Hukuk Genel Kurulu 2013/1962 E. , 2015/1172 K.- HİZMET TESPİTİ
- FİİLİ ÇALIŞMA
- ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞI
- DAVA ARKADAŞLARININ DAVAYA DAHİL EDİLMESİ
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 187
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 59
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mengen Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.03.2010 gün ve 2008/24 E.-2010/35 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi"nin 19.12.2011 gün ve 2010/10030 E.-20121/18559 K. Sayılı ilamı ile;
(...Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187.maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur. Eldeki gibi sigortalı hizmetlerin saptanmasına yönelik davalarda elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumundaki davalı Kurum tarafından yerine getirilebilmesi için, her ne kadar hukukumuzda buna dair bir hüküm bulunmamakta ise de; Kurumun işverenle birlikte zorunlu dava arkadaşı ve yasal hasım konumunda olduğu doktrin ve Yargıtay tarafından kabul edilmiş bir ilkedir. Hal böyle olunca; her ne kadar usul hukukunda açılan bir davanın devamı sırasında üçüncü bir kişiye dahili dava yoluyla husumetin yöneltilmesi kural olarak mümkün değilse de; yargılama aşamasında, davacının harcını ödemek suretiyle; davalılar SGK Başkanlığı ve Fahri Muhasebe Bürosu- F..Ö..’e yönelik hizmet tespiti istemi, bu davalılar hakkında ayrıca dava açılmış ve bu davayla birleştirilmiş ayrı bir dava gibi kabul edilir. Usul ekonomisi açısından Dairemizin yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Hal böyle olunca; istem hakkında işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabüle göre de; aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücreti taktiri isabetsizdir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının davalı işverene ait iş yerinde 28.07.2003-04.08.2005 tarihleri arasında çalıştığının tespiti istemine ilişkindir
Davacı, davalı Ö. S. ve Aracılık Hizmetleri unvanlı işyerinde 28.07.2003 ile 04.08.2005 tarihleri arasında çalıştığını, işe girdiği ilk günden itibaren çeşitli bahanelerle sigortasının yapılmadığını, yoğun ısrarı üzerine işiyle alakası olmayan F. Muhasebe Bürosundan sigortalı gösterildiğini belirterek, Ö.Sigorta ve Aracılık Hizmetleri iş yerinde 28.07.2003-04.08.2005 tarihleri arasında çalışmalarının tespiti ve sigortalılık başlangıç tarihinin 28.07.2003 tarihi olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı G. Ö. ve dahili davalı F. Ö.vekili; Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarının her ne şekilde olursa olsun davada tarafların değiştirilemeyeceği ve dahili dava kurumu olmadığı yönünde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dahili davalı SGK vekili: davacının işveren dahili davalı F..Ö.. adına tescilli iş yerinde 24.12.2004 ila 03.08.2005 devresinde 221 gün, davalı G.Ö. adına işlem gören A.. O.. Sigorta acentesindeki işyerinde ise 04.08.2005 ile 30.11.2009 günleri arasında 481 gün sigortalı gösterildiğini, sigortalı işe giriş bildirgelerinin bizzat davacı tarafından imzalandığının çıplak gözle dahi anlaşıldığını, kesin kanıt niteliğinde olan ve yazılı olan belgelere karşı yazılı belge ile aksinin ispatının mümkün olmadığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece; usul hukukumuzda davaya yeni davalı dahil edilmesinin sınırlı hallerde mümkün olduğu, davacı hizmetini ilk önce Ö.Sigorta ve Aracılık Hizmetlerine yönelik olarak talep etmesine rağmen tespiti gereken zaman aralığında dahili davalı Fahri Muhasebe bürosunda çalıştığını beyan ettiğini, hem dahili davalı F. Muhasebe bürosu hem de dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu bakımından açılan davanın usulden reddi, davalı Ö.Sigorta ve Aracılık Hizmetleri bakımından ise davacının tespit talebinin kendisine yönelik olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur. Yerel mahkemece ilk karardaki gerekçeler tekrar edilerek önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmü, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; tamamlama harcı yatırılarak davaya dahil edilen Sosyal Güvenlik Kurumu ve F. Ö. hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının, zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59.maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.”
Hükmü bulunmaktadır.
Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması, hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının fiilen çalışmadığı halde çalışmış gibi gösterilerek gerçeğe aykırı yapılan bildirimlerin iptali edilerek çalışmaların fiilen yapıldığını iddia ettiği Ö. Sigoracılık ve Aracılık Hizmeleri iş yerinde geçtiğinin tespiti istemine ilişkin dava sonucunda verilecek kararın, davaya dahil edilmesi istenilen Sosyal Güvenlik Kurumu ve F. Ö.’in hak alanını ilgilendirdiği kuşkudan uzaktır. Bu nedenle dava, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile birlikte, F. Ö.’e de yöneltilmelidir. Sosyal Güvenlik Hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın F.Ö. ile SGK’ya birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, davalı Gönül Özdemir ile davaya dahil edilmesi istenilen Sosyal Güvenlik Kurumu ve F. Ö. arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunun kabulü gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2012 gün ve 2012/10-296 E. 2012/438 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Bir davanın, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunanların tümü hakkında açılmadığı durumlarda, dava dışında kalan diğer zorunlu dava arkadaşlarının davaya dahil edilmesi usul hukuku bakımından, zorunludur.
Sonuç itibariyle; yerel mahkemece işin esasına girilerek bir sonuca varılmak gerekirken; aksine düşünce ile F. Muhasebe bürosu ve Sosyal Güvenlik Kurumu bakımından açılan davanın usulden reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.