Esas No: 2022/871
Karar No: 2022/4222
Karar Tarihi: 19.09.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/871 Esas 2022/4222 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2022/871 E. , 2022/4222 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi( Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili ile müdahiller ... ve ... Nakliyat ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı müvekkilinin inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini ancak zaman içinde ekonomik durumunun bozulduğunu ileri sürerek, İİK’nın 286.maddesi kapsamında davanın kabulü ile 3 aylık geçici mühlet kararı, sonrasında kesin mühlet kararı verilmesini ve konkordato projesinin tasdikini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulü ile konkordatonun tasdikine karar verilmiş, 25.05.2021 tarihli tashih şerhi ile hüküm bilahare tashih edilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin ve bir kısım alacaklılar vekilinin ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından, yapılan inceleme sonucunda tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili ve alacaklılar Sarmaşık Kaplıcaları Ltd. Şti ile alacaklı ... Nakliyat Ltd. Şti vekili temyiz etmiştir.
Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin kararlarında, gerekçeli karar hakkının adil yargılanma ilkesinin somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 141/3. maddesine göre, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.
Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK ‘nun 297. maddesine göre, hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler yer almalı, sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddesinde ise “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” hükmü düzenlemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli, 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; yasanın anladığı anlamda oluşturulacak hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların bu dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkı ilkesine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine açıkça aykırıdır.
Bu anlatımlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece tefhim edilen kısa kararda “Proje kapsamındaki adi borçların konkordatonun tasdiki kararının verildiği tarih olan 29/04/2021 tarihinden itibaren 3 ay ödemesiz olmak ve 31/07/2021 tarihinde ilk taksit başlamak üzere konkordato projesi kapsamında kalan tüm borçlarını birer ay ara ile 21 eşit taksitte ödenmesine,” karar verildiği halde gerekçeli kararda “Proje kapsamındaki adi borçların konkordatonun tasdiki kararının verildiği tarih olan 29/04/2021 tarihinden itibaren 6 ay ödemesiz olmak ve 31/10/2021 tarihinde ilk taksit başlamak üzere konkordato projesi kapsamında kalan tüm borçlarını birer ay ara ile 36 eşit taksitte ödenmesine,” karar verilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar çelişkisi yaratılmıştır. Mahkemece her ne kadar tashih şerhi işlenmişse de, HMK’nın 304. maddesinde düzenlenen tashih uygulaması açık hesap ve maddi hatalar için uygulanması gereken bir yol olup konkordato projesinde yer alan ödeme planının alacaklıların aleyhine olacak şekilde tashih şerhi ile değiştirilmesi mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ve 10.04.1992 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunması bozma nedenidir. Çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın sadece bu nedenle bozulması gerekmekle, anılan kararın diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 09.12.2021 tarihli ve 2021/1474 Esas, 2021/1552 Karar sayılı kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile asli müdahillere iadesine, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin de ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.