
Esas No: 2014/8672
Karar No: 2014/25163
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/8672 Esas 2014/25163 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Malazgirt Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 12.12.2013
No : 2011/73-2013/264
Davacı, 20.01.1989 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun ve prim borçlarının yapılandırılması için 6111 sayılı Kanundan yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin b bendinde tanımlanan unsurları taşıması ve “tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri” yönündeki hükümlerinin kararın yazımında dikkate alınması gerekir. Davalı Kurum vekilinin adının karar başlığına yazılmamış olması hatalı olduğu gibi; karar başlığında husumet yöneltilen davalı S.. B.. ile yetinilmesi gerekirken, tüzel kişiliği ve taraf sıfatı bulunmayan Muş İl Müdürlüğü"nün de yazılmış olması, usul ve yasaya aykırıdır.
2-Dosyadaki belgelerden, davacının, 20.01.1989 tarihinden itibaren Muş İli Bulanık İlçesi Şoförler ve Otomobilciler Odasına kaydının bulunduğu; Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescili bulunmayıp, 01.05.2006 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının, 20.01.1989 – 01.05.2006 tarihleri arasında Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Yasaya ilişkin haklarının saklı tutulması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 öncesi uyuşmazlık süresi ile ilgili olarak davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına
çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir. Bu düzenleme de 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. Ne ki; 1479 sayılı Kanunda geçmişe yönelik hizmetlerin tespitine olanak veren düzenleme bulunmayıp, Yasa koyucu, zaman zaman geçmişe yönelik sigortalılık sürelerinin borçlanılmasına olanak tanımaktadır. Bununla ilgili olarak, 02.08.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile 1479 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 18. maddede “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kurum’a yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun, 1479 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri başlıklı Geçici 8. maddesinde de, “Bu Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini
yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar…
Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre içerisinde tam olarak ödenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve ödenen tutar bu Kanunun 89 uncu maddesine göre iade edilir…” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olaya ilişkin olarak, Mahkemece, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler değerlendirildiğinde; öncelikle davacının Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak Kuruma tescilinin bulunup-bulunmadığı araştırılmalı; davacının, 01.05.2006 tarihi sonrasına ilişkin isteğinin reddedildiği gözetilerek, 01.10.2008 tarihinden önce Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin bulunmaması durumunda, kabulüne karar verilen dönemde sigortalı olduğunun tespitinin mümkün bulunmadığı gözetilmelidir. Davacının, 01.10.2008 tarihi öncesinde Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin bulunduğunun anlaşılması durumunda, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması, araç kaydı, ehliyet belgesi vs. ile kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması araştırılıp, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler de göz önünde tutulup, faaliyetin bulunması durumunda sigortalı olabileceği süreler belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.