1. Hukuk Dairesi 2018/4150 E. , 2019/6054 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."in paydaşı olduğu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının ölümünden iki gün önce alınan vekaletname ile ölümünden sonra 20.03.1992 tarihinde davalılara satış suretiyle temlik edildiğini, ölümle vekalet ilişkisinin sona erdiğini, temlik işlemlerinin yolsuz olduğunu, ayrıca davalıların mal kaçırmak amacıyla hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ve mirasbırakan adına tesciline, kamulaştırılan taşınmazlar yönünden tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar ... ve ..., satış işlemlerine mirasbırakanın ölümünden önce başlandığını, işlemlerin gerçek satış olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar savunma getirmemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; "...Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortak bulunmaktadır. Dava dışı mirasçı ve aynı zamanda vekil olan ... davaya dahil edilerek adına tebligat yapıldığı halde herhangi bir yanıt vermemiştir.
Hal böyle olunca; mirasçı ...’nin davaya muvafakat vermediği gözetilerek miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de; terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olması nedeniyle mirasçılardan birinin veya bir kaçının tereke adına feragatı mümkün olmadığından hukuksal sonuç doğurmayacağında kuşku yoktur. Öyleyse, mahkemece feragata değer verilerek pay oranında karar verilmesi de isabetli değildir." gerekçeleri ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; verilen karar bu kez Dairece " "...Mirasbırakan ...’in 14.3.1992 tarihinde ölümü ile geride davalı eşi ... ile çocukları davacılar ..., ..., ... ve ... ile dava dışı ...’yi mirasçı olarak bıraktığı, eldeki davanın yargılaması sırasında 3.9.2010 tarihinde davalı ...’in de öldüğü, bunun üzerine ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/233 Esas sayılı dosyasında verilen 29.11.2012 tarihli kararla hem mirasbırakan ...’un hem de davalı ...’in terekesine davacı ...’in tereke temsilcisi olarak atandığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; davadaki istek bakımından davacılar ile yargılama sırasında ölen davalı ... arasında hukuki yarar çatışması olduğunun kabulü gerekir. Hukuki yarar çatışması söz konusu olduğuna göre, her iki terekenin de aynı kişi tarafından temsil edilmesine imkan bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca; davalı ..."in terekesini temsil etmek üzere başka bir kişinin tereke temsilcisi olarak tayin; ile yargılamaya devam edilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/71 Esas sayılı dosyası ile aynı mahkemenin 2001/60 Esas sayılı dosyasında davacılar tarafından aynı iddialara ilişkin olarak başka taşınmazlarla beraber eldeki ... parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan davaların kabul edildiği, anılan kararların derecattan geçerek kesinleştiği görülmekte olup, mahkemece bu hususun dikkate alınmamış olması doğru olmadığı gibi, ... parsel sayılı taşınmazın akit tarihi ile tapu kütüğüne tescil tarihinin farklı olmasının nedeni araştırılmadan sonuca gidilmiş olması isabetsizdir." gerekçeleriyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 14.03.1992 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ile davalı ... ve ...’in kaldığı, ...’in 03.09.2010’da öldüğü, ...’in 12.3.1992 tarihli vekaletname ile oğlu ...’i taşınmazlarını satışa yetkili vekili olarak atadığı, ...’nin anılan vekaletnameyi kullanarak; 13.3.1992 tarihli ve ... nolu satış akti ile ... parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakana ait ... payı dava dışı ...’e, 20.3.1992 tarihli ve ... nolu satış akti ile ... parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakana ait ... payı davalı ...’e, 20.3.1992 tarihli ve 120 nolu satış akti ile ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki mirasbırakana ait ... payı davalı ...’e temlik ettiği, bilahare dava dışı ...’in ... parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakandan satın aldığı ... payı kendisine ait ... pay ile birlikte mirasbırakanın eşi olan davalı ...’e temlik ettiği, ... parsel sayılı taşınmazın 2002 yılında ifraz edilmesiyle ... ve ... parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, bu taşınmazlardan ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılarak DSİ adına tescil edildiği, ... parsel sayılı taşınmazın ise tekrar ifraz edildiği ve ... ve ... parsel sayılı taşınmazların oluştuğu ve her iki taşınmazda davacıların paydaş kılındığı, davalı ...’in ... parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakandan satın aldığı ... payı kendisine ait ... pay ile birlikte davalı ...’e temlik ettiği, davalı ...’e temlik edilen ... parsel sayılı taşınmazın tamamının 2002 yılında DSİ tarafından kamulaştırıldığı, yine davalı ...’e temlik edilen ... parsel sayılı taşınmazın ifraz edilmesiyle ... ve ... parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılarak DSİ adına tescil edildiği, ... parsel sayılı taşınmazda ise davalı ... adına ¾ pay tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olaya gelince; dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bent dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine.
Davalı ... yargılama sırasında öldüğünden Türk Medeni Kanununun 28.maddesi hükmü uyarınca ölümle kişiliğin son bulacağı kuralı gözardı edilmek ve hakimin doğru sicil oluşturma yükümlülüğü ihlal edilmek suretiyle ölü kişi adına tescil ve aleyhine kamulaştırma bedelinin tahsiline kararı verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının bu yön itibariyle kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.