1. Hukuk Dairesi 2016/11006 E. , 2019/6015 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.11.2009 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’in ... parsel sayılı taşınmazdaki paylarının tamamını oğlu davalı ..."a satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazdaki 1/2 paya ilişkin tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın ölümünden sonra 27.07.1996 tarihinde kalan malları paylaştıklarını, tüm mirasçıların aynı tarihli bir belge ile çekişmeli taşınmazın bedeli karşılığı satıldığını bu taşınmaz hakkında ileride herhangi bir hak iddia etmeyeceklerini bildirdiklerini, temlikin gerçek satış işlemi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."in 22.07.1996 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak kızları davacılar ..., ... ve ... ile oğlu davalı ... ve dava dışı oğulları ... ve ... ile kendisinden sonra ölen eşi ...’nin kaldıkları, mirasbırakanın ... parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 06.04.1995 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma yönünde olması hâlinde uygulanabilir. Bu bakımdan, mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu (TMK) 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince; tüm mirasçıların, anlaşma başlıklı 27.07.1996 tarihli belgeler ile, ileride mirastan hak talep etmeyeceklerini bildirdikleri gibi, davanın olumlu sonuçlanması halinde ileride hak elde edebilecek mirasçılardan Hasan ve Mehmet Oktay’ın davalı tanığı olarak verdikleri beyanlarında, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazdaki payını davalıya sattığını, davalının da satış bedelini mirasbırakan babasına verdiğini, mirasbırakanın ölümünden sonra düzenlenen 1996 tarihli belgeyi de çekişmeli taşınmazın satışına karşı bir itirazları olmadığını belirtmek amacıyla tüm mirasçıların katılımıyla düzenlediklerini beyan ettikleri görülmektedir.
Diğer taraftan, davacı tanıklarının mirasbırakanın davacı çocukları ile dargınlık ya da kırgınlığının olmadığını beyan ettikleri, mirasbırakanın davalı oğlunu diğer davacı çocuklarından üstün tutmasını, bir başka deyişle onu kayırmasını gerektirecek bir nedenin de ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve tespit edilen olgular bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davacıların temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasını TMK"nun 6. ve HMK"nun 190. maddeleri uyarınca kanıtladığından bahsedilemez.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.