18. Ceza Dairesi 2019/1529 E. , 2019/10329 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Konut dokunulmazlığını ihlal suçundan sanık ..."in mahkumiyetine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/1 ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Gaziosmanpaşa 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2018 tarihli ve 2015/1372 esas, 2018/149 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/11/2018 tarihli ve 2018/887 değişik iş sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/02/2019 gün ve 2019/21090 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçu ile birlikte işlendiği iddia edilen hırsızlık suçu yönünden verilen mahkumiyet kararının istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 08/10/2018 tarihli ve 2018/1910 esas, 2018/2199 karar sayılı ilamı ile "...sanığın üzerine atılı nitelikli hırsızlık suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın eylemi suç eşyasını kabul etmek suçu kapsamında sabit görüldüğünden..."şeklinde karar verildiğinin anlaşılması karşısında, hırsızlık suçu ile birlikte işlendiği iddia edilen konut dokunulmazlığını ihlal suçu yönünden sanığın mahkumiyetine karar verilmesine ilişkin yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından bahisle beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuki Nitelendirme
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet Savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet Savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, O Yer Cumhuriyet Savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet Savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK"nın 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Ancak;
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda, sanık hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından yargılama yapıldığı, Gaziosmanpaşa 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2018 tarihli ve 2015/1372 esas, 2018/149 sayılı kararı ile sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet kararı yönünden istinaf yoluna başvurulduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 08/10/2018 tarihli ve 2018/1910 esas, 2018/2199 karar sayılı ilamı ile "...sanığın üzerine atılı nitelikli hırsızlık suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın eylemi suç eşyasını kabul etmek suçu kapsamında sabit görüldüğünden..." şeklinde karar verildiği, bu suretle konut dokunulmazlığının ihlali suçu açısından Yerel Mahkemece, taraflar veya Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine yahut re"sen dosyanın ele alınabileceği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 08/10/2018 tarihli ve 2018/1910 esas, 2018/2199 karar sayılı ilamı uyarınca konut dokunulmazlığının ihlali suçundan Yerel Mahkemece re"sen değerlendirme yapılabileceği, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/11/2018 tarihli ve 2018/887 değişik iş sayılı kararı incelendiğinde, itiraz mercii tarafından Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararına aykırı olarak inceleme yapıldığının da tespit edilemediği, Yerel Mahkemece bahse konu suç açısından yeniden değerlendirme yapma imkanı bulunduğu göz önüne alındığında, bu yola başvurulmadan kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu ve şu aşamada kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi gereken bir hukuka aykırılık tespit edilmediği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 11/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.