Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/1831
Karar No: 2015/1198
Karar Tarihi: 15.04.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1831 Esas 2015/1198 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/1831 E.  ,  2015/1198 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 13.06.2013
    NUMARASI : 2013/112 E-2013/105 K.

    Taraflar arasındaki "marka hükümsüzlüğü, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 19.03.2010 gün ve 2006/512 E.-2010/49 K. sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 14.06.2012 gün ve 2010/8788 E.-2012/10516 K. sayılı ilamıyla;
    (...Davacı vekili, Japonya da kurulan ve dünya çapında faaliyet gösteren müvekkilinin tüm dünyada TIGER sözcük markası ile ŞEKİL markasının bulunduğunu, ayrıca ASICS ve ASICS TIGER markalarının da mevcut olduğunu, 1950"li yıllardan beri TIGER markasını, 1960"lı yıllardan beri de ŞEKİL markasını spor ayakkabılarında ve her türlü spor malzemelerinde kullandığını, müvekkilinin Türkiye"de ilk kez 1982 yılında marka tescili elde ettiğini, halen 120 ülkede ŞEKİL markası tescili bulunduğunu, TIGER markasının ise dünya çapında 86 ülkede tescilli olduğunu, bu markalarının yaratıcısının, telif hakkı sahibinin ve gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, bu markaların dünya çapında tanındığını, davalının ise davacının ŞEKİL markalarının aynısını ve benzerlerini tescil ettirip TIGER markası ile ayniyet derecesinde benzer olan TAYGER markasını da tescil ettirdiğini ve müvekkilinin markalarını birebir taklit ederek bu markaların tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığını, davalının gerek tescillerinin gerekse fiillerinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, aynı sektörde bulunan davalının müvekkilinin markasından ve bu markanın tanınmışlığından haberdar olması gerektiğini ileri sürerek davalıya ait 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706 ve 109367 nolu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinlerine, davalı tarafından TAYGER markası ile ŞEKİL markalarının herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenmesine, verilecek kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, müvekkilinin ŞEKİL markasını ilk kez 1982 yılında, TAYGER markasını ise ilk kez 1979 yılında tescil ettirdiğini, her iki markanın da spor ayakkabıları konusunda tescili bulunduğunu, ŞEKİL markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibinin davacı olduğu iddiasının ispatlanamadığını, tanınmışlık iddiasının da doğru olmadığını, müvekkilinin markalarını tescilden bu yana 24 yıldır kullandığını, müvekkilinin 109367 sayılı tescilin hükümden düştüğünü , müvekkilinin markalarını spor ayakkabısı emtiası üzerinde kullanmak üzere yaptırımlar yaptığını, gerçek hak sahibinin TAYGER markası yönünden ve şekil markası yönünden müvekkili olduğunu, davacının, davalının marka tescilinden haberdar olduğunu, bugüne kadar bekleyerek bu davayı açmasının kötüniyetli bir davranış olduğunu ve Medeni Kanunun 2. maddesi anlamında sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiş, karşı davasında ise davacıya ait 140162, 139163, 78580 sayılı markaların hükümsüzlüğüne, davacı karşı davalının müvekkiline ait marka hakkına vaki tecavüzünün tespitine durdurulması ve men"ine, haksız rekabetin tesbit ve men"ine, verilecek kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait TIGER markası ile ŞEKİL markalarının davalının tescil başvurularının yapıldığı tarihlerde dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğu, WIPO kriterlerine göre ve yapılan reklam ve tanıtım harcamalarına göre tanınmış marka niteliğinde bulunduğu, davacının TIGER markası ile davalının TAY.GER, eTAYGER markaları çok büyük ölçüde benzer olduğu, ŞEKİL markalarının da benzer olduğu, alıcıların davalıya ait ürünü, davacı tarafından üretilen ürünler olduğu zannedilerek satın alınabileceği ayrıca davalı şirket tarafından davacıdan lisans alınarak üretilen ürünler olduğu kanaatinin ortaya çıkabileceği, davalının marka tescil başvurularını yaptığı sırada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmamasının mümkün görülemeyeceği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markaları Türkiye"de davacı tarafından davalının tescillerinde çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybının somut olayda gerçekleşmediği, davalı-karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markaları kendisinin tanıtıp toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını yüksek derecede tanınmış bir marka oluşu karşısında, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetin hukuken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği dikkate alınarak sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706, 109367 nolu markaların ayrı ayrı hükümsüzlüğüne, TPE sicilinden terkinine, sair tüm taleplerin reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı-karşı davacı T. Lastik Fab. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
    1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı T. Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Davalı-karşı davacı T. Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin asıl dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarına gelince; asıl dava, davalı-karşı davacı T.Lastik Fabrikaları A.Ş. adına TPE nezdinde tescilli “135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706 ve 109367 nolu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinlerine, davalı tarafından TAYGER markası ile ŞEKİL markalarının herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenmesine, verilecek kararın ilanına karar verilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece alınan bilirkişi raporu esas alınarak davalının marka tescil başvurularını yaptığı sırada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmamasının mümkün görülemeyeceği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markaları Türkiye" de davacı tarafından davalının tescillerinden çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybının somut olayda gerçekleşmediği, davalı-karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markaları kendisinin tanıtıp toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını ispatlayamadığı, son derece bariz marka benzerliği ve davacının markalarının dünyada çok yüksek derecede tanınmış bir marka oluşu karşısında, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetin hukuken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.
    556 sayılı KHK"nin 35/1.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK"nin amacına uygundur. Çünkü, KHK"nin 35/1. ve 42/1-(a) maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK"nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK"nin 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK"nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK"nin ruhuna da uygundur. YHGK"nun Dairemiz"ce de benimsenen 16.07.2008 tarih ve E.2008/11-501, K. 2008/507 sayılı ilamı da bu yöndedir. Anılan YHGK kararında da benimsendiği üzere, marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötüniyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
    Öte yandan, ilke olarak, hak sahibi olan davacı, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği taktirde, davalının senelerden beri kullandığı ve tanıttığı markanın iptalini talep edemez. Hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin M.K.nun 2.maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığının değerlendirilmesi gereklidir. Zira, haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nezdinde güven yaratan kişilere hükümsüzlük davası açma hakkı tanınmaması gerekmektedir.
    Somut olayda, davalı karşı -davacının en yeni marka tescil tarihi 23.01.1987 tarihidir. Kaldıki, davacı-karşı davalının Türkiye’de yapmış olduğu 1983 tarihli marka başvurusundan, davalı-karşı davacıya ait marka mesnet gösterilerek TPE tarafından “ayakkabı” emtiası çıkarılmıştır. Buna karşılık davacı-karşı davalı hükümsüzlük davası açmamıştır. Aradan 23 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra davacı-karşı davalının hükümsüzlük davası açması MK.2.maddesi ile bağdaşmaz. Her ne kadar yukarıda açıklandığı üzere 556 Sayılı KHK"nin 42/1-(a) bendi uyarınca kötüniyetli tescil halinde hükümsüzlük davası süreye tabi değilse de bu hakkın kullanılmasının sınırı da MK.2.maddesidir. Davacı-davalı şirketin ayakkabı emtiası yönünden yaptığı marka tescilinden itibaren 23 yıl gibi bir zaman boyunca bu markaya yatırımlar yapmasına sessiz kalarak davalı şirketin markası üzerinde emek sarfedip, masraf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde tanıtmak suretiyle kendisine ait yeni bir değer oluşturduktan sonra sözkonusu değerin yok edilmesi sonucuna yol açacak şekilde davacının tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek hükümsüzlük talep etmesi yukarıda açıklanan şekilde hakkın kötüye kullanılması teşkil edip MK. 2.hükmü uyarınca korunması mümkün değildir.
    O halde mahkemece, davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığının kabulü ile asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    3-Ayrıca, davalı-karşı davacıya ait 109367 nolu TAY-GER markası 1999 tarihinden itibaren yenilenmemekle hükümden düşmekle bu marka hakkında da hükümsüzlük kararı verilmesi doğru görülmemiştir...)
    gerekçesiyle (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı T. Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı davalı-karşı davacı T. Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının kabulü ile kararı davalı-karşı davacı davalı-karşı davacı T.Lastik Fabrikaları A.Ş. yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmiş,
    Davacı vekili ve davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 01.03.2013 gün ve 2012/16378 E., 2013/3790 sayılı ilamıyla;
    “...1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, taraflar vekillerinin HUMK"nun 440.maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
    2-Davacı-karşı davalı vekilinin Dairemiz kararına karşı maddi hatanın düzeltilmesi istemine gelince; açık maddi hata nedeniyle istemin kabulü ile Dairemizin 14.06.2012 gün ve 2010/8788 E, 2012/10516 K sayılı ilamının "Sonuç" bölümünde yer alan "(2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle" ibarelerinden sonra gelen "davalı-karşı davacı davalı-karşı davacı T. Lastik Fabrikaları A.Ş vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının kabulü ile kararı davalı-karşı davacı" kelimelerinin karardan çıkartılarak yerine "asıl dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının kabulü ile kararın" ibarelerinin getirilmesi suretiyle söz konusu maddi hatanın düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir. …”
    gerekçesiyle (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin karar düzeltme isteminin HUMK"nun 442.maddesi uyarınca reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin maddi hatanın düzeltilmesi isteğinin kabulüne karar verilmekle yeniden yapılan yargılama Sonunda; mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davalı-karşı davacı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava; davalı-karşı davacı Timsah Lastik Fabrikaları A.Ş. adına tescilli 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706 ve 109367 sayılı markaların tanınmış davacı markalarına iltibas yaratacak şekilde benzediği gerekçesiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi, karşı dava; davacıya ait 140162, 139163, 78580 sayılı markaların davalı markasına iltibas oluşturacak şekilde benzer olduğundan hükümsüzlüğü, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davacıya ait “TIGER” markası ile şekil markalarının davalının tescil başvurularının yapıldığı tarihlerde dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğu, WIPO kriterlerine ve yapılan reklam ve tanıtım harcamalarına göre tanınmış marka niteliğinde bulunduğu, davacının “TIGER” markası ile davalının” TAY.GER”, ve “TAYGER” markalarının ve şekil markalarının çok büyük ölçüde benzer olduğu, alıcıların davalıya ait ürünü, davacı tarafından üretilen ürünler olduğunu zannederek satın alabileceği, ayrıca davalı şirket tarafından davacıdan lisans alınarak üretilen ürünler olduğu kanaatinin ortaya çıkabileceği, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmamasının mümkün görülemeyeceği, dava konusu markaların Türkiye"de davacı tarafından davalının tescillerinden çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybının somut olayda gerçekleşmediği, davalı karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markaları kendisinin toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını ispatlayamadığı, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetin hukuken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği, sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706, 109367 sayılı markaların ayrı ayrı hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, karşı davanın reddine dair verilen karar Özel Daire"ce yukarıya metni aynen alınan ilam ile bozulmuş, Mahkemece, 109367 sayılı marka yönünden bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, diğer markalar yönünden önceki gerekçeler tekrar edilip genişletilerek verilen direnme kararı davalı karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı karşı davalıya ait tanınmış markalar ile benzer olan davalı karşı davacıya ait markaların kötüniyetle tescil edilmesi halinde davacı karşı davalının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramadığı, varılacak sonuca göre davalı adına tescilli markalara ilişkin hükümsüzlük isteminin kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle somut olayın özelliğine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 15.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi