Esas No: 2019/1511
Karar No: 2022/285
Karar Tarihi: 08.02.2022
Danıştay 9. Daire 2019/1511 Esas 2022/285 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 9. Daire Başkanlığı 2019/1511 E. , 2022/285 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2019/1511
Karar No : 2022/285
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ....
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Gayrimenkul Geliştirme A.Ş.
İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile iadesine hükmedilen damga vergisi için tahsil tarihinden iade edildiği tarihe kadar hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair ... tarih ve E.... sayılı işlemin iptali ile 2.004.820,41-TL tutarında hesaplanan faizin kendisine ödenmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; devletle mükellef arasındaki vergilendirme ilişkisinin, yalnızca alacaklı ve borçlu ilişkisinden ibaret olmayıp, devletin, alacaklı sıfatıyla vergi borcunun ödenmesi hususunda mükellefe emir verirken, emirlerine uymayan mükellef hakkında da, hükümranlık yetkisine dayanarak gerek idari, gerekse kişi hürriyetine yönelik cezaları uygulama kudretine sahip olması nedeniyle, vergi ilişkisinin kamu hukuku alanına dahil olduğu, bu bakımdan; kanundan doğan ve kamu hukuku alanında cereyan eden vergi ilişkisinde, sözleşmeden doğan özel borç ilişkilerinde kanuni faizi düzenleyen 3095 sayılı Kanunun uygulama olanağı bulunmadığı; Devlet, mükellef tarafından dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi hesaplamak suretiyle uğradığı ekonomik kaybı telafi amacı taşıdığına göre, mükellefe iade edilecek vergilere de, devletin kendi alacaklarına uyguladığı gecikme faizi oranının esas alınması suretiyle bir denge kurulması gerektiği; bu nedenle, davalı idarece, mahkeme kararı ile iadesine karar verilen damga vergisi için ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz tutarının davacıya iade edilmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu idari işlemde hukuka uyarlık görülmediği; davacının 2.004.820,41-TL tutarında faiz ödenmesi istemine gelince; Mahkemelerince verilen karar doğrultusunda gecikme zammı oranında faizin davalı idarece hesaplanıp davacıya iade edileceği tabii olduğundan ve davacı tarafından dava dilekçesinde belirtilen 2.004.820,41 TL faiz için tutar belirtilerek idareye yapılmış bir başvuru ve bu konuda tesis edilmiş bir işlem de bulunmadığından davacının faiz tutarına ilişkin talebinin incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen incelenmeksizin reddine; dava konusu işlemin iptaline, ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz tutarının davacıya iadesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının, davanın kabulüne ilişkin hüküm fıkrasının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu hüküm fıkrasının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Uyuşmazlığa konu damga vergisinin iadesine hükmedilen yargı kararı incelendiğinde, davacının faiz isteminde bulunmadığı, mahkemenin de faize ilişkin hüküm kurmadığı, bu hususun davacı tarafından temyiz konusu da edilmediği anlaşıldığından, anılan karara dayanılarak davacıya faiz ödenmesinin mümkün olmadığı, yargı kararı uyarınca iade edilecek vergiler açısından faiz ödenmesine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, faizle ilgili 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/6. maddesinin ise yargı kararlarının yerine getirilmesine ilişkin olduğu iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kısmen kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının faiz istemine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
.... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile iadesine hükmedilen damga vergisi için tahsil tarihinden iade edildiği tarihe kadar hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair ... tarih ve E..... sayılı işlemin iptali 2.004.820,41-TL tutarında hesaplanan faizin kendisine ödenmesi istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinin 2. fıkrasında, kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakimin, örf ve adet hukuka göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vereceği öngörülmüş; 4. maddesinde de hakimin takdir yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre, kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.
Anayasanın 148. maddesinin 1. fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımında uygunluğunu denetleyeceği ve bireysel başvuruları karara bağlayacağı düzenlenmiş; 152. Maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı öngörülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında: "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 10/2/2011 tarihli ve E:2008/58, K:2011/37 sayılı iptal kararı üzerine, 15/06/2012 tarihli, 28324 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la yeniden düzenlenen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin dördüncü fıkrasında "fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın, mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120. madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği, söz konusu 120. maddede ise; vergi hatalarının düzeltme fişine dayanılarak düzeltileceği, hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla verginin, aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunacağı, düzeltme fişinin bir nüshasının, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edileceği belirtilmiştir.
213 sayılı Kanun'un yine aynı Kanunla eklenen geçici 29. maddesinde ise bu Kanunun 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge İdare Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Bölge İdare Mahkemesi kararının, dava konusu işlemin, mahkeme kararı ile iadesine hükmedilen damga vergisi için faiz ödenmesi talebinin reddine yönelik kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup, davalı tarafından ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarenin, Bölge İdare Mahkemesi kararının, faiz oranına ilişkin kısmına yönelik temyiz istemine gelince;
Yukarıda yer verilen düzenlemelerde görüleceği üzere, Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinde hakime hukuk yaratma yetkisi tanınmış ve bu yetkinin kullanılacağı koşullar ve sınırlar belirlenmiş bulunmaktadır. Buna göre, bu yetkinin kanunda ve örf ve adet hukukunda kural olmaması durumda kullanılması öngörülmüş ve hakimin kanun koyucu gibi hareket etmesi gereği vurgulanmıştır. Bu kapsamda, keyfilikten ve o anın koşullarının etkisinden uzak bir şekilde, eşitlik ve hukuk güvenliği çerçevesinde, hukuk devletinin gerekleri ile sonradan diğer olaylar için de temel olabilecek şekilde kullanılması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde ise, hakimin takdir yetkisi düzenlenmiştir. Hakimin takdir yetkisi, hukuk yaratma yetkisinden farklıdır. Burada, hakimin önündeki somut olaya uygulayacağı bir kural bulunmakta olup, olayın önceden bilinmeyen özellikleri dolayısıyla hakime bir değerlendirme, tercih yapma yetkisi tanınmış bulunmaktadır.
Hakimin takdir yetkisi de sınırsız değildir. Hakim bu yetkisini, ancak kendisine kanunen açık yahut zımni olarak bu hakkın tanınmış olduğu durumlarda, kanunun çizdiği sınırlar içerisinde, hakkaniyet ve nefaset kurallarına göre kullanması gerekmektedir.
Bu açıklamalar kapsamında, somut olaya ilişkin bir kanun hükmünün bulunması ve kanun hükmünde hakime açık ya da zımni olarak takdir yetkisi tanınmamış olduğu durumlarda, hakimin hukuk yaratma ya da takdir yetkisini kullanması mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bu durumda hakimin, ilgili kanun hükmünü ihmal etme yetkisi bulunmamaktadır. Aksi bir tutum, keyfiliğe, ayrımcılığa, hukuk düzeninin bozulmasına yol açacaktır.
Ancak böyle bir durumda, söz konusu kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanısına varılması halinde, hakime, Anayasanın 152. maddesinde, ilgili kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, kanunların Anayasaya aykırılığını denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurma imkanı tanınmıştır.
Mükelleflerden fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesi durumunda, iade edilen tutarlara hangi oranda faiz ödeneceği konusunda açık bir düzenleme bulunmadığından, hukuk yaratma yetkisi kapsamında yerleşik Danıştay içtihatları ile 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca hesaplanacak faiz oranının uygulanması öngörülmüş bulunmaktaydı. Ancak, 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112/4. maddesi yeniden düzenlenmiş ve fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı öngörülmüştür.
Diğer bir ifadeyle, vergi idaresince, mükelleflerden, 15/06/2012 tarihinden sonra fazla ve yersiz olarak tahsil edilen tutarların 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça hüküm altına alınmış bulunmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, .... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile iadesine hükmedilen damga vergisi için tahsil tarihinden iade edildiği tarihe kadar hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 16/11/2016 tarih ve E.362000 sayılı işlemin iptali ve hesaplanan 2.004.820,41- TL tutarında faizin kendisine ödenmesinin istenildiği, Mahkemece dava konusu işlemin iptali ile ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz tutarının davacıya iadesine faiz ödenmesi istemi yönünden ise davanın incelenmeksizin reddine karar verildiği, davalı idarenin, Vergi Mahkemesi kararının aleyhe olan hüküm fıkrasına yönelik istinaf başvurusunun da Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği görülmüştür.
Bu durumda, fazla ve yersiz olarak 2007 yılında tahsil edilen ve yargı kararı üzerine 2016 yılında iade edilen damga vergisine ilişkin olarak, hukuk devletinin adil dengesinin korunması gerektiğinden bahisle devlet tarafından kendi alacaklarına uygulanan faiz oranı olan 213 sayılı Kanunu'nun 112/3.maddesi uyarınca gecikme zammı oranında faiz ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali ile ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz tutarının davacıya iadesine karar verilmiş ise de yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında, 213 sayılı Kanun'un 112/4. maddesinin 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe girdiği de dikkate alınarak uygulanacak faiz oranı yönünden yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. ... Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:.... sayılı kararının faiz oranına ilişkin kısmının BOZULMASINA, diğer kısmının ONANMASINA,
3. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 08/02/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.