesinin 2.fıkrasında kadastro davalarının hangi hallerde açılmamış sayılmasına karar verileceği tahdidi olarak sayılmıştır. Somut olayda öngörülen durum kanunda sayılan hususlardan hiçbirine uymadığı gibi 3402 Sayılı Kadastro Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"na göre daha öz el nitelikte bir kanun olup Kadastro Kanunu"ndaki maddelerin öncelikle uygulanması gerekir.
    Az yukarıda açıklanan nedenler gözetildiğinde mahkemece, dosyanın resen üst yazı ile Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.  

     TEMYİZ EDEN :  Davacı Hazine vekili     

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kadastro tespitine itiraz isteğine ilişkindir.
    İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce, Mahkemece kısa kararda, davanın HUMK’nun 193/3 maddesi uyarınca 05/01/1994 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verildiği, gerekçeli kararda ise davanın HUMK’nun 193/3 maddesi uyarınca 05/01/1994 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına ve dava konusu taşınmazın itiraz sonucu verilen 08/11/1988 tarihli komisyon kararı gibi tapuya kayıt ve tesciline şeklinde hüküm kurulduğu anlaşıldığından direnmeye konu kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Öncelikle belirtmek gerekir ki; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 388, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 298.maddesi uyarınca kararların gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunun HUMK"nun 389.yine HMK’nın 297/2.maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
    Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme (rücu) olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 E. ve 1992/4 K. sayılı ve 10.4.1992 günlü kararı).
    Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanunkoyucu 1086 sayılı HUMK’nun 381. ve 388. (HMK’u 294 ve 298) maddeleriyle varlık kazandırmıştır.
    Gerçekten de, 1086 sayılı HUMK’nun 381. ve 388. (HMK 294 ve 298) maddeleri kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir. Bu maddeler uyarınca kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Yine Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141.maddesinin 3.fıkrasında; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.
    Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HUMK"nun 388.(HMK’nın 298) maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
    Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK"nun 381.maddesinin son fıkrasının, HMK’nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141.maddesi ile HMK yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Diğer taraftan; 1086 sayılı HUMK. 455(6100 sayılı HMK.305) maddesinde; hükümlerin tavzihi, hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yol olduğu belirtilmiş olup, hükmü değiştirecek nitelikte tavzih kararı verilmesi mümkün değildir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, mahkeme kısa kararında, “davanın HUMK’nun 193/3 maddesi uyarınca 05/01/1994 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına” denildiği halde, gerekçeli direnme kararının hüküm fıkrasında ise “davanın HUMK’nun 193/3 maddesi uyarınca 05/01/1994 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına ve dava konusu Dirimpınar köyü 149 parsel sayılı taşınmazın itiraz sonucu verilen 08/11/1988 tarihli komisyon kararı gibi tapuya kayıt ve tesciline ” şeklinde kısa kararda yeralmayan tescil hükmü kurmak suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkili hüküm kurulduğu sonucuna varılmıştır.
    Hal böyle olunca, mahkemece 1086 sayılı HUMK’nun 381,388.ve 389(6100 sayılı HMK’nın 294, 298 ve 297/2) maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.
    Direnme kararı sair temyiz itirazlarının incelenmeksizin bu nedenle usulden bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 17.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi