Esas No: 2021/9812
Karar No: 2022/1284
Karar Tarihi: 09.02.2022
Danıştay 6. Daire 2021/9812 Esas 2022/1284 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/9812 E. , 2022/1284 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/9812
Karar No : 2022/1284
KARAR DÜZELTME İSTEMİNDE
BULUNAN TARAFLAR : I- (DAVACILAR)
1- ...Mirasçıları;
a- ... b- ... c- ... d- ... e- ...
2- ...Mirasçıları;
a- ... b- ... c- ... d- ... e- ...
Mirasçıları;
1-...
…
11- ...
VEKİLLERİ : Av. ... II- (DAVALILAR)
1- ...A.Ş. Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
2- ...Belediye Başkanlığı - ...
VEKİLİ : Av. ...
DİĞER DAVACI : ...(Müteveffa)
KARŞI TARAF :1- (DAVALI) ...A.Ş. Genel Müdürlüğü
2-(DAVALI) ...Belediye Başkanlığı
3-(DAVACILAR) 1- ...Mirasçıları;
a- ... b- ... c- ... d- ... e- ...
2- ...Mirasçıları;
a- ... b- ... c- ... d- ... e- ...
Mirasçıları;
1-...
…
12- ...(Müteveffa)
İSTEMİN KONUSU : ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Altıncı Dairesinin 25/05/2021 tarih ve E:2021/4218, K:2021/6744 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bursa İli, Osmangazi İlçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "rekreasyon ve spor" alanı olarak belirlenmesine ve imar planının onay tarihinden itibaren 5 yıldan fazla bir sürenin geçmiş olmasına rağmen kamulaştırılmayarak mülkiyet hakkının kısıtlandığı ileri sürülerek 10.000,00-TL (ıslah sonra 322.098,09-TL) taşımaz bedelinin (ıslah dilekçesiyle) dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın kabulü yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 30/11/2017 tarihli, E:2016/951, K:2017/10232 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararına uyularak davanın devamı sırasında vefat ettiği anlaşılan davacılardan ...bakımından dosyanın işlemden kaldırılmasına, diğer davacılar bakımından ise davanın kabulü ile 299.091,09-TL'nin davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacılar ve davalılardan Türkiye Elektrik İletişim A.Ş. tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine, Danıştay Altıncı Dairesince, temyize konu karar hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.
KARAR DÜZELTME TALEP EDENLERİN İDDİALARI:
1-Davacılar tarafından; belirlenen bedelin düşük olduğu, faiz başlangıcı yönünden önceki bozma kararında bir gerekçe bulunmaması sebebiyle usulü kazanılmış hak oluştuğu, ıslah dilekçesi ile faiz isteminin mümkün olduğu, bunun davayı genişletme olarak yorumlanmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
2-Davalı Türkiye Elektrik İletişim A.Ş. tarafından; Danıştay Altıncı Dairesi'nin 16/02/2021 tarih ve E:2017/1780, K:2021/1954 sayılı bozma kararı sonrası, davanın sonucu beklenilmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, husumetin idareleri ile görülemeyeceği, belediyenin sorumlu olduğu, dava konusu alanın TEİAŞ alanı olarak gösterilmesi hususunda talepleri olmadığı, idarelerinden görüş alınmadığı, bedelin yüksek hesaplandığı, belirlenen emsalin uygun olmadığı, taşınmazdan geçen enerji nakil hatları sebebiyle değer düşüklüğünün hesaba katılmadığı ileri sürülerek Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
3-Davalı Osmangazi Belediye Başkanlığı tarafından; husumetin idareleri ile görülemeyeceği, bedelin yüksek belirlendiği, emsal değerlendirmesinin gereği gibi yapılmadığı ileri sürülerek Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçelerinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Danıştay Altıncı Dairesinin 25/05/2021 tarih ve E:2021/4218, K:2021/6744 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davaya konu taşınmazın yürürlükte olan onaylı 1/1000 ölçekli Havaalanı Kuzeyi Yunuseli Yerleşim Bölgesi Uygulama İmar Planı kapsamında "rekreasyon ve spor alanı" olarak belirlendiği, imar planından kaynaklanan kısıtlama nedeniyle taşınmazın kullanılamadığından bahisle 10.000,00-TL (ıslah sonra 322.098,09-TL) taşınmaz bedelinin ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmü yer almaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 4.7.2019 tarihli 7181 sayılı Kanunun 7. maddesiyle değişik, "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar; a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak, b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle, ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir.
Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması hâlinde, şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, resim, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
" düzenlemesi yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 07.09.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 33. maddesi ile eklenen Ek Madde 1'de; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.
Birinci fıkra uyarınca dava açılması hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle tespit edilir ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.
Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanılır. Yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödeneğin toplamını aşması hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılır." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kanuna 6745 sayılı Kanunun 34. maddesiyle "Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır.” hükmünü içeren Geçici 11. madde eklenmiştir.
.... İdare Mahkemesinin E:...sayısına ve .... İdare Mahkemesinin E:...sayısına kayıtlı dosyalarda, Geçici 11. maddenin; derdest olan davaların esası hakkında karar verilmesini engelleyici bir düzenleme olduğu, mülkiyet hakkı üzerindeki kısıtlamaların daha uzun sürmesine yol açtığı, yargı yetkisinin kullanılmasında genel hukuk ilkelerine uygun olmayan sınırlamalar getirildiği, bu sebeple ilgili kuralın mülkiyet hakkını, hak arama hürriyetini ve hukuk devleti ilkesini zedelediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 9., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğundan bahisle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiş, bu başvurular üzerine Anayasa Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli, E:2016/196, K:2018/34 sayılı kararıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 6745 sayılı Kanunun 34. maddesi ile eklenen Geçici 11. maddenin Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmiştir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 20/12/2018 tarihli, E:2016/181, K:2018/111 sayılı kararıyla da Kamulaştırma Kanununun Ek 1. maddesinin birinci fikrasının ilk cümlesi dışındaki kısımların da Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde, 15'inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulunca, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın; a) Cins ve nevini, b) Yüzölçümünü, c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini, d) Varsa vergi beyanını, e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini, f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini, g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini, h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını, ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri, esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerininin tespit edileceği belirtilmektedir.
Aynı Kanunun 15. maddesinde ise; "Bu Kanun uyarınca mahkemelerce görevlendirilen bilirkişiler bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilirler ve bunlar hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili maddeleri uygulanır. Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre en az üç kişilik bilirkişi kurulunun oluşturulması zorunludur. Bilirkişilerden birinin taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanlar ya da 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre yetkilendirilen gayrimenkul değerleme uzmanları arasından seçilmesi zorunludur..." düzenlemesi yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davaya konu taşınmazın ilk olarak Osmangazi Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile uygun bulunan ve Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin 05/10/2000 tarih ve sayılı kararı ile onaylı 1/1000 ölçekli Havaalanı Kuzeyi Yunuseli Yerleşim Bölgesi Uygulama İmar Planında "KISMEN TEK ALANI KISMEN DE YOL" olarak planlandığı, sonrasında ise sırası ile Osmangazi Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile uygun bulunan ve Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile onaylı (mülga) 1/1000 ölçekli Havaalanı Kuzeyi Yunuseli Yerleşim Bölgesi Uygulama İmar Planında "KISMEN TEAŞ ALANI KISMEN DE YOL", Osmangazi Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile uygun bulunan ve Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile onaylı (mülga)1/1000 ölçekli Havaalanı Kuzeyi Yunuseli Yerleşim Bölgesi Uygulama İmar Planında "KISMEN TEAŞ ALANI KISMEN DE YOL", Osmangazi Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile uygun bulunan ve Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...saylı kararı ile onaylı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği ile "KISMEN REKREASYON VE SPOR ALANI KISMEN DE YOL" , Osmangazi Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile uygun bulunan ve Bursa Büyükşehir Başkanlığının ...tarih ve ...sayı ile onaylı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği ile "KISMEN RESMİ KURUM ALANI (TEAŞ) KISMEN DE YOL" olarak belirlendiği görülmüştür.
Taşınmazın KISMEN RESMİ KURUM ALANI (TEAŞ) KISMEN DE YOL olarak belirlenmesine ilişkin en son plan değişikliğinin iptali istemi ile Türkiye Elektrik İletişim A.Ş. tarafından açılan davada, .... İdare Mahkemesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline kadar verildiği, davalılarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, ...Bölge İdare Mahkemesi ...İdare Dava Dairesi'nce verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı karar ile istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkeme kararının bozulmasına ve davanın reddine karar verildiği, kararın davacı tarafından temyiz edilmesi sonrasında, Danıştay Altıncı Dairesi'nin 16/02/2021 tarih ve E:2017/1780, K:2021/1954 sayılı kararı ile İdari Dava Dairesi kararının bozulduğu, bunun üzerine, ...Bölge İdare Mahkemesi ...İdare Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile bozmaya uyularak, İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu belirtilerek, istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, hukuki sürecin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazın "Kısmen Resmi Kurum Alanı (Teaş), Kısmen Yol" kullanımına ayrılmasına ilişkin yukarıda bahsi geçen imar planı değişikliğinin iptali sonrasında, taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planlaması yönünden yeniden planlama yapılana kadar plansız alanda kalması sebebiyle, "Kısmen Resmi Kurum Alanı (Teaş), Kısmen Yol" olarak kısıtlılığın devam ettiğinden bahsedilmesi mümkün olmamakla birlikte, güncel durum itibarıyla taşınmazın yürürlükteki 1/5000 ölçekli nazım imar planındaki durumu ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının Mahkemenin iptal kararı sonrasında tekrar yapılıp yapılmadığı ve söz konusu iptal kararına ilişkin yargısal süreç sonucunda verilecek karar da dikkate alınarak, gerekli araştırma yapıldıktan sonra kısıtlılık halinin devam edip etmediğinin yeni hukuki duruma göre tespit edilmesi gerekmektedir.
Hukuki el atmanın gerçekleşebilmesi için, taşınmazın uygulama imar planıyla kamusal kullanıma ayrılması, taşınmaz üzerinde özel kullanımın ve yapılaşmanın uygulama imar planı gereği hiçbir şekilde mümkün olmaması, uygulama imar planının onayından itibaren en az beş yıl süre geçmiş olması ve taşınmazın bu süre zarfında kamulaştırılmamış olması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Bu çerçevede ve yapılacak araştırma neticesinde, taşınmazdaki kısıtlılığın devam etmekte olduğunun tespiti halinde ise;
2577 sayılı Kanunun 9. maddesi hükmü uyarınca adli yargıda açılan davanın görev yönünden reddi halinde, bu husustaki kararın kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde idari yargı merciilerinde dava açılması durumunda görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, idari yargı merciilerine başvurma tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Tazminat belirlenirken, aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın dava tarihindeki (bakılan davada idari yargıda açılan dava adli yargıdaki davanın devamı niteliğinde olduğundan adli yargıdaki dava tarihindeki) cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek karar verilmesi gerekmektedir.
Olayda; Mahkeme tarafından hükme esas alınan rapor incelendiğinde, her ne kadar aralarında gayrimenkul değerleme uzmanı olan bilirkişi kurulu tarafından değer tespiti yapılmış ise de; yukarıda metnine yer verilen 2577 sayılı Kanunun 9. maddesine göre bakılan ve Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın devamı niteliğinde olan davada, bilirkişilerce idari yargı dava tarihindeki taşınmaz değeri hesaplandığı, yukarıda belirlenen esaslara göre belirlenmiş bir satış emsal alınarak yapılmış bir değerlendirme olmadığı, davaya konu taşınmazın yakın çevre yapılaşmasının net olarak olarak belirtilmediği, çevresinin boş alanlar olduğu, mermer işleyen iş yeri olduğu belirtildiği, emsal olarak belirlenen taşınmazın çevre yapılaşması hususunda kısmen konut, kısmen yol denilmekle birlikte, dava konusu taşınmazın çevre yapılaşması ile yeterli kıyaslamayı yapabilecek belirlemeler yapılmadığı, ayrıca emsal alınan satış işleminin 1998 tarihli olduğu, aradan oldukça uzun bir süre geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda; dava konusu taşınmazla aynı yapılaşma koşullarına sahip, eş değer özellikleri olan ve gerçekleşmiş bir satışa (dava tarihine yakın tarihli) konu olmuş taşınmaz emsal olarak belirlenmek suretiyle ek rapor alınması veya gerekli görülmesi durumunda aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu yeni bir bilirkişi kurulunca, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususların dikkate alınması ve değerlemede davanın ilk olarak açıldığı 29/09/2011 tarihi esas alınmak suretiyle, davaya konu taşınmaz bedelinin tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca; bozmaya uyularak yeniden yapılacak yargılama sırasında, davaya konu taşınmaza ilişkin güncel mülkiyet durumu ile yine taşınmazın yürürlükte olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında hangi kullanım alanında kaldığı imar planı değişikliği varsa, değişikliğe dava açılıp açılmadığı, açılmış ise sonuçlanıp sonuçlanmadığı, davacı tarafından aynı taşınmaza ilişkin, aynı taleple adli ya da idari yargıda açılmış başkaca bir dava olup olmadığı araştırılarak elde edilen sonuca göre karar verilmesi gerektiği gibi, yargılama giderleri hususunda da (yargılamanın önceki aşamaları da dikkate alınarak, tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmeyecek şekilde) yeniden karar verileceği açıktır.
Öte yandan, hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibarıyla hesaplanması gerekmektedir.
Diğer yandan; dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından 24.07.2015 tarihinde dosyaya sunulan ıslah dilekçesinin davalılardan Türkiye Elektrik İletişim A.Ş.'ne tebliğ edilmeden, davalının ıslaha karşı beyanları alınmadan karar verildiği anlaşıldığından, temyize konu kararda bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Davada; temyize konu kararda, davanın devamı sırasında vefat ettiği anlaşılan davacılardan ......(müteveffa) bakımından, davayı takip hakkı kendisine geçenlerin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ise de, ...mirasçıları tarafından temyiz kararından sonra, dosya karar düzeltme aşamasında iken davaya devam ettiklerine dair dilekçe ve vekaletname ibraz edildiği anlaşılmakla, yeniden yapılacak yargılamada dosyaya vekaletname sunan ... mirasçılarının davacılar olarak dosyaya dahil edilmeleri suretiyle karar verilmesi gerektiği de tabiidir.
Bu itibarla, temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle davacılardan ... bakımından dosyanın işlemden kaldırılmasına, diğer davacılar bakımından ise davanın kabulüne ilişkin, .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 09/02/2022 tarihinde esas yönünden oybirliği, gerekçe yönünden oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X) :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur.
Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zarar niteliğinde olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
El atmanın önlenmesi davası ile, mülkiyet hakkına yapılan fiili müdahalenin giderilmesi amaçlanmakta iken kamulaştırmama işlemine karşı açılan iptal davasında ise tam tersine idarenin kamulaştırma bedelini ödemek suretiyle taşınmaz mülkiyetini üzerine alması sağlanmaya çalışılmaktadır. İdarenin hukuka aykırı işleminin iptal edilmesi sonucunda kamulaştırma işlemi gerçekleştirileceğinden, kamulaştırma yükümü altında olan idare tarafından bedel tespiti ve tescil için açılacak dava ise iptal davasının dolayısı ile kamulaştırma işleminin sonucu ve tamamlayıcısıdır.
Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin İmar Kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.
3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.
Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle Mahkeme kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.