10. Ceza Dairesi 2018/4609 E. , 2019/2017 K.
"İçtihat Metni"Mahkeme : Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hüküm : İstinaf başvurularının esastan reddi
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dosya kapsamına göre; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını gerektirir bir neden görülmediğinden sanıklar ... ve ... müdafilerinin duruşmalı inceleme isteklerinin CMK"nın 299. maddesi uyarınca reddine karar verilerek duruşmasız inceleme yapılmıştır.
Suç tarihinin 26/01/2016 olduğu halde gerekçeli karar başlığında 04/04/2016 olarak gösterilmesi mahallinde giderilebilecek maddi hata olarak görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği ve istinaf isteminin esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesi nedeniyle, 5271 sayılı CMK"nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan bölge adliye mahkemesi kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA, hükmolunan ceza miktarı ile tutuklu kalınan süre göz önüne alınarak sanıklar Müslüm ve Ferit hakkındaki tahliye taleplerinin reddine, dosyanın ... 5. Ağır Ceza Mahkemesine kararın bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesine, sanıklar ... ve ... yönünden
tekerrür uygulaması, sanıklar Hasan ve Müslüm hakkında TCK’nın 37 ve 188/5. maddelerinin uygulaması yönünden Başkan Vekili ..."ün karşı oyu ve oyçokluğuyla; 02/04/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
(Sanıklar ..., ... ve ... hakkında)
A) ... ve ... yönünden 5237 sayılı TCK"nın 37. maddesi ile 188. maddesinin 5. fıkrasının uygulanması yönünden:
5237 sayılı TCK"nın birinci kitabının ikinci kısmının dördüncü bölümünde "suça iştirak" düzenlenmiş; "fail, azmettirme ve yardım etme" olmak üzere üç iştirak biçimi kabul edilmiştir.
TCK"nın 37. maddesinin 1. fıkrasında "suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur" denilerek "fail" tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 39. maddesinde ise, suçun işlenmesine yardım edenin cezasından indirim yapılması öngörülmüş ve "suçun işlenmesine yardım etme" kapsamındaki hareketler "suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek, suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak" şeklinde sayılmıştır.
Somut olayda sanıklar Müslüm ve Hasan"ın, TCK"nın 188. maddesinin 3. fıkrasında seçimlik olarak sayılan hareketlerden herhangi birini gerçekleştirdiğine; bu bağlamda suç konusu uyuşturucu maddenin temini, yüklenmesi, paketlenmesi, taşınması gibi bir fiile katıldığına ya da uyuşturucu maddeye ortak olduğuna ilişkin hiçbir delil bulunmamaktadır. Sabit olan fiilleri, suç konusu uyuşturucu maddeyi taşıyan diğer sanıklar Neşet ve Hayri"nin önünden, başka bir araçla giderek (Öncü araçta), yol kontrolü yapmak suretiyle, uyuşturucu maddenin taşınmasına yardım etmekten ibarettir.
Böylece, uyuşturucu madde nakletme suçunun işlenmesine yardım eden sanıklar Müslüm ve Hasan"ın cezasından TCK"nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılmamış olması yasaya aykırıdır.
Buna bağlı olarak sanıklar ... ve ... olaydaki konumlarının "fail" niteliğinde olmayıp, TCK"nın 39. maddesi kapsamında "yardım eden" niteliğinde olması; TCK"nın 188/5. maddesinin uygulanması için müşterek faillerin "aynı yönde" hareket etmeleri gerektiği, somut olayda sanıklar Neşet ve Hayri uyuşturucu madde taşıyor ise de; sanıklar Müslüm ve Hasan"ın eyleminin adı geçen sanıklara yardım niteliğinde olduğu dikkate alındığında uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun üç veya daha fazla kişi ile birlikte işlenmesi durumunun söz konusu olmadığı bu nedenle sanıklar ... ve ... hakkında hükmolunan temel cezaların TCK"nın 188/5. maddesi uyarınca artırılmasının yasaya aykırı olduğunun anlaşılması karşısında, hükümlerin bu gerekçeler ile bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.
B) Sanıklar ... ve ... hakkında TCK"nın 58. maddesinin uygulanması yönünden:
5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine göre; suçun hukukî niteliği değiştiğinde ya da cezanın artırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde, durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınmadan, sanıklar hakkında iddianamede gösterilen dışında bir kanun hükmü uygulanamaz.
Sanıklar hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek durumunun, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkmadığı, dava açıldığında da mevcut olduğu ileri sürülerek, bu konuda ek savunma hakkına gerek bulunmadığına ilişkin görüş kabul edilemez. CMK"nın 226. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır" ifadesi, "iddianamede gösterilmeyen bir kanun hükmü gereğince, sanığın cezasının artırılması veya sanık hakkında güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde de birinci fıkrada olduğu gibi durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınması gerekir" anlamındadır.
Adli sicil kayıtlarında birden fazla hüküm bulunduğunda, bu hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğu konusunda mahkemelerin bile zaman zaman yanıldığı, tekerrüre esas olmayan hükmün tekerrüre esas alındığı dikkate alındığında, hakim ve Cumhuriyet savcılarının bile uygulamada yanıldıkları bir konuda sanıklardan adli sicil kayıtlarındaki hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğunu bilmesini beklemenin doğru olmayacağı kanaatindeyim.
Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir. Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmünün yer aldığı adlî sicil kaydının duruşmada okunması üzerine sanığın okunan kaydın kendisine ait olduğunu veya bu belgeye karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemesinin ek savunma yerine geçmesi mümkün değildir.
Emredici nitelikte olan CMK’nın 226. maddesi gözardı edilerek, sanıklara ek savunma hakkı verilmeden, sadece adli sicil kaytlarının okunması ile yetinilerek TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, sanıklar ... ve ... hakkındaki hükümlerin bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun adı geçen sanıklar hakkındaki onama görüşüne katılmıyorum. 02.04.2019