Hukuk Genel Kurulu 2013/2236 E. , 2015/1183 K.- İTİRAZIN İPTALİ
- İSPAT YÜKÜ
- İFA SORUMLULUĞU
- BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 182
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy. Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 07.06.2012 gün ve 2011/524 E. 2012/351 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.02.2013 gün ve 2012/26778 E. 2013/3317 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı, dairesine parke döşetmek için davalı şirketin satış temsilcisiyle sözlü olarak anlaşmaya vardıklarını, kredi kartı ile toplam 6.445,87 TL lık ödeme yapmasına rağmen davalı şirketin taahhüt ettiği işi yerine getirmediğini, davalıya ihtar çekmesine rağmen olumlu cevap alamadığını ve davalı hakkında icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket, kayıtlarına giren 6.444,87 TL lık ödemeyi inkar etmediklerini, eve parke döşetmek gibi ivediliği olan bir amaç için peşin ödeme yapılmasının ve yaklaşık 1 yıl beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini, % 40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davacı tarafından teklif edilen yeminin davalı şirket yetkilisi tarafından eda edilerek malın davacıya teslim edildiğinin beyan edildiği, BK 182. maddesine göre alım satım sırasında kredi kartıyla ödeme yapıldıysa malların da aynı anda teslim edildiğinin kabul edildiği, davacının teslim almadığını yazılı delille ispatlamak zorunda olup, bu hususun davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı şirketten satın aldığı parke bedellerini 2012/26778-2013/3317 kredi kartıyla ödemesine rağmen parkelerin teslim edilmediğini ve bu nedenle ödediği bedelin iadesi için icra takibine geçtiğini, davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, paranın şirket kayıtlarına geçtiğini, davacıya borcu olmadığını savunmuş ise de, satışa konu malı teslim ettiğine dair herhangi bir delil ya da belge sunmamıştır. Gerek borca itiraz dilekçesinde, gerekse cevap dilekçesinde teslime ilişkin bir savunma bulunmamaktadır. Ayrıca dava konusu parkelere ilişkin düzenlenmiş bir fatura da mevcut değildir. Hal böyle olunca ispat külfeti davalıda olup, BK 182. maddesinde düzenlenen peşin satış karinesine gidilemez. Açıklanan ilkeler doğrultusunda ispat yükünün davalıda olduğu düşünülerek karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ispat yükünün ters çevrilerek davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan sözlü anlaşma uyarınca müvekkilinin konutuna davalı tarafça parke döşenmesinin kararlaştırıldığını, müvekkilince kredi kartı ile toplam 6.445.87 TL ödeme yapılmış olmasına rağmen davalı tarafça taahhüt edilen işin yapılmadığını, anılan alacağın tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibinin ise itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, davalının vaki itirazının iptali ile takibin devamını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket kayıtlarında davacı tarafa ait kredi kartıyla yapılan ödemenin bulunduğunu ancak bu ödemenin hangi amaçla yapıldığının tespit edilmesinin gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu malların davacıya teslim edildiği konusunda davacı tarafça davalıya teklif edilen yeminin eda edildiği, BK’nın 182. maddesine göre, alım satım sırasında kredi kartı ile ödeme yapıldığında, tarafların malları aynı anda teslim almış kabul edildiği, teslim alınmadığı iddiasının yazılı belgelerle ispatlanmasının gerektiği, davacı tarafça bu hususun ispatlanamadığından bahisle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Önceki gerekçeler genişletilerek mahkemece direnme kararı verilmiş, direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada ispat külfetinin hangi tarafa ait olduğu ile varılacak sonuca göre BK"nın 182. maddesinde tanımını bulan peşin satış karinesinin somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi mi yoksa satış sözleşmesi mi olduğu, buradan varılacak sonuca göre davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine mi, yoksa genel mahkemelere mi ait olduğu hususu önsorun olarak tartışılmış, uyuşmazlığın satım sözleşmesinden kaynaklandığı ve tüketici mahkemesinin görevli olduğu oybirliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 182. maddesine göre satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği, bu bakımdan karşılıklı borç yükleyen, yasa ile, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları hususunda tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulan borç doğurucu bir sözleşmedir.
Buna göre, aksine bir adet bulunmadıkça satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa ederler. Ancak, satıcının borcunu daha sonra ifa edeceğine ilişkin bir adet var ise, satıcı borcunu alıcının borcunu ifa etmesinden sonra ifa edeceği kabul edilir.
Satıcının boçlarından olan teslim borcu, mülkiyeti nakil borcunun bir sonucu ve onun tamamlayıcısıdır. Kural olarak, teslim borcu yerine getirilmekle, mülkiyeti nakil borcu da yerine getirilmiş olur. Teslim borcu, satılan şeyi aynen veya hukuken alıcının iktidar alanına geçirmekle ifa edilmiş olur.
Satıcının ayrıca satılan şeyi gönderme borcu da bulunmaktadır. Buna göre, satılan şey ferdi ile belirtilmiş ve akdin kurulması sırasında nerede olduğu alıcı tarafından biliniyor ise, aksine şart olmadıkça o şey akdin kurulması anında bulunduğu yerde teslim olunur. Satılan şey çeşidi ile belirtilmiş ise, aksi kararlaştırılmış olmadıkça borcun doğumu anında borçlunun ikametgahının bulunduğu yerde teslim olunur.
Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:
Davacı alıcı, davalı satıcıdan evine döşenmek üzere satın aldığı parkenin davalı tarafından kendisine teslim edilmediğini iddia etmiş ve satın aldığı parkelerin bedelini kredi kartı ile ödediğine ilişkin kredi kartı sliplerini dosyaya delil olarak sunmuş, davalı tarafça da bu ödeme kabul edilmiş ancak davacı tarafça yapılan bu ödemenin hangi amaçla yapıldığı konusunda bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, adet gereği satıcı ve alıcı aynı anda borcunu ifa etmekle yükümlüdür. Davacının ödeme borcunu ifa ettiği gözönüne alındığında, ispat külfeti davalıya ait olup, davalı satıcı satım konusu parkeleri davacıya teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır.
O halde, Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 08.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.